Milattan sonra 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda ortaya çıkan salgın, günde iki bin kişinin ölmesine sebep olan, dünyanın ilk büyük salgınlarından biri. Doğu seferinden dönen askerler tarafından yayılan veba salgını, akademisyenler tarafından çiçek hastalığı ya da kızamık olduğundan şüphelendi. Fakat gerçek sebebinin bilinmediğini belirtelim. Bu salgın, dönemin Roma İmparatoru Lucius Verus'un hayatını kaybetmesine sebep oldu. İmparatorun yanı sıra Roma'nın toplam nüfusunun yüzde 30'unun hayatını kaybetmesine neden oldu.
Milattan sonra 541 yılında ortaya çıkan Jüstiyen Vebası, yaklaşık 25 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bilim insanları salgının nedenini Asya kökenli olarak düşünürken, tarihçiler ise Mısır'dan geldiğini düşünüyor. Araştırmalar, Avrasya bozkırlarında keşfedilen 137 insanın iskeletinden alınan DNA analizlerine dayandırılıyor. Farelerin tüyleri arasında gizlenen, bir milimetreden daha küçük 'Zenopsylla' isimli uçucu bir böcek, midesinde 'Pasteurella pestie' bakterisi taşıyordu. Farelerin tüyleri arasında hızlıca üreyen böcek, insan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak bakteriyi hızlı bir şekilde yaydı. Isırılan insanlar birkaç gün içinde hızlı bir şekilde öldü.
Hastalık normal seyrinde devam ederken, zamanla kendi kendine yok oldu. O dönemin en kalabalık şehirlerinden biri olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ını kaybetti. Salgın nedeniyle iş gücü ve asker kaybeden Bizans'ın zayıflayıp, saldırılara açık hale gelmesine neden oldu. Bu da Avrupa tarihinin zamanla kökten değişmesine neden oldu.
1346-1353 yılları arasında ortaya çıkan Kara Veba salgınıyla 75-200 milyon arasında insan hayatını kaybetti. Tam sayının bilinmemesiyle birlikte Avrupa nüfusunun salgının yaşandığı yıllar arasında yüzde 30 ile yüzde 60 oranında azaldığı belirtiliyor. Yaşanan salgının, tanrının ve kilisenin sorgulanması nedeniyle dinde reformun, aynı zamanda da hayatta da rönesansın başlamasının en önemli nedenlerinden biri olarak gösteriliyor.
16. yüzyılda Yeni İspanya adıyla bilinen ve şu an Meksika olan yerde, birkaç farklı hastalığın aynı dönemde ortaya çıkmasıyla yaşanmış salgın felaketine cocolitzli sangınları ismi veriliyor. Bugün yapılan incelemelere göre Salmonella bakterisi nedeniyle olduğu düşünülen salgınlar 1520 ile 1576 yılları arasında 15 milyona yakın insan öldürdü.
1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Tifüs salgını, Tifüs bakterilerini taşıyan bitlerden dolayı Avruğa ve Asya'da toplam 25 milyon insana bulaştı. Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan salgın nedeniyle hayatını kaybetti.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardındaki yıllarda 500 milyon insana bulaşan İspanyol Gribi, H1N1 influenza virüsü nedeniyle, yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ile 100 milyon arasında insanın ölümüne yol açtı. Bu rakam birinci ve ikinci dünya savaşında ölen insan sayısından kat kat fazla.
1957 yılında Çin'de başlayan Influenza-4 virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insanlara bulaşması sonucunda ortaya çıktı. 4 milyona yakın insanın canını alan virüs, bulunan bir aşı sayesinde durdu. Bir yıl içinde 40 milyon kişi bu aşıyı kendine yaptırdı.
İnsanoğlunun doğa ile olan mücadelesi zaman içerisinde farklılık göstermiş olsa da her zaman bir yolunu bulup bu durumun üstesinden gelmiştir. Bugün bütün dünyayı etkisi altına alan yeni salgın Korono içinde bir çözüm bulacaktır elbet. Yukarıda bilinen ilk salgın hastalıktan şuana kadar geçen süredeki salgın hastalıkları periyodik olarak vermeye çalıştım. İnsanlık tarihinin değişik dönemlerinde bugün yaşanan süreçlere benzer dönemlerin olduğunu bilmek bugün ki salgının sadece günümüze özgü bir durum olmadığını anlamamı açısından önemli bir psikolojik rahatlama sağlayacaktır.
Dünyanın değişik yerlerinde insanların market yağmalaması ya da yığınak yapmaları, çeşitli kıyamet senaryolarına inanarak dünyanın sonunun geldiğini düşünmesi normal bir insani eylemdir. Öngörülemezliğin insan üzerinde bıraktığı etki bizleri böylesi eylemlere sürüklemektedir. İletişim araçlarının bu denli arttığı bir çağda insanların hemen her şeyden haberlerinin oluyor olması ve kendilerin göre bir tedbir alıyor olmaları normaldir. Emin olun orta çağda iletişim araçlarının bu denli ilerlemiş olduğunu düşünün kişilerin veba illetine verecekleri tepkilerde aynı olacaktı. Bir yerde bir anda insanlar ölüyor ve bu bir anda bütün dünyada duyuluyorsa insanların korkması gayet normal bir durumdur.
Lakin korkularımıza esir olmamamız gerekiyor. İnsan sürprizlerle doludur. Her geçen gün daha da ileri gitmektedir. İnanıyorum ki bu hastalığında kısa sürede çaresini bulacaktır.
Bu sürçte evlerimizde gerekli tedbirleri alarak uzmanların çalışmalarını beklemek en doğru hareket olacaktır.