Yüzyılın felaketi olarak tarihe geçen ve Anadolu’muzun üzerine çöken deprem enkazını el birliği ile kaldırmak, yaraları sarmak için seferberlik ruhu devam ediyor.
Ediyor etmesine de…
Gerek bölgeye giden gönüllülerin söyledikleri ve gerekse yapılan canlı yayınlardan gördük ki;
-Birçok vatandaşa yardım gitmediği ya da geç gittiği için çoğunun enkaz altında donarak can verdiği,
-Bir babanın enkazda ölen kızının elini bırakamama çaresizliği,
-Evi barkı yıkılmış insanların içecek su bulamazken, yağmacıların TV.’leri sırtlayıp götürmesi,
-Twitter'ın erişim engeli,
-Afad'ın ilk günlerde enkazlara müdahaledeki organizasyon yetersizliği,
-Sosyal medya'da dolaşan insanların haykırışları, enkaz altından atılan tweetler,
-Fay hattının geçtiği yerlerin bilinmesine rağmen, bu yerlerde yapıların depreme uygun yapılmaması ve bu yapılara yetkili kurumların izin vermesi.
-Naci Görür gibi bilim adamlarının söylediklerinin kulak arkası edilmesi…!
O kadar çok var ki! Neyse...
***
Tüm bunlara rağmen güzel işlerde oluyor ülkemizde…
Arama ve kurtarma çalışmalarında sona doğru gelinirken mucize kurtuluşlara şahit oluyoruz.
Bu satırları yazarken depremin 170. saatinde İskenderun’da 40 yaşındaki Sibel Kaya enkazdan sağ kurtuldu.
Dolayısıyla sağ kurtulan vatandaşlarımızın yaralarını sarmak, ihtiyaçlarını karşılamak için herkes gücü nispetinde elini değil bedenini enkazın altına koyuyor.
Türkiye'nin tüm bölgelerinden ihtiyaç malzemeleri yağıyor!
Yaşadığımız deprem felaketi bize unuttuğumuz; paylaşma, dayanışma ve yardımlaşma duygusunu yeniden hatırlattı.
Ne kadar değerliymiş meğer!
Bu necip millet kadını- erkeğiyle dünyaya ders veriyor!
***
Geçmişte olduğu gibi bugünde; seferberliğin önünde koşan nene hatunlarımız var.
Enkazdan bir vatandaşımızı sağ kurtarmak için gece gündüz demeden çalışanlar var ama ya deprem bölgesi dışındaki nene hatunları gördükçe duygulanmamak elde değil.
Bana, yaşadıkları çağın Kara Fatmaları, Şerife Bacıları olduklarını anımsatıyorlar.
Zübeyde Hanım, Halime Çavuş, Gördesli Makbule, Tayyar Rahmiye’nin torunları olduklarını dünyaya gösteriyorlar.
Depremin açtığı derin yaraları sarmaya, acıları dindirmeye çalışıyorlar.
Minnettarız!
Yaptıklarıyla kışın ayazında acımızı hafifletip içimizi ısıtıyorlar.
Birkaç örnek vermek gerekirse…
Kars Akyaka'da 70 yaşındaki Sarıgül Kaçan teyzemiz…
Ahırında beslediği iki düvesinden birini satıp, karşılığında aldığı 13 bin TL'yi depremzedelere gönderdiğini öğrendiğimizde içimizde sevinç ve umut güvercinleri havalandı.
"Depremzedelere, köylülerimiz halkımız için mal yollasalardı içine katıp yollayacaktım. Düveyi satıyorum ve Kaymakam Bey'e parasını teslim edeceğim. Ölenlerin, enkaz altında kalanların hayrına gönderiyorum.” Bu cümleler üzerine ne söylenebilir ki!
Bir güzel örnekte Eskişehir’imizin şirin İlçesi Beylikova’dan…
Deprem bölgesinde ekmek ihtiyacını haber alan Beylikovalı anneler, ablalar hemen harekete geçtiler.
İlçe merkezindeki bu fedakâr kadınlar, belediye ve kaymakamlık koordinesinde, deprem bölgesindeki vatandaşlar için imece usulü, kendi yoğurdukları hamurla köy ekmeği pişiriyor.
Yaklaşık 20 bin ekmek, deprem bölgelerine hava ve kara yolu ile ulaştırılmak üzere Beylikova Belediyesine bağlı ekipler tarafından paketlenerek, Eskişehir Valiliği İl Güvenlik ve Acil Durum Koordinasyon Merkezine teslim ediliyor.
Eskişehir’imizin Çatören Mahallesi ve Van’ın Çaldıran İlçesi kırsal mahallelerde yaşayan kadınlar da benzer çalışmayı yapıyorlar.
El arabasına yükledikleri ekmekleri toplama alanlarına götürüyorlar.
100 Yıl önce ninesinin kağnılarla cepheye cephane taşıdığı gibi!
Aynı heyecanla…
Türk kadınları işte… Uysal iyilikleri yüreklerinden akıyor; gözlerinde parlıyor.
Kalpleri ise depremin açtığı yaraları sarma sevdasıyla dolu elleri öpülesi analar, bacılar…
Ya Nevşehir'de 84 yaşındaki Nadire Nineye ne demeli…
Göz pınarlarımızı nemlendiren türden…
Depremzedeler “Üşümesinler.” diye sırtına yüklediği yorganı ve birkaç eşyayı ileri yaşına rağmen deprem toplama merkezine teslim etti.
Ne koca yürekli bir anasın sen!
En zor anda ortaya çıkan Nadire isimli nene hatunumuzun bir yorganı 85 milyonun yüreğini nasıl ısıttığını görmeliyiz.
Ahir ömründe neslinin son örneklerinden olan güzel ninem, Allah iki cihanda iyilikle muamele etsin sana!
Karadeniz’in cefakâr vefakâr kadınları da bu depremde hiç durmadılar.
Eskişehir Karadenizliler Derneği’ yetkililerinin kadın üyelerine “Evinizde yapabildiğiniz kadar hamur işleri yapıp paketleyerek bize getirin. Depremzedelere göndereceğiz.” çağrısına kayıtsız kalmadılar.
Binlerce poğaça, börek yaparak yardıma koştular.
Aynı şekilde Gümüşhane, Trabzon, Giresun’da çuvallara doldurdukları yardım malzemelerini sırtlarında, o dik yamaçlı yokuşlardan geçerek toplama alanlarına taşıdılar.
Nede olsa Halime Çavuş’un, Şerife Bacı’nın torunları…
Daha niceleri var bizim bil(e)mediğimiz!
Kadınıyla erkeğiyle milletimiz 7’den 77’ye tarihe geçecek dayanışma destanı yazıyor.
Asırlardır milleti ayakta tutanda böylesi zor zamanlarda her türlü çekişmeyi, düşmanlığı, ayrışmayı unutup, kenetlenmesi ve kucaklaşmasıdır.
Gönül onaran, yara saran, gözyaşı silen, rikkatli, şefkatli, merhametli analarımızın elleriyle yaralar sarılıyor.
Bu asil anneler, ablalar olduğu sürece bu milletin sırtı yere gelmez.
Onların azmi, enerjisi, sabrı hepimize umut oluyor.
Ne diyelim. Depremin Nene Hatunlardan Allah razı olsun.