“Bir Müslüman’da illet, zillet ve gılletten biri olmazsa kendinden şüphe etsin”
Bayburtlu Hacı Şaban Efendi
Gümüşhane Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan çok önemli bir projenin adıdır “Değerler Eğitimi.” Öğrencilerin sorumluluklarını taşıyabilecekleri makul seçimler yapabilmelerine imkân sağlayan, bilgi beceri ve yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik destek eğitim programı olan “Değerler Eğitimi” projesi ile gitgide yozlaşan kültürümüzü, ahlakımızı, maneviyatımızı yeniden görme ve sorgulama adına önem verdiğimiz bir projedir.
Hani “dediğini yap yaptığını yapma” diyerek yozlaştırdığımız hocalık sisteminden tutun da hemen her mesleğin tüm bireyleri olarak kesinlikle aynaya bakarak kendimizi yenileme, şuur yükleme, bol bol kitap okuma ve okuduğuyla amel etme gibi zaruretlerimiz olmalıdır.
Nedir değerlerimiz? Din, ahlak, mezhep, namus, vatan, bayrak, güzel ahlak, gelenek ve görenekler, kültür, folklor, sanat, edebiyat diye başlayıp devam edenler.
Din diyoruz, mezhep diyoruz ama aynı din kardeşimizin masum kanını akıtmaktan geri durmuyoruz. Tarihte var olup yaptığı zulümlerle hatırlanan Firavun ve Nemrut’ların devamı niteliğinde yer alan Sisi ve Esed gibi zalimlerin bugün yaptıklarını hangi Müslüman yapabilir? Bozuk mezheplerin koruyucuları olanlar bugün Hz Ayşe annemiz, Hz Ebubekir, Hz Osman ve Hz Ömer Efendilerimize dil uzatırken, Ehli Beyte hakaretler yağdırırken nasıl bir Müslümanlıktan bahsedebiliriz. Çocuklarımızın beyinlerini yanlı ve yanlış fikirlerle, şüpheye götürecek sorularla yıkayanlar nasıl ben Müslümanım diyebilirler?
Bugün camileri dolduran şuursuz Müslümanlar tekbir alırken gerçekten dünya işlerini arkada bırakıp Rabbimizin huzuruna yönelebiliyorlar mı ne dersiniz? Dünyanın dört bir yanında zalimlerin zulmü altında kan kusan din kardeşlerimizin gözyaşlarını dindirme adına hangi Müslümanın gayreti var sorarım sizlere.
Güzel ahlak dinimizin emirlerinin gereğidir öyle değil mi? Peki o zaman biz Müslümanlar hangi güzel ahlak ve hasletlere sahibiz? Bedenimizi, hanemizi, çoluk ve çocuğumuzu, dilimizi, gözümüzü, paramızı, mal ve makamımızı İslam dini üzerine idame ettirenler varsa beri gelsin.
Namaz kılmakla kendimizi kandırmaktan başka ne yapıyoruz ki? Hocasından tutun cemaatine kadar kimse şuurunda değil dinimizin, güzel ahlakımızın, kültürümüzün. Yetim hakkı yiyenler, mal ve makam hırsı ile zulmedenler, başkasının makamında oturanlar, malına haram ve gözyaşı katanlar, hırsızlık yapanlar, rüşvet yiyenler, taklacılar, entrikacılar ve her devrin adamları takmışlar maskelerini ve dönüyorlar İlahi divana. Peki, kalpleri bilen bilmiyor mu bizim yaptığımız ibadetleri? Bilmiyor mu kimlerin hangi niyetle secdeye vardıklarını.
Sırtımızdakilerinden kurtulmadığımız sürece kıldığın namaz, yaptığın ibadetler boşadır kardeşim boşa. Kendini boş yere kandırma. Mahallendeki yetimin gözyaşlarına merhem ol, anne ve babanın hizmetini yaparak duasını al, eşine zulmetme, hunharca katledilen Müslüman din kardeşin için elini uzat, dil dök, buğz et, dua makamına dur ve ne olur dua et. Unutma ki; Rabbimizin kimsenin namazına, ibadetine ihtiyacı yoktur.
Ne güzel demiş Yunus;
“Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil.”
Bayburtlu Hacı Şaban Efendi
Gümüşhane Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan çok önemli bir projenin adıdır “Değerler Eğitimi.” Öğrencilerin sorumluluklarını taşıyabilecekleri makul seçimler yapabilmelerine imkân sağlayan, bilgi beceri ve yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik destek eğitim programı olan “Değerler Eğitimi” projesi ile gitgide yozlaşan kültürümüzü, ahlakımızı, maneviyatımızı yeniden görme ve sorgulama adına önem verdiğimiz bir projedir.
Hani “dediğini yap yaptığını yapma” diyerek yozlaştırdığımız hocalık sisteminden tutun da hemen her mesleğin tüm bireyleri olarak kesinlikle aynaya bakarak kendimizi yenileme, şuur yükleme, bol bol kitap okuma ve okuduğuyla amel etme gibi zaruretlerimiz olmalıdır.
Nedir değerlerimiz? Din, ahlak, mezhep, namus, vatan, bayrak, güzel ahlak, gelenek ve görenekler, kültür, folklor, sanat, edebiyat diye başlayıp devam edenler.
Din diyoruz, mezhep diyoruz ama aynı din kardeşimizin masum kanını akıtmaktan geri durmuyoruz. Tarihte var olup yaptığı zulümlerle hatırlanan Firavun ve Nemrut’ların devamı niteliğinde yer alan Sisi ve Esed gibi zalimlerin bugün yaptıklarını hangi Müslüman yapabilir? Bozuk mezheplerin koruyucuları olanlar bugün Hz Ayşe annemiz, Hz Ebubekir, Hz Osman ve Hz Ömer Efendilerimize dil uzatırken, Ehli Beyte hakaretler yağdırırken nasıl bir Müslümanlıktan bahsedebiliriz. Çocuklarımızın beyinlerini yanlı ve yanlış fikirlerle, şüpheye götürecek sorularla yıkayanlar nasıl ben Müslümanım diyebilirler?
Bugün camileri dolduran şuursuz Müslümanlar tekbir alırken gerçekten dünya işlerini arkada bırakıp Rabbimizin huzuruna yönelebiliyorlar mı ne dersiniz? Dünyanın dört bir yanında zalimlerin zulmü altında kan kusan din kardeşlerimizin gözyaşlarını dindirme adına hangi Müslümanın gayreti var sorarım sizlere.
Güzel ahlak dinimizin emirlerinin gereğidir öyle değil mi? Peki o zaman biz Müslümanlar hangi güzel ahlak ve hasletlere sahibiz? Bedenimizi, hanemizi, çoluk ve çocuğumuzu, dilimizi, gözümüzü, paramızı, mal ve makamımızı İslam dini üzerine idame ettirenler varsa beri gelsin.
Namaz kılmakla kendimizi kandırmaktan başka ne yapıyoruz ki? Hocasından tutun cemaatine kadar kimse şuurunda değil dinimizin, güzel ahlakımızın, kültürümüzün. Yetim hakkı yiyenler, mal ve makam hırsı ile zulmedenler, başkasının makamında oturanlar, malına haram ve gözyaşı katanlar, hırsızlık yapanlar, rüşvet yiyenler, taklacılar, entrikacılar ve her devrin adamları takmışlar maskelerini ve dönüyorlar İlahi divana. Peki, kalpleri bilen bilmiyor mu bizim yaptığımız ibadetleri? Bilmiyor mu kimlerin hangi niyetle secdeye vardıklarını.
Sırtımızdakilerinden kurtulmadığımız sürece kıldığın namaz, yaptığın ibadetler boşadır kardeşim boşa. Kendini boş yere kandırma. Mahallendeki yetimin gözyaşlarına merhem ol, anne ve babanın hizmetini yaparak duasını al, eşine zulmetme, hunharca katledilen Müslüman din kardeşin için elini uzat, dil dök, buğz et, dua makamına dur ve ne olur dua et. Unutma ki; Rabbimizin kimsenin namazına, ibadetine ihtiyacı yoktur.
Ne güzel demiş Yunus;
“Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil.”