Erzurum’da, bir kimsenin hilesiz hurdasız, doğru bir insan olduğunu söylemek için “düz adamdır” derler, çok yerinde ve sade bir Türk sözü.
Bu yazıma konu ettiğim Dursun Kılıç “ağam” da onlardan biri idi. Düz, hem de dümdüz bir Kelkit, bir Gümüşhane delikanlısı idi. Hayatımızda birçok insan tanıdık, tanıyacağız… Benim tanıdığım “nadir delikanlılardan biri” idi Dursun Ağam.
Yıllarca imam hatip mektebinde talebeler okuttu, mezun etti, kendi çocuklarını okuttu, büyüttü. En azından oğlunu biliyorum, Dursun Ağam’ın kendisi gibi nadir bir delikanlıdır ve Ağam’ın eseridir. Hakk, böyle eserler bırakmayı hepimize nasip etsin.
Müthiş bir zekâsı var idi Ağam’ın. İlahiyatçı olmasına rağmen, bir mimar mühendis gibi bina işlerinden anlar idi. Yazları inşaatlarda çalışmıştır yıllarca usta olarak. Ekmeğin en iyisi “el ile kazanılandır” der gibi, çoğumuz “yaz tatili” yaparken, Dursun Ağam inşaat inşaat çalışır, el emeği ile ekmek kazanır idi.
Sözün uzunu bizim işimiz değil. Aynı günde, Bayburtlu değerli ağabeyim, yıllarını millet ve memleket uğurunda seve seve harcamış Yılmaz Saka da Hakk’ın rahmetine kavuştu. O da “düz bir adam” idi, hilesiz hurdasız bir vatan evladı idi.
Hayy’dan gelip Hû’ya (O’na) gidiyor her insan, bunun çaresi yok.
O zaman geriye tek şey kalıyor: “Düz bir adam olmak”. Düz adam, Allah’ın adamıdır. Dünyanın aslında bir yığın “aldatmaca” ile dolu olduğunu bilir. Çoğu kere haksızlığa uğradığında bile, güler geçer. Çünki, haksızlık yapan insanın cehaleti, esasta acı acı gülünecek bir haldir.
Bütün “düz adamlara”, bunlar arasında bizzat şahit olduğum Dursun Kılıç Ağam ve Yılmaz Saka Ağabeyim’e Ulu Allah’tan rahmetler diliyorum.
DÜZ ADAMLAR: DURSUN KILIÇ