Olmak ya da olmamak,
Mesele bu değil.
Yol ayrımında olmak mı?
Aynı dağın yeli olmak mı?
İşte bütün mesele bu.
Yol ayrımındaki Türkiye, hafta sonu Gümüşhane’de tartışıldı.
Ne Gümüşhane-Bayburt Bölge Barosu’nun Bayburt yönünü,
Ne de Denge Hukuk Derneği’nin denge kısmını göremedik.
Anlayacağınız; dengenin pek de dikkate alınmadığı bir etkinlik yaşadık.
Neydi peki bu denge problemi?
Şunu söylemek lazım.
Aynı dünya görüşüne sahip izleyiciler,
Ona göre seçilmiş katılımcılar.
Rasim Ozan Kütahyalı’nın Faruk Mercan’a takılmaları hariç;
“Al gülüm ver gülüm” muhabbeti.
Aynı tabandan biraz keskin söylemler,
“Nabza göre şerbet” konuşmalar.
Farklı bakış açıları için değil de,
Duymak istedikleri için Kültür Merkezine gelmiş insanlar.
Hal böyle olunca,
Tabii ki küsmüş muhalifler.
Katkı için ne yaptıklarını hiç hesaba katmadan,
Kıllarını bile kıpırdatmadan
Ne CHP, ne MHP, ne diğer partilerin tabanı
Ayrıca ne de tavanı
Habersiz olmayı yeğlemişler toplantıdan.
Yol Ayrımında ki Türkiye, panelin ana konularından biriydi.
İşin doğrusu;
Bana göre yol ayrımı söylemi bile doğru değildi.
Bu ülkenin, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmaksa niyeti,
Yolların farklı,
Amacın aynı olması gerekmez miydi?
Farklı inançlar, farklı değerler, farklı düşünceler
Aynı potada eritilebilmeliyken,
Bırakın anayasa üzerinde uzlaşmayı,
Aynı tartışma içerisinde olmaya bile tahammül edilemedi.
Farklı düşünce olarak Nagehan Alçı tarafından anlatılan Ermeni vatandaşımızın hikâyesi bile, salonda buz gibi bir havanın esmesine yetti.
Sonuç olarak:
Yeni Anayasaya ne kadar yakınız?
El Cevap:
Empati nedir öğrenmeye,
Saygıya ve sevgiye yer açmaya çalışmazsak.
Baharı bekleyen kumrular gibi,
Anayasa için bir başka baharı beklemek zorunda kalacağız,
KORKARIM.
Dengeyi tutturamadık