Çocuk Hakları Ve Medya

Günümüzde çocukların tüm yaşamın gerçeklerinden izole edilerek isteğe göre kodlanmasının mümkün olmadığı bir dünyayla karşı karşıyayız. Bu nedenle ona gösterilmesi gereken özen ve dikkatin önemi de tartışılamaz. Söz konusu olan, çocuk haklarının maddelerinin ezberlenmesi ve amaçsız yinelenmesi değil, çocuk gözlerinin tanıklığında yaşanan bir dünyada bu açıdan nelerin kollanması gerektiğidir.

Yayın dünyasında sözlü ve yazılı olarak hedef kitlesine seslenenler, onların algı ve anlayış ortalamasına uygun bir dil oluştururken, kaçınılmaz olarak çocuğun algılarına açık duran  alanlara da girebileceklerini hiç unutmadan bazı noktalara özen göstermek zorunda olduklarını iyi bilmelidirler.

Çocuk haklarına özen göstermekten söz ederken, bunun, çocuksuluğunu aşamamış toplumsal ortak aklın da göz önüne alınarak neyin nasıl anlaşılacağını sağlama çabasında, gerçeğin sansürlenmesi veya üstünün örtülmesi demek olmadığını; aksine, onların algısına seslenebilecek açıklık ve doğallıkta olması gerektiğini ayrıca vurgulamak gerekir.

Ülkede olan bitene dair tüm kesimler için ortak referansın medya ağırlıklı olması, ortak akıl ve ortak çıkarımlar açısından medya işlevini sorumlu, bazen de sorunlu hale getiriyor. Okuru çekme yönünden duygusal ve niteleyici değerlendirmelerin tercih edilmesi, sorumluluğun yükünü iki kat arttırmaktadır.

“Çocuk, haber nesnesi veya öznesi olarak medyada nasıl yer alıyor?” sorusunun cevabını ararken medya için başlıklaştırılabilecek şu dikkat çekici noktalar önem kazanmaktadır: Çocuğun, çocuk olma gerçeği ile yüksek yararının önde tutularak, kimliği, kişiliği ve geleceğini olumsuz yönde etkilemeyecek biçimde katılım hakkı, kullanılmama hakkı, deşifre edilmeme hakkının her açıdan korunması gereklidir. Yine bu çerçevede, medyanın haber aktarırken kullandığı dilin de, ‘çocuk mağduriyetine yol açmayacak şekilde, kavramları doğru ve yerinde kullanması beklenir.

Medyanın olumsuz etkilerinden çocuğun, ailenin ve toplumun korunması amacıyla koruyucu, yetkilendirici-önleyici, içerik geliştirici çözüm odaklı stratejilerin geliştirilmesi ile kültürel savunma hattı oluşturulabilir mi? Önce çocuk algısı değişmedikçe medyada zihniyet değişikliğini beklemek de saflık olur. Bireylerin ve toplumun medya eleştirisi de tek başına zaman kaybından öte bir anlam içermez.

Merkezinde medya eğitimi olan toplumsal bir hareket ile başlangıç yapılabilir. Medya okuryazarlığı yanında, klasik okuryazarlık, görsel-işitsel okuryazarlık ve dijital okuryazarlık eğitimini eş zamanlı ve birbiriyle ilişkilendirecek bir programla yürütmek de önemlidir. Hiç kuşkusuz, birincil önceliğin temel okuryazar¬lığa verileceği bu proğram çoklu okuryazarlıkla toplumsal bir dönüşüm hareke¬tine öncülük edebilir. Ve medya okuryazarlığı bağlamında bilinç ve farkındalık geliştirilmesi yanında, bütün bu çabalar sivil bir örgütlenmeyle ilişkilendirilme¬dikçe medyanın dönüşmesi yine imkansızdır.


YORUM EKLE