GEZİ PARKI PROTESTOCULARI

Vatan sevmek, vatan görevini yapmaya çalışan polisleri taşlamaksa; evet siz gezi parkı protestocuları, siz vatan sevdalısısınız. Vatan kurtarmak kamu malına zarar vermekse; sizler, hepiniz birer kahramansınız. Bu vatanı bölmeye çalışan örgütçülerle kol kola iseniz ve bu, vatan sevginizden geliyorsa sizler vatan neferisiniz. Vatan sevmek imandansa ve sizler içki şişeleriyle vatanınızın adını yazıyorsanız sizler birer erensiniz. Araç yakmak, çevreye zarar vermek ve devlete milyon dolarlarca zarar vermek vatan savunuculuğu ise, sizler birer kalesiniz, geçit vermezsiniz. Siz ve sizin gibilerin vatan aşkı buysa; elinde Kur’an, dilinde tekbir, düşüncesinde turan olanların ki nedir bilemiyorum?                                                              

Hakikaten biz kimiz, neyiz, nerede yaşıyoruz? Teröristmiyiz, bölücümüyüz, hırsızmıyız, sahtekarmıyız, dolandırıcımıyız. Sadece siz mi seviyorsunuz bu ülkeyi? Yeşile, ağaca sadece siz mi sahip çıkıyorsunuz? Atatürk sadece sizin Atatürk’ünüz mü? Bu ülke sadece sizin mi?

Taksim gezi parkı eylemleriyle başlayan ve maalesef maksadını aşarak neredeyse Türkiye’ nin her yerine sıçrayan ve bir türlü sonu gelmeyen olayları endişe ile takip ediyoruz. Can sıkıcı eylemlerin birden ortaya çıkışı ve ileriye dönük muhtemel sonuçları açısından yapılan değerlendirmelerin bile ders alınacak nitelikte olmaması oldukça düşündürücü.

Ülke bürokrasisinin, iktidarının, muhalefetinin, basınının sergilediği tavır ve duruş, olayların seyri, devamı ve yayılması açısından irdelenmesi gereken önemli unsurlar. İktidar kanadı, olayların müsebbibi olarak illegal örgütleri, dış unsurları ve CHP’yi sorumlu tutarken, CHP’de her yeri talan ederek, yakarak, yıkarak, sağa sola zarar vererek, polise taş atarak halkçı ve solcu olunmayacağını anlayınca, ilk başlarda sahiplendiği ve destek verdiği eylemleri, artık sakin ve sağduyulu tespitlerle yatıştırmaya çalışıyor.

Bu süreçte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kararlı tutumu, toplumun büyük bir kesimi tarafından takdirle karşıladı. Bahçeli, devlet adamı sorumluluğuna haiz siyasilerin nerede nasıl durması gerektiğini bir kez daha bütün dünyaya gösterdi. Her ne kadar heyecanına yenik insanlar tarafından insafsızca eleştirilse de, uzun vadede Türk milleti olarak bu duruşun olumlu sonuçlarını hep beraber göreceğiz.

Eylemlerin gözden kaçan ve  en üzüntü veren yanı ise özellikle 4. Yargı paketi ile serbest bırakılan KCK’lıların ve PKK yandaşlarının  önceden sahip oldukları tecrübe ile Taksim gezi parkındaki binalara zarar veren ve araçları yakan kesimin olmasıdır. Hükümetimiz bu vesile ile açılım dediği süreci tekrar ve ivedilikle gözden geçirmelidir. Bu alanda oluşturduğu boşluğun bundan böyle bu tür olaylarda ülkemiz için nasıl bir tehdit oluşturacağının farkına varmalıdır.

Dikkate alınsın veya alınmasın, ortamı yumuşatması açısından kayda değer olarak düşündüğüm birkaç önerim paylaşacağım. Mesela, Taksim’deki proje durdurulsa ve her tarafı park haline getirilse ve de AKM olduğu gibi bırakılsa… Taksim’e harcanacak parayla Gümüşhane, Bayburt gibi Anadolu şehirlerine yatırım yapılsa… Yavuz Sultan Selim köprüsünün adı, Alparslan köprüsü olarak değiştirilse… Yakıp yıkanlar tespit edilip yaktıkları, tahrip ettikleri kamu malları bizden değil de onlardan tazmin edilse.
 
Değerli okurlar… Önümüzdeki günlerde, 2020 Olimpiyat oyunlarını düzenleyecek ülkenin seçimi yapılacak. Türkiye de bu önemli organizasyona talip ve oldukça da istekli.  Bu ve bunun gibi hedeflediğimiz daha bir sürü projemiz varken, ülke olarak böyle marjinal çatışmalarla uğraşıp enerji ve potansiyelimizi niye boşa harcıyoruz. Umuyor ve diliyorum ki, iktidarı ve muhalefetiyle tavır ve davranışlarına dikkat eden ve bu tür olaylardan ders çıkaran bir ülke oluruz. Selam ve Sevgiler…
YORUM EKLE