DÜNYALAR BAŞIMIZA YIKILDI

Neresinden başlasak ta bir şeyler yazsak, hangi kelimeleri kullansak, ne desekte ne eylesek..!

6 şubat 2023 tarihinde bütün Türkiye olarak enkaz altında kaldık. Hepimiz öldük ama bir kısmımızı toprağa gömdüler.(Bu söz deprem bölgesinden hislerini paylaşan bir yurttaşa ait) 85 milyon insan yandı- yakıldı. Tarifsiz kederler içinde enkaz altından bir cana ulaşmanın bir ses bir nefes bir duymanın umuduyla bir ay geride kaldı .Artık umutlar tükendi; sağ kalanlar için yeniden dünya meşakkatleri başladı. Barınma, beslenme, iş,aş, eğitim v.b konuların çözümü için devlet-millet dayanışması ile yaraların sarılması vakti diyerek acımızı görmezden gelip bir teselli peşindeyiz.

Şimdiki yenil nesil pek bilmezler.1950 yılından sonra başlayan köyden kente göç sonrasında kentlerin çevresinde "gecekondu" evler yapılmaya başlandı. Neydi bu gece kondu? Köylerinden şehirlere iş için gelen gurbetçiler, şehirlerin çevrelerinde devlete ait kuş uçmaz kervan geçmez arazilerin 250-300 m2' sini çevirip oraya kendi toprağıymış gibi bir ev yapmaya başladılar. Bu evler gece karanlığında bir gecede yapılıyordu. Evi yapacak kişi, 15-20 kişiyi buluyor onlarla anlaşıyor, akşam hava kararınca başladıkları evi sabaha bitirip içine giriyorlardı. Bu kadarda olmaz dediğinizi biliyorum ama bu yazdıklarım gerçek. Bu yapılan evler bu günkü betonarme yapılar gibi olmayıp, duvarlarının üzeri ahşap malzeme ile örtülen derme çatma yapılardı. Peki Devlet bu hazine arazilerinin işgal edilmesine ses çıkarmıyor muydu? Çıkarıyordu elbette. Gece yapılan evi zabıtalar gelip gündüz yıkıyordu ancak bir gün sonra aynı kişi aynı evi tekrar yapıp, zabıtaları bir şekilde ikna ederek içine tekrar giriyordu. Bu evler o kadar çoktu ki, bu gün Ankara'da Yenimahalle, Şentepe,Esertepe, Ufuktepe, Mamak Altındağ, Dikmen sıratları ve daha pek çok mahallenin hatta ilçenin  çogu eski gecekondu mahallesidir.1984 yılından sonra  devlet,  bu arazileri gasp eden vatandaşlara  bu yerleri bir bedel karşılığında satmış göstererek hepsine tapu verdi.

Bu gecekonduları devlet yıkmakla baş edemeyeceğini anlayıp göz yummaya başlayınca insanlar gecekondularını yıkarak yerine 3-4 katlı imarsız, plansız, ve denetimsiz betonarmeme binalar diktiler. Bunu da şöyle başardılar: önce gecekondunun yerine bir kat yapıp sonrasında her seçim öncesinde bir kat çıkarak yaptılar. Çünkü benim güzel ülkemde seçim öncesinde ne belediyeler nede kolluk kuvvetleri vatandaşı küstürmemek adına yapılan usulsüz yapılara göz yumdu; görmezden geldi. Bu gelenek günümüzde de devam etmektedir. Deprem bölgesindeki yıkılan binalardan 8 katın dördünün kaçak olduğu binalar tespit edildiğini biliyoruz.

Şimdi düşünelim: Siz bir katlı bir evin üzerine her dört yılda bir yapılan seçimler öncesinde  bir kat daha çıkıyorsunuz  ve kimse size ses etmiyor,kimse size demiyor ki bu ev depremde sizin başınıza yıkılır..! Kimse demiyor ki imarsız ve mühendis kontrolü olmayan binalar oturmak için uygun değildir. Niye demiyor? Niye diyemiyor? Çünkü gerçekleri söylerse seçmenin oyunu alamayacak, belki bir oyla seçim kaybedek korkusu..! Peki bu ev sahipleri bu evin bir gün başlarına yıkılacağını bilmiyor mu? Bilmiyor, bilse de umursamıyor. Ölüm gelecekse her yerden gelir diyerek işi pişkinliğe vuruyor. Çünkü toplumsal öğreti böyle öğretiyor. Dini öğreti bu yönde telkinlerde bulunuyor. Çünkü akletmek yerine kurnazlığı ve çıkarını seçiyor. İki oğluma iki kat daire yaptım üst katıda kızım için yapayım diyor...!

Bu gecekondulara tapu verilip bu yerlere imar izni verilince bu kez işin içerisine müteahhitler girerek bu evleri yıkıp yerine sözde imarlı, mühendis kontrolünde ve ilmine uygun binalar yaptılar. İlmine uygun yapmaları gereken binaları kendi çıkarları doğrultusunda ilmine uydurarak eksik malzeme kullanmak, İmar planı dışına çıkmak gibi hileleri yine denetim elamanlarının gözü önünde yaptılar. Çünkü seçim öncelerinde kimseyi küstürmek olmazdı. "Bir oy bir oydur" denerek bu hileli yapılara da iskan izinleri verildi...

İşte bu yapıların hepsi 11 ilimizde başımıza yıkıldı. 70 ilde de başımıza yıkılmayı bekliyor. Peki bu ilk yıkım mıki biz hiç ders almadık ..!

1940 yılından beri en az 20 büyük depremle yıkıldık.Erzincan,Bingöl, Varto,Malatya, Kütahya, Gölcük,İzmir bu depremlerin hepsi de büyük can kayıplarına sebep olmasına rağmen benim halkım hiç umursamadan kaçak yapılaşmaya devam ederken siyasi irade ve hükümete yeniden talip olanlar bu garabete hep göz yumdular.Göz yummakla da kalmadı kaçak yapılara imar affı çıkardılar..

Çok çok geçmiş olsun aziz milletimiz. Acımız taze ama demeden olmaz.

Lütfen bilime ve akla önem verelim.

Lütfen küçük hatalar yüzünden gecenin 4'ünde yıkılan binaların altında ezilen yavrularımız için bu kaderdir demeyelim..

Allah beterinden ve akılsızların şerrinden milletimizi korusun.

YORUM EKLE