Canboğul (66)

Pisik Ali’nin bu akşam evinde önemli konukları vardı. Kartal Mustafa, karısı Zülfiye, Seher ana ve oğlu Can ile köy muhtarı Bekir Hoca. Konuklara çay ikram eden Pisik Ali, gelenlerin ne amaçla geldiklerini biliyordu. Yüzü asıktı ama pek de belli etmemeye çalışıyordu.

-Sana bir şey soyacağım Pisik Ali, süründe kaç koyun var?

-Yüzden fazla Mustafa abi.

-Maşallah iyi yetiştiriyorsun. 

-Ekmek meselesi ne yaparsın.

-Doğru söylersin.

Son çaylar da içildi. Türkan boş bardakları topladı. Mutfağa geçti. Ne konuşacaklarını merak ettiği içinde kapıyı aralık bırakmıştı.

Kartal Mustafa oturduğu peykenin üzerinde, sağ dizini kırdı, eline aldığı kehribar teşbihi çekmeye başladı. Her çektikçe birbirine değen tespih şakırtısından başka ses çıkmıyordu odada. Sessizliği yine o bozdu:

-Evet Pisik Ali, gelişimizin sebebi ziyaretini biliyorsun.

-Biliyorum.

-Demem o ki Osman oğlum ile kızın Türkan birbirlerini beğenmiş, birbirlerini sevmişler.

-Ne zaman görmüş ne zaman olmuş bu iş?

-Onu ancak gençler bilir. Biz bilemeyiz. Bize düşen görev sevenleri birleştirmek ve onların mutlu bir yuva kurarak yaşamalarına destek olmaktır. O sebepledir ki, kızımız Türkan’ı Allah’ın emri Peygamberimizin kavli ile oğlum Osman’a istiyoruz.

Odayı yine sessizlik kapladı. Kartal Mustafa bu kez tespihini iki elinin arasına alarak taneleri çifter çifter çekmeye başladı. Pisik Ali’den gelecek cevabı sabırsızlıkla bekliyordu. Beklenen cevap bir türlü gelmeyince:

-Sustun Pisik Ali. Hayırdır, kuş mu yedi dilini? Ağzını bıçak açmıyor.

-Seni sever ve sayarım Mustafa abi. Bugüne kadar da çok yardım ve desteğini gördüm. Ancak…

-Ne “Ancağı” Pisik Ali.

-Oğlum dediğin Osman, bugüne kadar “Deli Osman” olarak bilinir köyümüzde.

-Eee?

-Onu evlatlık olarak almam bir şey değiştirmez Mustafa abi.

-Yani?

-Yanisi köyde Deli Osman olarak bilinen evlatlığına bende verilecek kız yok, kusura bakma.

-Anlamadım?

-Anlamayacak bir şey yok, ben kızımı bir deliye veremem.

-Yani, demek istiyorsun ki, onlar birbirini ne kadar severse sevsin beni ilgilendirmez, öyle mi?

-Öyle.

-Yani, demek istiyorsun ki, onu evlatlık edinmen bir şey değiştirmez, öyle mi?

-Öyle.

-İyi. Ben kız istemeye gittiğim kapıya bir kere giderim, iki kere kız istemeye gitmem. Bana son sözünü iyi düşün, öyle söyle Pisik Ali.

-Düşünecek bir şey yok Mustafa abi, söyleyeceğimi söyledim.

-Tamam, dedi ve beraber geldiklerine, haydin bakalım, daha fazla oturup da rahatsızlık vermeyelim, kalkın!

Muhtar Bekir Hoca, araya girdi:

-Hele durun bakalım, sen de dur bakalım Kartal Mustafa. Bilmez misin kız tarafı nazlı olur?

-Bilirim muhtar bilirim de benim pırlanta gibi oğluma “deli” diyor Pisik Ali.

-Geçmişte öyleydi Kartal ama şimdi iyileşti. Dediğin gibi pırlanta gibi delikanlı oldu. Pisik Ali belki de bunu bilmiyordur.

-Pisik Ali bilir. Yerdeki gördüğü bir karıncanın ne yöne gittiğini bilen Pisik Ali, Osman’ın benim evladım olduğunu ve deli olmadığını da çok iyi bilir.

-Düşünsünler, taşınsınlar, kızlarına sorsunlar. Bir hafta sonra yine geliriz. Biraz düşünme süresi verelim. Hemen öyle istemeyle kız verilmez Kartal, öyle değil mi Ali?

-Biz söyleyeceğimizi söyledik. Danışmaya, kızımla konuşmaya gerek yok muhtar.

-Bak Pisik Ali, sen yine de karınla bir araya gel. Kızınıza sorun, biz de bir hafta sonra geliriz.

-Misafir olarak gelirseniz başımın üstünde yeriniz var ama kızımı istemeye yine gelecekseniz gelmeyin. Ben de Osman’a verilecek kız yok muhtar?

-Bak Pisik Ali, bu gençler birbirlerini seviyorlar. Eğer birbirlerini sevmeselerdi koskoca Kartal Mustafa senin kapını çalar mıydı?

-Çalar veya çalmaz orasını bilemem ama ben son sözümü söyledim.

-Pisik Ali, sevenleri birbirlerinden ayırmayalım. 

-Israr etme muhtar.

-Sen haklısın Kartal Mustafa, kalkın gidelim.

Öyle de yaptılar. Gelen kız isteme kafilesi, boyunları yana bükülü Pisik Ali’nin evinden çıktılar. Eve geldiklerinde Deli Osman’ı evin önünde dizlerini kırarak oturur durumda buldular. Osman fırlayarak ayağa kalktı, babasının gözlerinin içine baktı. Kartal Mustafa, olumsuz bir şekilde başını iki tarafa da salladıktan sonra eve girdi.

Xxx

Türkan, yaşadığı hayal kırıklığı ile kendini odasına attı. Babasının ilk istemede kesip atmasına bir türlü anlam veremiyordu. Kendisine sorma gereği bile duymamıştı. Ben şimdi ne yapacağım. Deli Osman’ı seviyorum. Ama babam bir türlü anlamadı. Kartal Mustafa amca gibi birini reddetti. Muhtar amcayı da dinlemedi. “Deli Osman” dedi durdu. Osman deli değil baba. Kimsesiz büyümesi suç mu? Anasız babasız büyüdü. Yeri var, yurdu var. Ne güzel beraber işlerdik toprağı, geçinir giderdik. Sen vermesen de ben Osman’ı seviyorum baba. Osman’dan vazgeçmem. Köyün kızları onun peşinde iken o bana gönül verdi. Bana gönül verene ben de gönlümü verdim baba. İnat etme beni Osman’a ver. 

Mutfakta ise anası Şükriye ile babası Pisik Ali’nin konuşmalarına kulak verdi. Kalktı, kapıya yaklaştı. Kulağını kapıya dayadı.

-Birden kesip atmayacaktın herif.

-Ne yani Allah’ın delisine mi kız verecektim?

-Ne delisi herif, çocuk akıllı bir çocuk oldu. Kimsesiz olduğu için kendini deliliğe vermişti. O yetmiyormuş gibi Kartal Mustafa onu evlat edindi. Yeri var, yurdu var. Yarın o yer ve yurt Osman’a kalacak. Kızımızla beraber işletip gül gibi geçinir giderlerdi. 

-Senin aklın sarmaz kadın, benim tek evladım, tek kızım var, kavalcı deli Osman’a veremem. 

-Etme herif, bak bizim de yerimiz, yurdumuzla o yerler birleştiğinde köyün yarısından fazla ediyor. Kocaman mala mülke sahip olacaklar. Belki de bu yerleri işletmek için başkalarını çalıştıracaklar. 

-Hiç ısrar etme kadın, ben bir kere karar verdim. Kavalcı Deli Osman’a kız vermem.

-Gel bir kere de kızımıza soralım, bakalım o ne diyor?

-Kızım ne söyleyeceği önemli değil, kararım karardır.

-Sonradan pişmanlık duyacağın bir karar veriyorsun herif.

-Ben bugüne kadar verdiğim kararlardan pişmanlık duymadım ki bundan da pişmanlık duymam. Peki kız nerede?

-Nerede olacak odasında.

-İyi, ben yatıyorum.

-Sen yat, ben kızımla yatacağım.

-Ne haliniz varsa görün.

(Devamı var)

YORUM EKLE