Zaman çekmiş pimini eski saatler durmuş,
Toprak yutmuş bedeni besbelli ki kudurmuş.
Tahta salıncak ile ötelere götürmüş,
Emirler Mezarlığı bekliyor görmez misin?
İsmail HAYAL
‘Öldük doğmak üzere’ hakiki gerçeği ışığında nihayetimiz olan adresin adıdır Emirler Mezarlığı. Hemen her gün Kemaliye Camii’nde kılınan cenaze namazı ardından gelen misafirlerini koynuna almakla meşgul. Hicabi Çimen’den Bayburtlu Mısırcı Hüseyin Emmi’ye kadar. Gıcık Aydın’dan Şehidimiz Murat Akçay’a, Ali Fuat Kadirbeyoğlu’ndan Sabahattin Aytaç’a, Ömer Nalçacı’dan bir isimsiz mezara kadar kimleri misafir etmiyor ki.
Ki Emirler Mezarlığı ve diğer mezarlar ait oldukları şehrin tarih kitabıdır, yakın tarihidir. Gümüşhane’nin tarihini görmek istiyorsunuz abdestinizi alın ve Emirler’in yolunu tutun. Bir Yasin-i Şerif gönderin ölmüşlerimizin ruhlarına ve ellerinizi açarak dua gönderin aziz ruhlarına.
Mal, mülk, evlad-ı iyal, eş, dost, arabalar, evler, araziler, ihaleler, makamlar, başkanlıklar ve isminin önündeki envai çeşit sıfatların delete edildiği, insanların eşitlendiği, aynı hizaya getirildiği, günah ve sevapların teraziye çıkarıldığı mahkeme-i kübra burası.
Beşikte başlayan, bir müddet yalınayak devam eden, ilkokul, lise, üniversite, iş, aş ve eş derdi ile devam eden, hastalıklar, keşkeler, niçinler ile devam eden aslında çok uzun gibi görünen kısacık bir seyr-ü seferden ibaret ömür dedikleri.
Atlastan libas giysen de nihayetinden beş arşın bir bez parçası ile çırılçıplak doğduğun gibi çıkacaksın Rabbimizin huzuruna. Çıplak geldin çıplak gidersin misali. Veren de O alan da O sen de ne vardı ki zaten.
Emirler Mezarlığı sıra sıra selvilerin gölgesinde atalarımızın ebedi istirahatgahı. Yıllardır misafirlerini bağrına almakla meşgul. Kimi birkaç günlük, kimi sekiz, kimi gençlik çağında, kimi yaşlı hepsi bir arada. Ervah-ı ezelde ne yazıldıysa o misal. Ne biraz kısa, ne de birazcık daha uzunca. Hepsi Rabbimizin inayetinde verildiği kadar ve kararında.
Kimi trafik kazasıyla, kimi elmadan düşerek, kimi amansız bir hastalığın pençesinde asıl hakiki yurduna varmış ve asıl o günde doğmayı bekliyorlar sessizce. Merhum Yahya Kemal’in dediği gibi;
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
Evet, dostlar son zamanlarda Gümüşhane’de tanıdığımız tanımadığımız birçok değerli kardeşimizi, hemşerimizi öteler âlemine yolcu etmekle meşgulüz. Yarın kim bilir hangi sevdiğimizi yolcu edeceğiz. Hemen her gün dalından bir yaprak düşüyor toprağa. Zemheri kucak açmış bekliyor misafirlerini.
O halde değmez hiç kimseyi kırmaya. Gereği yok küslüklerin. Saniyesine bile hükmediğimiz bu âlemde fırıldak olmaya da gerek yok sanırım. Her şey aslına varacak nasıl olsa. Ve Üstad Necip Fazıl’ın şu manalı dörtlüğü ile bitirelim vesselam;
Tahtadan yapılmış bir uzun kutu;
Baş tarafı geniş, ayakucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu,
Yarın kendileri dolduracaklar.
Sayın hocam yazdıkların çok etkileyici ve insan olanı ötelerin ötesine taşıyor sonsuz teşekkürler bu ebedi istirahat mekanımızla oranın sakinleri ile yazdıklarınız o ikametgahın mukimlerine yetkililerce biraz daha bakım ve temizlik için bir yazı yazmanızı önemle arz ederim saygılarımla