ÇÖZÜM SÜRECİNİN ŞİFRELERİ Ve DEVLETİN ŞEFKAT ELİ

Tarih boyunca Türk devletleri, halkın üzerinden şefkat elini hiç çekmemiştir. Halkına zulmeden veya onu kullanmaya-yönlendirmeye çalışan şer odaklarına da  yeri geldikçe tokat vurmasını bilmiştir.

Şefkat eli özellikle fakire-fukaraya,mazlumlara dul ve yetimlere,çocuklara,kadınlara,engellilere ve de hastalara her zaman uzanmıştır.

Balyoz gibi tokatı da  kanunlara ve kurallara karşı çıkanlara,birlik ve dirliği bozanlara,insan hak ve hürriyetini gasp edenlere ve de kamu düzenine baş kaldıranlara her zaman inmiştir.

Tarihteki Türk  devletleri   vatandaşlarının  refahı,mutluluğu,huzuru için belli aralıklarla vatandaşlarının belli bir kısmına bazı konularda toleranslı davranmıştır.Çoğunluğu temsil eden vatandaşlarının tepkisine rağmen bunu yapmıştır.Yeter ki vatandaş,benim temel hak ve hürriyetimi vermedi demesin diye.

Bu durumlarda devlet, birlik ve beraberliğe kast edenlerin davranışlarını  görmezden gelmiştir.Çünkü devlet verdiği sözü tutar.Hem de ne pahasına olursa olsun.Bunun en iyi örneği de  çözüm sürecinde masadan kalkmayan taraf olarak da  göstermiştir.

Ama devletin bu davranışını şer odakları kendi lehlerine çevirmeye başlaması  ve de su istimal etmeleri  neticesinde, devlette demir yumruğunu tepelerine indirmeyi bilmiştir.  Devletin  şefkat elini ve  kudretli gücünü dost düşman herkes görmüştür.

Birileri devleti yönetenlerin gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olduklarını iddaa ediyor.Oysa ki  bu çok ağır bir suçlamadır.Devlet  yönetmek dernek ve ya parti yönetmek gibi değildir.Dernekte ve partide herkes aynı amaç etrafında toplanır.Devlette ise çok farklı görüşlere sahip  tebaa vardır.Devlet her ferde ,her görüşe hitap etmek zorundadır.Birileri bunu bilerek veya bilmeyerek çarpıtma yoluna gitmiştir.Devleti yönetenler zaten her türlü imkana sahip.Neden ihanet içinde olsun ki? 

Devlet geleneği Türk tarihinde eşsiz bir yere sahiptir.Mete Han zamanında temeli atılan askeri  faaliyet alanları günümüzde  de hala kullanılmaktadır.Yine toprağın kutsallığını Mete Han’ın Çinlilerin istediği bir taş parçasını vermemesi de en güzel biçimde anlatılır.Hanımının ve atının kendisine ait olduğunu ama taşın toprağın bütün millete ait olduğunu söyleyerek Çinlilere taş parçasını vermemiştir.

Ta o zamandan bu zamana kadar bizden toprak koparmak isteyenler olmuştur.Şimdide devletin halkına uzattığı şefkat elini terör örgütleri  askerimizi,polisimizi,masum halkımızı şehit ederek bu emeline ulaşma çabasındadır.Oysa ki bu boş hayaldir.Şehitlerimizin kanı daha kurumadan devletimizin kudretli eli bu şereften yoksunların tepelerine balyoz gibi inmiştir.

Elbette  bu vatan bedava alınmadı. Milyonlarca şehit kanıyla alındı.

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır ( Mitat Cemal Kuntay )


Diyen şairimiz bayrağın ve vatanın kutsallığına dikkat çekmiştir.

Yine şehitler için M. Akif Ersoy :   

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


Diyerek şehitliğin ne kadar önemli olduğunu belirtiyor.Ayrıca peygamberimiz ahretten dünyaya Allah yolunda tekrar ölmek için sadece şehitlerin gelmek isteyeceklerini   bildirmiştir.

Şehit yakınlarına da ne mutlu ki kendilerine şefaatçi olacakları yakınları var.

7 Haziran seçimlerinden sonra  devletin uzattığı şefkat elini ısırmaya çalışan kuduz köpekler ise hak ettikleri dersi  aldılar ve almaya devam edeceklerdir . Çünkü devletin hafızası günü birlik değildir.Devlet,halkının  bekası söz konusu olunca yedi düvel değil,yetmiş iki düvelde gelse halkını korumak için her şeyini ortaya koyar.

Tarih boyunca Türk devletlerinin bayraklarında ,kılıç,ok-yay,kartal,aslan, bozkurt gibi simgelere yer vermesinin bir sebebi de şer odaklarına korku,kendi halkına güven vermek içindir.
YORUM EKLE