Çamur Dağının Kızı (64)

Yaz mevsiminde yapılması gereken ekin hasadı hem Çitikebir hem de Çamur köyünde tamamlanmıştı. Ekinler değirmenlerde öğütüldü ambarlara konuldu. Samanlar mereklere yerleştirildi. Kışın hayvanlarına verecekleri saman ve otlar ağaçtan yapılmış merek ve çardaklarda istif edildi.  Her ne kadar işler hafiflediyse de köy yerinde işler bir türlü bitmiyordu. Ekmek bitince taş fırını yakıp ekmek pişireceksiniz. Hayvanları sağıp yaylım için çobana katacaksınız. Bağ, bahçe, bostanlar sulanacak. Ne sayarsan say bir türlü bitmiyordu. 

Cemal öğretmen anası ile köyde kalmış, babası kardeşi Çeşminaz ile Çamur köyüne gitmişti. Bugün yarın gelmesi yakındı. Köyün içindeki beton dökme çalışmaları bitmiş olsa gerekti.

Osman usta, Çamur Abbas’ın kahvehanesinin önünde muhtar İsmail ile birlikte hem çay içiyor hem de sohbet ediyordu. 

-Usta, bak ne diyeceğim?

-Söyle muhtar.

-Şimdi sen öyle görünüyor ki, bu yıl iki düğün yapacaksın.

-Biri doğru da ikinciye bakacağız.

-Ben, hakkımızı bu yıl almak istiyorum. 

-Hele ben hakkımı alayım da seninkine bakarız.

-Tamam Cemal ile Zeynep’in düğününü yapacaksın. Az bir zamanın da kaldı. Şimdi, şu parayı alıyorsun.

-Ne parası muhtar?

-Bak usta, havuzu, harkı yaptın para almadın. Köyün içindeki betonu döktün. Bu parayı al, azımızı çoğa tut ve bu parayı cebine koy.

-Peki, öyle olsun. Düğün yapmasaydım bu parayı da almazdım ama alayım.

Muhtarın verdiği parayı saymadan cebine koydu. İki düğün kolay değil. Kız alıp kız verecekti. Doğru söyler muhtar, ikisini de yapalım çıksın aradan. Kalan işe kar yağar. Dedikodusu olur, dile düşeriz. Cemal’i evlendirdikten sonra Çeşminaz’ı da evlendirmemiz lazım. Aliye kadınla evde yalnız kalacağız ama, yapılacak bir şey yok.

-Ne düşünüyorsun?

-İki düğün dedin ya.

-Evet.

-İkisini de yapmak gerek. Er ya da geç yapacağız. Yapalım çıksın aradan. Ha, biz yarın dönüyoruz.

-Köye mi?

-Evet. Gidelim ve bir an önce işimizi bitirelim muhtar.

-İyi edersin. Ömer yarın sizi vilayete kadar götürür.

-Gerek yok muhtar.

-Ben dünürümü ve gelinimi saatlerce yürütmem. Çemiş Hasan’ın atını da alırız. Ona sen binersin. Bizim ata da gelinimiz. Nasıl olsa gelin olduğu zaman o ata binecek, şimdiden alışmış olur.

-Sen bilirsin muhtar.

Xxx

Hayati, anası ve kız kardeşi ile evin önünde oturuyordu. Anası Kadrinur, kahvehaneye gitmesini istememiş, çay içesin varsa hep birlikte çardakta içeriz demişti. O da anasını kıramamış, çardakta oturmaya karar verdiler.

Zeynep, kapının önünde yanan ocaktaki sacayağına kara demliği koymuştu. Çayın dem almasını bekliyorlardı. Gecenin sessizliğine her zaman Gogoçların gevezesi bozuyor, durmadan havlıyordu.

-Ana bu geveze kaç senedir var.

-Dört beş yıl var oğul.

-Hep böyle sabaha kadar havlar mı?

-Evet.

-Ben geldim geleli geceleri hiç susmuyor.

-Öyle. Gün boyu ise havladığını duyan olmamış. Ne ise sen onu bunu bırak da Zeynep, bugün yarın gidiyor. Beni evde yalnız mı bırakacaksın?

-Ben varım ya ana.

-Varsın tabii, Allah eksikliğini göstermesin. Gel şu Sarı Hasan’ın dul karısına evet deyiver.

-Yapma ana. Ben kazara karımı öldürdüm. Cezaevinde yattım. Af çıktı geldim, beni bir daha cezaevine mi yollayacaksın.

-Allah korusun oğul.

-Abi inat etme. Zehra abla, çok güzel bir kadın. Güzel olduğu kadar da güzel ahlaklı. Ben çok iyi tanıyorum onu. Bu köyde büyümüş. Hamarat da. Anama iş bırakmaz.

-Senin yerini tutar mı?

-Tutar tutar.

-Benim kızımın yerini kimse tutamaz ama, Çamur Dağının kızları, kadınları hep yeteneklidir. Yetenekli olmasa ekmeğimizi çıkardığımız gudu için meşakkate katlanırlar mı a benim oğlum.

-Ana, Zeynep’in düğününü hele bir yapalım. Ondan sonra seninle kafa kafaya verir düşünürüz.

-Yani bu olur anlamına mı geliyor değil mi?

-İkiye bir ana.

-Çay olmuştur, ben çayları doldurayım.

Köy yerlerinde her nedense yaz akşamlarının kendine has bir güzelliği oluyor. Öten cırcır böcekleri, susmayan guguk kuşları. Hele ay ışığı da varsa sorma gitsin gecenin keyfine.

-Çay güzel oldu Çamur Dağının Gudu Kızı.

-Abi bunu kimden öğrendin?

-Neyi?

-Neyi olacak “Çamur Dağının Gudu Kızı” sözünü.

-Kimseden, ben kendim içimden gelerek söyledim.

-Bunu bana söyleyen ikinci kişisin abi. Cemal söylemişti aynen senin söylediğini.

-Öyle değil misin?

-Doğru.

Eski ağaç masanın üzerindeki tabakasını aldı. Kalın bir sigara sardı, yaktı. 

-Gece çok güzel ana. Değil mi Zeynep. Söyle bakayım, evlenince yine bu yanımızdaki amcamın evinde duracaksınız değil mi?

-Cemal, burada görev yaptığı sürece öyle olacak abi.

-O zaman benim evlenmeme gerek yok. Nasıl olsa bir tek evlerimiz ayrılacak, sen yine burada olacaksın.

-İpe un serme, Sarı Hasan’ın dul karsını alacağım sana. Hiç o yana bu yana atlayıp, ipe un serme.

-Biz bir baktın Cemal’in tayini çıktı gittik köyden.

-Yani şehirli mi olacaksın?

-Kısmet abi. Başka bir köye de tayini çıkabilir.

-Helal olsun şu Cemal’e. O toprağı taşıyıp Çamur Dağının kızlarından bir tanesini aldı. Hem de en güzelini

-O kadar da değil abi.

-Ne yani güzel değil misin? Sen ne dersin ana?

-Çamur Dağının bütün kızları güzeldir ama Zeynep’im en güzelidir.

-Düğün hazırlıklarımız nedir ana.

-Her şeyimiz tamam oğul.

-Düğüne de bir şey kalmadı.

Xxx

Osman usta da evine yeniden kavuşmanın tadını çıkarıyordu evinin önündeki çardağın altında. Çeşminaz, haşladığı bir tencere patatesi, bakırdan yapılmış süzgecin içine dökerek süzdürdü. Kilerden lahana turşusu ve çökelek çıkarıp ayrı ayrı kaplara koydu. Tavanda merdivene benzer askılıktan büyük bir ekmek aldı. Bıçakla dilimledi. Genişçe bir siniye koyup çardağa getirdi. Patateslerin hala dumanı tütüyordu. 

-Getir şu kartolları kızım, çoktandır yemedik. Lahana turşusu ve çökelek. Bundan daha güzel akşam yemeği mi olur. Çokları bu yemeğe hasrettir hanım. Gurbette hep bunun özlemini çekmişimdir.

Konuşmadan bir tencere patatesin hemen hemen hepsini yediler. 

-Ben de özlemişim baba, dedi Cemal.

-Benim kızım akıllıdır, çayı da demlemiştir.

-Demledim baba.

-Bakalım sen gittikten sonra biz ne yapacağız.

-Anam var ya baba.

-Kalacağız yine ikimiz tek başına. 

-Biz yaz tatilinde geleceğiz ya baba.

-Öyle de oğul, insana bir tuhaf geliyor.

Usta, elini cebine attı. Muhtar İsmail’in verdiği parası Cemal’e uzattı.

-Bunu al oğul.

-Bu ne baba?

-Çamur köyünün muhtarı verdi. Havuza para almadın, dedi, bari köyün içini beton döktün onun parasını al. Ben almak istemedim ama, düğün yapacaksın, masrafın olacak almamazlık yapma dedi, ben de aldım.

-İyi ettin.

-Sende dursun baba, bende para var. 

-Yok oğul, al koy cebine.

Cemal, denileni yaptı. Çeşminaz getirdiği çayları çardaktaki ahşap masanın üzerine koydu. Ay, Gelincik Taşlarından bir boyunduruk yükselmişti. Sardığı sigaradan derin bir nefes çekip Gelincik Taşlarına doğru üfledi. Ay ışığında havaya uçan sigarasının dumanı dalga dalda kayboldu. Öksürdü.

-Usta, içme dedim sana kaç kere şu meleti.

-Boş ver hanım, atın ölümü arpadan olsun. Bu güzel akşamın tadını çıkaralım.

-Gerçekten çok güzel akşam baba.

-Çamur köyünün de akşamları güzel oluyor.

-Çamur köyü dedin de usta, düğüne her şeyimiz tamam mı? Nasıl yapacağız? Bu köyden Çamur köyüne kimse gitmez. Ne yapacağız?

-Hatun, ben derim ki birkaç akşam öncesi, kendi köylülerimizle bir şenlik yaparız, ertesi günde kalkar dördümüz Çamur köyünün yolu nu tutarız. Gelinimizi orada yapacağımız düğünle alır, ertesi gün tekrar köyümüze döneriz. Bizim köyden kimse kalkıp da o kadar yolu gitmez.

-Doğru dersin.

-Sen ne dersin Cemal?

-İyi düşündün baba.

Muhtar Demirel İhsan, çevirmenin kapısını açarak:

-Osman usta, çardak altında çay içiyorsun da yakın komşunu çağırmak yok mu?

-Bağışla muhtar, gel hele hoş geldin. Kızım hemen muhtar emmine çay getir. 

Demirel İhsan, gösterilen yere oturdu. Osman usta onun gelişinden memnun kalmış olacak ki:

-İyi ki geldin muhtar, seninle konuşacaklarımız vardı.

-Hayırdır?

-Biz ağustosun on beşine Cemal’in düğün gününü kararlaştırdık. Çamur köyü çok uzak. Önce kasabaya gideceksin. Oradan araba ile vilayete. Vilayetten de yürüme çamur köyüne. Yani buradan sabah çıksak, Çamur köyüne ancak akşamın geç saatlerine varırsın. Biz düşündük ki, burada kendi köylülerimiz arasında bir şenlik yapalım. Devrisi gün biz de ailece kalkar yola koyuluruz.

-Olur usta. Bizim köyden kimsenin gideceğini sanmıyorum. Dediğin gibi yaparsınız. Kızı ne zaman veriyorsun?

-Gücümüz yeterse onu da bu sene vereceğiz. Çamur köyünün muhtarı illa da bu yıl alacağız diyor. Şaşırdık kaldık. İki düğünün altından kalkmak zor muhtar.

-Haklısın ama biraz zorla kendini ver gitsin.

(Devamı var)

YORUM EKLE