Stratejik merkez olmasının yanı sıra iktisadî açıdan büyük önem taşımasından dolayı tarihi süreç içerisinde pek çok devletin mücadelesine sahne olan Gümüşhane, XV. yüzyılda Osmanlı idaresi altına girdi.
Fatih Sultan Mehmet zamanında, 1479 yılında Osmanlı hâkimiyeti altında ki Gümüşhane ile ilgili ilk kayıtlar, Osmanlı idaresine girdikten yaklaşık yedi yıl sonra 1486'da tutulmuştu. Yeni ele geçirilen yerlerin idarî yapısı kadar gelir kaynaklarını belirlemek gayesiyle yapılan 1486 tarihli Mufassal Timar defterinde Gümüşhane; karye-yi Palu Canca imlasıyla kaydedilmişti. 1515 ile 1583 yıllarına ait kayıtlarda ise karye-i Eski Canca ve karye-yi nefs-i Canca-yi Ma'den isminde iki ayrı yerleşim birimi olarak yazılmıştı. Osmanlılar, Gümüşhane için Canca ismini kullanmışlardı.
Osmanlı idaresi Gümüşhane üzerinde titizlikle durmuş ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında yeniden yapılandırılmıştı. Nitekim bu oluşum içerisinde hem bölgenin hem de ülkenin ekonomisine ciddi katkısı olan Gümüşhane, XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin "en mücessem ve muazzam mukataalarından" birisi olarak tanımlanmıştı.
Yetmiş kadar maden ocağının bulunduğu Gümüşhane, Anadolu'daki tek gümüş madeni konumuna sahipti. Ayrıca ihtiyaç duyulan gümüş, bakır sikkelerin karşılandığı merkezlerdendi. Sikke ağırlığı önceden ayarlanmış, üzerinde darbedip tedavüle çıkaran ve istendiğinde geri almayı taahhüt eden devletin, hükümdarın ya da resmî otoritenin simge veya yazısının yer aldığı madenî para türüdür. Kelime Arapça’dan gelmekte olup “damga veya nakış basmak için hazırlanmış kalıp, demir kalıp” demektir. Çoğulu olan meskûkât da “damga ile damgalanmış” manasını taşır. Bir ödeme aracı olarak sikkeden önce tahıl ürünleri, araç gereçler, değerli madenî parçalar vb. para yerine kullanılırken sikkenin ortaya çıkışıyla bu çeşitlilik son bulmuş ve standart bir ödeme aracı ile işlem görme imkânı sağlanmıştır.
İktisadi ehemmiyeti yanında özellikle seferler sırasında mevcut ihtiyaçların karşılanması için seferber edilen Gümüşhane mukataasının (kiraya verilen arazi) XVII. yüzyılda madenlerinin nitelikleri, madencilerin statüleri, mukataanın işletilmesi ve devletin sosyal ekonomik politikası gereği daha verimli işletilmesi amaçlanmıştı.
Altın, gümüş ve bakır gibi madenlerin çıkarıldığı Gümüşhane, Osmanlıların özen gösterdiği yerlerdendi. Hazinenin gelir kalemi olarak teşekkül ettirilen Canca maden mukataasının yıllık geliri 1515 ve 1520 yıllarında 20.000 akçe iken 1572'de 120.000 akçeye ulaşmıştı. Osmanlılar için cazip bir gelir kaynağı teşkil eden Canca mukataası kimi zaman emanet (ber vech-i emânet) kimi zaman da iltizam (ber vech-i iltizâm) olarak işletilmişti.
Osmanlı Devleti'nin resmî para birimi akçe, ilk dönemlerden itibaren maden ocaklarının yakınlarında tesis edilen darphanelerde basılmıştır. Ulaşım imkânlarının güçlüğünden altın haricindeki gümüş ve bakır para imali için taşradaki darphaneler, piyasanın ihtiyacını karşılamaya çalışmışlardı. Anadolu'nun ihtiyacı olan paralar, gümüş madenlerine yakın tek darphâne konumundaki Canca'dan temin edilmişti.
Canca'daki darphanede Osmanlılardan önce de para basımı gerçekleştirilmişti. Osmanlı hâkimiyeti altında da işlevini sürdüren Canca darphanesi, bilhassa doğu bölgelerindeki piyasanın para ihtiyacını karşılayan önemli bir müesseseydi. XVI. yüzyılda para basımının gerçekleştiği darphane, XVII. yüzyılın başlarında fonksiyonunu devam ettirmişti.
Canca maden mukataası ister iltizam olarak isterse emanet olarak tasarruf edilsin elde edilen gelirleri genelde hazineye gönderilirdi. Bu hususla ilgili bir kayıtta; vâki olan mahsûlât zabt ve rabt ve zamanıyla lazım gelen irsaliyesi teslim-i hazine duruma açıklık getirmektedir. Ancak doğu bölgelerindeki mukataa gelirleri doğrudan hazineye dâhil etmek yerine adem-i merkeziyetçi bir tutum izlenerek mevcut masraflara tahsis edilmiş ve böylelikle muhtemel bir para sıkıntısının önüne geçilmeye çalışmıştı. Keza 1623 yılında Erzurum kalesinde askerlerin maaşları için Canca mukataası gelirleri tayin edilmişti.
XVII. yüzyılda Gümüşhane-Canca; "en mücessem ve muazzam mukataalardan" birisi olarak tanımlanmıştır. Altın, gümüş ve bakır ihtiyacının karşılandığı merkezlerden olan Gümüşhane mukataasının düzenli bir şekilde işlemesine azami ölçüde dikkat edilmiştir. Özellikle devrin arşiv kayıtlarından hükümetin takındığı hassas tavır açıkça görülmektedir. Gümüşhane ile ilgili konularda Trabzon'daki idarecilerin etkin olmuşsa da malî meselelerde Erzurum defterdarının aktif olduğu gözlenmektedir. Dönemin koşulları gereğince mukataa, kimi zaman emanet olarak kimi zamanda iltizam olarak işletilmişse de artan masrafların karşılaması için vergi haklarını süratle nakdî çevrilmesinden ötürü iltizam uygulamasının tercih edildiği görülmektedir.
İster emanet olarak işletilsin ister iltizam olarak tasarruf edilsin mukataanın yöneticilerinde birtakım vasıfların olmasına dikkat edilmiştir. Öncelikle madenle ilgili işlere vakıf olmaları yanında güven telkin etmesine özen gösterilmiştir. Mukataanın dinamikleri olan madenciler, hizmetleri karşılığında en önemli imtiyazlardan vergi muafiyetine sahip olmuşlardır. Madencilerin mağdur edilmemesini dikkat edildiği gibi onlardan ötürü de madenin zarar görmemesine gayret edilmiştir.
Kaynakça;
İslam Ansiklopedisi-Gümüşhane Maddesi
Prof.Dr Fahrettin Kırzioğlu-Gümüşhane Sempozyumu
Prof.Dr.Osman Köse-19.Yüzyılda Gümüşhane Madenleri