Köyün birinde uzun zamandır bir imam yokmuş. Devlet de imam atamamış. Köylüler cenaze namazı için dahi imam bulamıyormuş . Gel zaman git zaman dini imanı zayıf birisi demiş ki ben imam olurum. Köylülerde ''Hiç yoktansa bu iyidir'' diyerek mecburen kabul etmişler.
Aradan zaman geçmiş. Köyde ölenler oluyormuş. Bu yeni imam her ölüyü defnederken eğilip kulağına bir şeyler fısıldıyormuş.Bazı köylüler:
''Önceki imamlar hiç böyle bir şey yapmıyordu, bu daha bilgili galiba'' diyorlarmış. Bazı köylülerse bu durum karşısında iyice merak eder olmuş, acaba ne diyor diye....
Yine bir cenazede de imam bunu yapınca cemaatten biri sormuş:
Ya imam efendi sen bu ölülerin kulağına ne fısıldıyorsun?
İmamda:
Ölüye diyorum ki , öte tarafta sana sorarlarsa köyde ne var yok diye, sende deki '' Cilo Memmet köye imam oldu ''onlar anlarlar.
Evet mesaj yarı açık yarı kapalı. Her kurum ve kuruluşu bir köy gibi düşünürsek, oralara da bir imam lazım. Ama Cilo Memmet gibi değil.
Kurumların başına gelen kişiler oraya liyakatle gelmeli. Sorumluluğunu bilmeli. O makama yaraşır faaliyetlerde bulunmalı. Kul hakkı yememeli. Partizanlık yapmamalı. Adaletli olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki makamlara gelenler hizmet için gelmelidir. Dolayısıyla bu kişiler yaşantısını kontrol etmeli. İbadetine, inancına dikkat etmeli. İmanının sağlam olmasına dikkat etmeli . Çizgisi sırat-ı müstakim olmalı. Başına gelebilecek imtihanlara da sabırlı olmalıdır.
Hangi mevki ve makamda olursak olalım görevlerimizi doğru dürüst yapmalıyız. Aksi halde ne o köylülerden ne de Cilo Memmet'ten farkımız kalır.
Peki ya sizce!