Bin yıldan beri şehit kanlarıyla suladığımız son vatan toprağımız Anadolu “Türk Vatanı”dır. İstiklâl şairimiz Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşı’nda:
“Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.” diye Yüce Mevla’ya seslenerek her şeyi almasını, ancak vatanını elinden almamasını istemiştir. Çünkü vatan elden gidince cân da gider cânân da…
Türk vatanında yaşayan ortak yaşama ülküsüne sahip, kader biriliği olan insanlar ise “Türk Milleti”dir. Mustafa Kemal Atatürk bir sözünde “ Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti’nin karakteri yüksektir. Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir. Çünkü Türk Milleti millî birlik ve beraberlikte güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk Milleti’nin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.” Bizim de millet olarak bütün eylemlerimizi ilmin ışığında yapmamız gerekmektedir.
Türk vatanının bütün burçlarında dalgalanan ay yıldızlı al bayrak “Türk Bayrağı”dır. O bayrak ki hilâli İslamiyeti, yıldızı ise peygamberimiz Hz.Muhammed’i simgelemektedir. Rengini ise şehit kanlarından almaktadır. Böyle onurlu bir bayrağı hangi güç indirebilir bu âlemde. O bayrak bağımsızlığımız simgesi, namusumuzun bekçisidir.
Türk bayrağının dalgalandığı her yerde ses bayrağımız “Türk Dili”dir. Atalarımız Türk Dili’ni asırlar boyu koruyarak bu günlere taşımasını bilmişlerdir. Bize düşen görev o ses bayrağını alıp daha yükseklere çıkarmaktır. Türkülerimize nakış nakış işlediğimiz dil Türkçe’dir. Nihad Sami Banarlı “Bizim dilimiz, bir imparatorluk dilidir. Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz.” diyerek Türkçe’nin gerçek gücünü ortaya koymuştur.
Bilge Kağan yazıtında yer alan ve yazıtların en ünlü kısmı şöyledir:
« Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir? Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı'na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.Ulusun adı, sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiye, bitesiye çalıştım... » Bilge Kağan’ın yazıtında belirtilen töre “Türk Töresi”dir. Bu töre hiçbir zaman bozulmayacaktır. Bozmaya çalışanlar ise karşılarında Büyük Türk Milleti’ni bulacaklardır.
“Türk Tarihi”ni bazı tarihçiler Türkiye Cumhuriyet ile, bazıları Osmanlı Devleti ile, bazıları ise Büyük Selçuklu Devleti ile başlatırlar. Ancak biz Türk Tarihinin en az beş bin yıl öncesinden başlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü geçmiş geleceğin aynasıdır. Bu aynada Türk Milletini utandıracak hiçbir olay yoktur. Biz meydanlarda tarih yazmışız ancak masa başında bu tarihi kaybetmişiz. Mazidekileri iyi bilmek, iyi anlamak, iyi yorumlamak, iyi analiz etmek, iyi sentez kurarak geleceği stratejik bir plan doğrultusunda kurgulamak gerekmektedir.
“Türk Kültürü” maddi ve manevi tüm unsurları içermektedir. Camiler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, köprüler, dağlar, ovalar, akarsular, yollar, yer altı zenginliklerimiz maddi kaynaklarımızdır. Dil, din, ırk, töre, âdetler, gelenekler, görenekler, kader birliği, aidiyet duygusu, kimlik şuuruna sahip olma, birlikte yaşama ülküsü manevi unsurlardır. Bizim için bu unsurların tümü biricik ve tektir.
“Türk Ailesi” sosyal hayatımızın temelidir. O temeli sarsacak tüm fikirlere, eylemlere karşı toplum olarak ortak tavır geliştirmeliyiz. Çünkü aile bozulursa toplumda bozulur. Ve tüm değerlerimiz alt üst olur. İstatistiklere bakıldığında görülecektir ki her yıl boşanma oranı artmaktadır. TUİK’in verilerine göre Türkiye’de 2002’de 95323 kişi, 2011’de 120117 kişi boşanmıştır. Demek ki günden güne aile bağları zayıflamaktadır. Babasını tanımayan çocuk ya da çocuğunu tanımayan baba varsa bu toplumda demek ki iş ciddi boyutlarda. Tehlike kapıda değil evin içine girmiş durumda. Aileyi sosyal, kültürel ve ekonomik yönden güçlü kılacak projeleri ivedilikle hayata geçirmeliyiz.
“İslam Dini” değerlerimizin en kutsalı, en dokunulmazıdır. O olmadan yaşamımızın bir anlamı da olmaz. İki cihan güneşi, güllerin efendisi Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v.) bu kutlu davanın önderidir. Onun yolundan gitmek her Müslüman için bir görevdir. Üstat Necip fazıl Kısakürek Peygamber adlı şiirinde:
“Sen, fikir kadar güzel;
Ve tek, birden daha tek!
Itrını süzmüş ezel;
Bal sensin, varlık petek...
Sensin ölüme hisar;
Bâkisi hep inkisar..
Sar bizi, çepçevre sar,
Rahmet rüzgârı etek!..” diyerek peygamberimizi âlemlere rahmet olarak gönderildiğini ifade etmiştir.
Gerçek tarih okunduğu zaman görülecektir ki bir millet kendi değerleriyle barışıksa çok güçlü olmuş ve hiçbir güç ondan bir zerre bile koparamamıştır. Milletin değerleri târumar edilmişse o milleti de hiçbir güç ayakta tutamamıştır…

“Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.” diye Yüce Mevla’ya seslenerek her şeyi almasını, ancak vatanını elinden almamasını istemiştir. Çünkü vatan elden gidince cân da gider cânân da…
Türk vatanında yaşayan ortak yaşama ülküsüne sahip, kader biriliği olan insanlar ise “Türk Milleti”dir. Mustafa Kemal Atatürk bir sözünde “ Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti’nin karakteri yüksektir. Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir. Çünkü Türk Milleti millî birlik ve beraberlikte güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk Milleti’nin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.” Bizim de millet olarak bütün eylemlerimizi ilmin ışığında yapmamız gerekmektedir.
Türk vatanının bütün burçlarında dalgalanan ay yıldızlı al bayrak “Türk Bayrağı”dır. O bayrak ki hilâli İslamiyeti, yıldızı ise peygamberimiz Hz.Muhammed’i simgelemektedir. Rengini ise şehit kanlarından almaktadır. Böyle onurlu bir bayrağı hangi güç indirebilir bu âlemde. O bayrak bağımsızlığımız simgesi, namusumuzun bekçisidir.
Türk bayrağının dalgalandığı her yerde ses bayrağımız “Türk Dili”dir. Atalarımız Türk Dili’ni asırlar boyu koruyarak bu günlere taşımasını bilmişlerdir. Bize düşen görev o ses bayrağını alıp daha yükseklere çıkarmaktır. Türkülerimize nakış nakış işlediğimiz dil Türkçe’dir. Nihad Sami Banarlı “Bizim dilimiz, bir imparatorluk dilidir. Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz.” diyerek Türkçe’nin gerçek gücünü ortaya koymuştur.
Bilge Kağan yazıtında yer alan ve yazıtların en ünlü kısmı şöyledir:
« Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir? Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı'na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.Ulusun adı, sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiye, bitesiye çalıştım... » Bilge Kağan’ın yazıtında belirtilen töre “Türk Töresi”dir. Bu töre hiçbir zaman bozulmayacaktır. Bozmaya çalışanlar ise karşılarında Büyük Türk Milleti’ni bulacaklardır.
“Türk Tarihi”ni bazı tarihçiler Türkiye Cumhuriyet ile, bazıları Osmanlı Devleti ile, bazıları ise Büyük Selçuklu Devleti ile başlatırlar. Ancak biz Türk Tarihinin en az beş bin yıl öncesinden başlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü geçmiş geleceğin aynasıdır. Bu aynada Türk Milletini utandıracak hiçbir olay yoktur. Biz meydanlarda tarih yazmışız ancak masa başında bu tarihi kaybetmişiz. Mazidekileri iyi bilmek, iyi anlamak, iyi yorumlamak, iyi analiz etmek, iyi sentez kurarak geleceği stratejik bir plan doğrultusunda kurgulamak gerekmektedir.
“Türk Kültürü” maddi ve manevi tüm unsurları içermektedir. Camiler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, köprüler, dağlar, ovalar, akarsular, yollar, yer altı zenginliklerimiz maddi kaynaklarımızdır. Dil, din, ırk, töre, âdetler, gelenekler, görenekler, kader birliği, aidiyet duygusu, kimlik şuuruna sahip olma, birlikte yaşama ülküsü manevi unsurlardır. Bizim için bu unsurların tümü biricik ve tektir.
“Türk Ailesi” sosyal hayatımızın temelidir. O temeli sarsacak tüm fikirlere, eylemlere karşı toplum olarak ortak tavır geliştirmeliyiz. Çünkü aile bozulursa toplumda bozulur. Ve tüm değerlerimiz alt üst olur. İstatistiklere bakıldığında görülecektir ki her yıl boşanma oranı artmaktadır. TUİK’in verilerine göre Türkiye’de 2002’de 95323 kişi, 2011’de 120117 kişi boşanmıştır. Demek ki günden güne aile bağları zayıflamaktadır. Babasını tanımayan çocuk ya da çocuğunu tanımayan baba varsa bu toplumda demek ki iş ciddi boyutlarda. Tehlike kapıda değil evin içine girmiş durumda. Aileyi sosyal, kültürel ve ekonomik yönden güçlü kılacak projeleri ivedilikle hayata geçirmeliyiz.
“İslam Dini” değerlerimizin en kutsalı, en dokunulmazıdır. O olmadan yaşamımızın bir anlamı da olmaz. İki cihan güneşi, güllerin efendisi Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v.) bu kutlu davanın önderidir. Onun yolundan gitmek her Müslüman için bir görevdir. Üstat Necip fazıl Kısakürek Peygamber adlı şiirinde:
“Sen, fikir kadar güzel;
Ve tek, birden daha tek!
Itrını süzmüş ezel;
Bal sensin, varlık petek...
Sensin ölüme hisar;
Bâkisi hep inkisar..
Sar bizi, çepçevre sar,
Rahmet rüzgârı etek!..” diyerek peygamberimizi âlemlere rahmet olarak gönderildiğini ifade etmiştir.
Gerçek tarih okunduğu zaman görülecektir ki bir millet kendi değerleriyle barışıksa çok güçlü olmuş ve hiçbir güç ondan bir zerre bile koparamamıştır. Milletin değerleri târumar edilmişse o milleti de hiçbir güç ayakta tutamamıştır…
