Gazi Üniversitesi son sınıfta okurken Ankara’da yaklaşık 10 değişik kurumda staj yapıyoruz. Her gittiğimiz kurumda yetkiliye; “Mezun olduğumuzda bizi çalıştır mısınız” diye sorduğumuzda aldığımız bütün cevaplar; “Biz tecrübe ararız” olmuştu. En sonunda sabır taşı çatlayan Zekai Günal; “Peki biz bu tecrübeyi siz bizi işe almazsanız nerede kazanacağız?” demişti.
Herkes işini ve o işteki ilk gününü hatırlasın. Eliniz ayağınız titremedi mi, sesiniz kısılmadı mı, ağzınız kurumadı mı? Evet diyorsunuz öyle değil mi. O halde herkes anne karnından uzman doğmadığına göre sabır göstereceksiniz, seveceksiniz ve en önemlisi empati kuracaksınız.
Yirmi yıllık öğretmenliğim süresince gördüğüm tek bir hakikat var ki o da öğrenci, öğretmen ve veli sacayağı üçlüsünün sağlam olmasının doğal olarak başarıyı getirecek olmasıdır.
Eğitim ailede başlar haliyle. Çocuğun ilk öğretmeni daha karnındayken aldığı besinler, dinlediği müzik, girdiği halet-i ruhiye ile çocuğun annesidir. Çocuğun doğumu sonrası eğitim anne, baba ve diğer aile bireylerinin eline geçer.
Çocuğun büyümesi ile okul ortamı başlar ve çocuk hayatını şekillendirecek olan o mahir ellere yani öğretmene teslim edilir. Eskilerin “eti de kemiği de senin” diye emanet ettiği öğretmenlere güven yerinde ve tamdır.
Belki çok iyi öğretmen olmama rağmen köy okulunda birleştirilmiş sınıf okutmam hasebiyle oğlumun ve kızımın öğretmeni olmam benim ve evlatlarımın bana göre en büyük kayıplarıdır.
Anaokulu ve ana sınıfları eğitimde ilk basamaklar olarak çocuğun hayatına yön veren ilk sahalardır. Sonrasında ilkokul ve özellikle birinci sınıf. Burada öğretmenin ilgisi, mesleki bilgisi, ruh-i haliyeti, hümanist olması ve mesleğini sevmesi gibi faktörler çocuğun adeta bir bina inşaasında atılan sağlam temel ve sonrasında tuğlalar misali sağlam bir şekilde yükselmesine sebebiyet verir.
16 yıllık öğrencilik ve 20 yıllık eğitimcilik hayatımda gördüm ki başarılı öğretmenler;
İyi bir yol göstericidir, öğrencilerinin ufkunu açar, öğrencilerini dinler, her zaman pozitif enerji yayar, öğrencilerinin başarılı olmasını bekler, öğrencilerini zekice över ve teşvik eder, nasıl ve ne zaman risk alacağını bilir, istikrarlıdır, kendilerine iyi bir kılavuz bulur, velileri ile her zaman sağlam bir iletişim içindedir, işini sever, öğrencilerinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurur, sınıfta fiziki farklılık oluşturur, yeni araçlar keşfetmek için araştırma yapar, öğrencilerine manevi destek olur, oyunu, eğlenceyi sınıfına sokar, kimseyi geride bırakmamaya gayret gösterir, hayat boyu öğrenendir, alanında uzmandır.
Ve yine bu süreçte gördüm ki veliler okuldan ve öğretmenlerden;
Okul çalışanlarının kendisi için en değerli varlık olan öğrencisine daha iyi bir eğitim ve öğretim vermesini, okula geldikleri zaman kendilerine ilgi gösterilmesini, öğrencisinin daha fazla mutlu ve başarılı olması için öğretmenler tarafından tavsiyelerde bulunulmasını, kısacası kendisine sevgi ve saygı gösterilmesini beklemektedir.
Unutulmamalıdır ki eğitim ve öğretim faaliyetleri; okul (Öğretmen), öğrenci ve veli sacayağındaki işbirliği ile hedefine ulaşabilecektir. Bu da birbirimizi sevmek ve anlayış göstermekle olacaktır.
Herkes işini ve o işteki ilk gününü hatırlasın. Eliniz ayağınız titremedi mi, sesiniz kısılmadı mı, ağzınız kurumadı mı? Evet diyorsunuz öyle değil mi. O halde herkes anne karnından uzman doğmadığına göre sabır göstereceksiniz, seveceksiniz ve en önemlisi empati kuracaksınız.
Yirmi yıllık öğretmenliğim süresince gördüğüm tek bir hakikat var ki o da öğrenci, öğretmen ve veli sacayağı üçlüsünün sağlam olmasının doğal olarak başarıyı getirecek olmasıdır.
Eğitim ailede başlar haliyle. Çocuğun ilk öğretmeni daha karnındayken aldığı besinler, dinlediği müzik, girdiği halet-i ruhiye ile çocuğun annesidir. Çocuğun doğumu sonrası eğitim anne, baba ve diğer aile bireylerinin eline geçer.
Çocuğun büyümesi ile okul ortamı başlar ve çocuk hayatını şekillendirecek olan o mahir ellere yani öğretmene teslim edilir. Eskilerin “eti de kemiği de senin” diye emanet ettiği öğretmenlere güven yerinde ve tamdır.
Belki çok iyi öğretmen olmama rağmen köy okulunda birleştirilmiş sınıf okutmam hasebiyle oğlumun ve kızımın öğretmeni olmam benim ve evlatlarımın bana göre en büyük kayıplarıdır.
Anaokulu ve ana sınıfları eğitimde ilk basamaklar olarak çocuğun hayatına yön veren ilk sahalardır. Sonrasında ilkokul ve özellikle birinci sınıf. Burada öğretmenin ilgisi, mesleki bilgisi, ruh-i haliyeti, hümanist olması ve mesleğini sevmesi gibi faktörler çocuğun adeta bir bina inşaasında atılan sağlam temel ve sonrasında tuğlalar misali sağlam bir şekilde yükselmesine sebebiyet verir.
16 yıllık öğrencilik ve 20 yıllık eğitimcilik hayatımda gördüm ki başarılı öğretmenler;
İyi bir yol göstericidir, öğrencilerinin ufkunu açar, öğrencilerini dinler, her zaman pozitif enerji yayar, öğrencilerinin başarılı olmasını bekler, öğrencilerini zekice över ve teşvik eder, nasıl ve ne zaman risk alacağını bilir, istikrarlıdır, kendilerine iyi bir kılavuz bulur, velileri ile her zaman sağlam bir iletişim içindedir, işini sever, öğrencilerinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurur, sınıfta fiziki farklılık oluşturur, yeni araçlar keşfetmek için araştırma yapar, öğrencilerine manevi destek olur, oyunu, eğlenceyi sınıfına sokar, kimseyi geride bırakmamaya gayret gösterir, hayat boyu öğrenendir, alanında uzmandır.
Ve yine bu süreçte gördüm ki veliler okuldan ve öğretmenlerden;
Okul çalışanlarının kendisi için en değerli varlık olan öğrencisine daha iyi bir eğitim ve öğretim vermesini, okula geldikleri zaman kendilerine ilgi gösterilmesini, öğrencisinin daha fazla mutlu ve başarılı olması için öğretmenler tarafından tavsiyelerde bulunulmasını, kısacası kendisine sevgi ve saygı gösterilmesini beklemektedir.
Unutulmamalıdır ki eğitim ve öğretim faaliyetleri; okul (Öğretmen), öğrenci ve veli sacayağındaki işbirliği ile hedefine ulaşabilecektir. Bu da birbirimizi sevmek ve anlayış göstermekle olacaktır.