Bir şikâyet gibi gelse de, özlemin ta kendisi anlatmıyor mu bu söz bizlere.
Asırlar boyunca; Kalesinin verdiği güven, Harşit Çayının verdiği huzur sayesinde Dirilleri, Tuğrul Beyi ve daha nicelerini misafir etmeyi başarabilmiştir Torul. Zor olan coğrafi koşulları yöre halkının yorgunluğun en büyük nedeni de olsa, temiz havası, suyu, kemençenin sesi ve dostlarla muhabbet eşliğinde otlu çayı unutturmuştur, yorgunluğun anlamını.
İl dışından gelenler için tuhaf gelenler, birlikte vakit geçirince yıllar boyu unutulmayacak dostluklar ve hatıralar kazandırır tarihin sayfalarına.
İşte o sayfalardan bu sefer bir muazzam bir albüm kazandırıyoruz arşivimize (Yıl 1932/1933). Yıllarca tek tük gördüğümüz, bazen bir kartpostal bazen net olmayan kopya fotoğrafların orijinallerini içeriyor. Nereye ait olduğunu anlayabiliyorduk fakat hikâyelerini bilemiyorduk, detaylarını göremiyorduk, kim çekmişti, ne zaman çekmişti, ne amaçla çekmişti? Bilmiyorduk. Artık hikâye tamamlanmış oldu benim için. Nasip olursa zamanla farklı projelerle paylaşmayı planlıyorum siz Gümüşhane sevdalıları ile tabi destek bulabilirsem.
Güzel bir yaz gününde Harşit uhuletle ve suhuletle akarken, tarlalarından otlarını biçen çileli hemşerilerimiz kendileri sırtlarıyla taşıyor otlarını (anlaşılan yüklerini taşıyacak hayvanları yok). Birkaçı da muhtemelen kireç taşı çıkarıyor maden yurdu Gümüşhane dağlarının eteğinden. Henüz dere yatağı özgür, dağları delen tüneller yok, elektrik yok santrali de yok, belki araba bile yok. Birkaç toprak damlı ev, birkaç konak, kuru duvarlar ve toprak şose bir yol.
Yorgunluk var ama huzur da var.
Günümüz halini paylaşmaya gerek yok sanırım, tüneller, dere yatağı ıslahı, elektrik santrali, asfalt yollar, köprüler, apartmanlar, arabalar, var var var…
Yorgunluk yok lakin huzur var mı sizce?
Fotoğrafa bakan biri olarak, mırıldanmaz mısınız: Gidemedim Torul’a, ben yorula yorula !!!