Değerli okurlarım, Söğütlü Beldesi ile ilgili tez, sözlü tarih veya bilimsel çalışma yapmak isteyen bütün araştırmacılara öncelikle bir tavsiyem olacak.
Eğer konu Söğütlü Beldesi ise öncelikle 1993 yılında başladığım ve 1997 yılında bitirme tezi olarak yayınladığım, 2020 yılına kadar da yapmış olduğum geliştirme, derleme ve kaynak tarama sonucu şekillendirdiğim eserim “Söğütlü Beldesi Tarihi, Kültürü ve Edebiyatı” adlı eserime müracaat etmelisiniz. Tıpkı değerli şair, yazar, araştırmacı, akademisyen ve aynı zamanda lise öğretmenim Sayın Talat ÜLKER gibi…
Aksi takdirde bu alanda yapılan ilk ve bilimsel eserdeki pek çok bilgiye erişemezsiniz. Çünkü sözlü tarih kaynağım olan onlarca kaynak kişi vefat ettiğinden bu bilgilere erişiminiz mümkün değildir. Bu nedenle de Osmanlı kaynaklarını okuyup bir şeyler bulma gayretine girer ve birkaç kaynaktan öteye gidemezsiniz. Bir de Erzincan “İliç” kazasını “İlaç” diye okur(!) ve daha pek çok bilimsel hataya düşebilirsiniz. Furkan’ı Burkan yapıp ilkokul mezununu, felsefe okuyan kişiyi psikoloji mezunu yazabilirsiniz. Bunun gibi on binlerce hata yapmakla beldemiz adına hizmet etmiş olmazsınız.
Dil ve anlatım olarak on binlerce hata yapılan hiçbir eser beldemize yakışmayacağından beldemiz adına yapılacak her çalışma aynı zamanda bilimsel bir sorumluluk duygusu gerektirmektedir.
Maddi kaygılar ve unvan peşinde koşmakla beldemiz adına kültürel ve tarihsel bir yapıt bırakmak mümkün değildir. Bu anlamda herkes bilime ve alanında yetkin eser veren kişilere saygı göstermek durumundadır.
Şimdi en az 1500 yıl öncesinden günümüze erişen sözcükleri tespit ettiğim Söğütlü Beldesinde yaptığım “Dil Çalışmalarından” bir demet sunmak istiyorum.
Badlama, beye, bibi, ici, budama, cırıt, çalık, çalhama, cacıh, çırpma, çiğit, delü, densiz, dişemek, doluksama, döğmeç, dulunma, dunnuh, düğleme, düğürçü, eci, dürtme, ebe, eğiş, eke, enneme, etene, evmek, eyle, beyle, eyvetı, galuh, gavut, gelöyün, gır, goç, gop, gor, gul olma (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Kulad) kal, Eymür, Mengüt, Çepni, kavut, Gayhı, kerti, kırız, kıskılama, kırklık, kırmıt, kıt, kiraz ayı, ot ayı, ceğet ayı, goç ayı, karakış, koz, korut, kölge, kömbe, köynek, közmehlik, kurut, kurik, kurun, kürtük, loğ, lülük, pürkülenme, sap, sözleme (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Sözleş-), samı, sambağı, seğirtmek (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Sekirt-) sıvarmak (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Sıbar-), tengimek (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Tengit-), Tıngılama (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Tenğle-), tihmek (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Tike bir-), tokaç, ütülemek, yaldırah, yamsulama, yalloz, yanıgara, yarmaça, yarbaşı, yalınayah, yapağı, tohlu, yazuh (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Yazuk), yassu, yastuh, yayma, yazu (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Yazı), yekinme, yellin, yeltenme, yellenme (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Yelü bar-), yel, yennemek, yerişme, yerişti, yeylik, yığın, yığma, yımışah, yolluh, yoluh, yumah, yunma (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Yu-), yuha, yun, tezmek (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Tezip bar-), yazuh, eyi (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Edgü), aşsız (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Aşsız), Yımışah (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Yımşak), bene (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Bene), sene (Göktürk devleti zamanından bu yana kullanılmaktadır. Sene).
Aşlık, agılı, agulamah, aguz, ahsamah, alkış, alma, aluk, anaç, anca, aruluk, arrıg, artuh, aş, ataç, ayalamak, ayru, azıtgan, azıtmak, azmak, azıh, bagırdak, belüglemek, bıçılgan, bıldır, bilezük, bilmedük, çekürge, enük, eşyek, eze, eyle, ırgalmak, ilmek, karşu, bavut, çigit, ekin, döl, us, kemürmek, kuymak, künlük, tohlu, yarpuz, yunmak, yüzlenmek, zak zak, yular, yumak, yetme sözcükleri Söğütlü Beldesinde, Söğütlü halkı tarafından kullanılan ve birlerce yıl öncesine dayanan öz Türkçe sözcüklerdir. Bu sözcükler büyük Türk aydını Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügati’t Türk” adlı eserinde ilk kez derlenmiştir. Yalnızca bu türden sözcükler bile Söğütlü’nün milli varlığını başka bir deyişle Türklüğünü gözler önüne sermeye yetmektedir.
Yukarıda bir kısmını aktarmaya çalıştığımız kelimeler, Söğütlü Beldesi’ndeki Türk varlığının ve Türk kültür mirasının açık bir kanıtıdır. Belde insanına - özellikle de Söğütlü kadınına - kulak verdiğimizde bu mirasın izlerini hemen yakalarız. Söğütlü Beldesi’nde kullanılan sözcüklerden, deyimlere, atasözlerine, unvanlara, gelenek-göreneklere, yer isimlerine, seslenme ünlemlerine, yansıma sözcüklere kadar her alanda Türk kültürüne tanık oluruz.
Belde sakinlerinden ileri yaştaki kadınlar ile yapmış olduğum görüşmelerde binlerce yıl öncesine dayanan sözcüklerin kullanıldığını gördükçe, elimizden kayıp giden olanaklara üzülüyorum. Her biri en az 70 yıl yaşamış bu kültür çınarlarından yeterince yararlanamıyoruz. Gençlerle kurdukları iletişimlerde her fırsatta bilgi aktaran bu kadınlar, geçmişle gelecek arasında köprü görevi görmektedir. Bize düşen, bu yaşayan çınarlara hak ettikleri saygı ve sevgiyi göstermektir. Bu kişiler yaşamlarıyla, konuşmalarıyla ve onurlarıyla sürekli yeni nesillere kültür aktaracaktır. Yaşam karşısında dimdik kalmayı başaran Türk analarından alınacak pek çok ders vardır. Bilgi çağında karşılaştığımız pek çok sorunun çözümü, yine kendi hayatımızda saklıdır. İşte tam da bu noktada kültürün taşıyıcısı konumundaki bu kişilere gerekli önemi vermek durumundayız. Bütün ileri medeniyetler, uygarlığını köklü bir geçmişe borçludur. Geçmiş ile gelecek arasındaki en sağlam köprü, iletişimle kurulacaktır. Kültürel olgunluğa ulaşamayan medeniyetler, kısır döngülere yenik düşecektir.
Belde insanı; milli, manevi değerlerine son derece bağlıdır. Olanakların kısıtlı olması ve beldenin yer yer işgale uğraması, Ermeni ve Rus işgallerinde maddi ve manevi kayıplar yaşanmasına rağmen, Türk kültüründen ve İslam inancından bir şey kaybetmemiştir. Sıcakkanlı yaşlıları, konuk sever analarıyla her bir köşesinde güler yüzlü bir kadına tanık olursunuz. Ernek Yaylası ve belde merkezinin doğal güzellikleri, insanda derin bir huzur kaynağıdır. Söğütlü’ye yolu düşen herkesin ilk görmek istediği yer, hiç kuşkusuz “Ernek Yaylası” olacaktır. Her yıl geleneksel “Ernek Yaylası Şenlikleri” düzenlenmekte ve bu şenliklere ülkemizin her köşesinden binlerce kişi katılmaktadır. Yöneticilerin politik kaygıları ortadan kaldırıldığında katılımın boyutu bir o kadar daha artacaktır. Çok şükür ki yıllarca süren bu ikilik 2019 yılında Başkan seçilen değerli büyüğümüz Sayın Salim KOÇ’un özel çabalarıyla ortadan kalkmıştır. Kendilerine saygı ve şükranlarımı sunuyor, başarılı çalışmalarını büyük bir dikkatle takip ettiğimizi bilmelerini istiyorum. Karadeniz Bölgesinin en çalışkan belediye başkanı olacağına olan inancımız tamdır.
Aşağıdaki sözcükler Söğütlü Beldesi’nde canlılığını koruyan ve Türk boylarında da kullanılan ortak ağız özelliğinin en açık göstergesidir. Aşağıdaki bilgilerden de hareketle diyebiliriz ki Söğütlü Beldesi halkı, Azerbaycan Türkleri ve Türkmen Türkleri kültür özelliklerine sahiptir. Bu durum biz Söğütlü insanını şereflendirmektedir. Söğütlü’nün ırk temellerini gösteren bu sözcükleri ortaya çıkarmak için Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü’nü taradım. Aşağıdaki gibi yüzlerce sözcüğü tespit ettim. Bunlardan sadece birkaç tanesini dikkatinize sunuyorum.
Ağ: Azerbaycan Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Uygur Türkçesi
Ahşam: Uygur Türkçesi
Ancah: Azerbaycan Türkçesi
Ana: Azerbaycan Türkçesi, Kazak Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatar Türkçesi, Uygur Türkçesi
Azıh: Başkurt Türkçesi, Tatar Türkçesi
Eşitmek: Türkmen Türkçesi
Öyüt: Azerbaycan Türkçesi
Bişmek: Türkmen Türkçesi
Pulsuz: Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi (s. 478-1023)
Toplamda 275 sayfa olan çalışmamda beldemiz için çok büyük öneme sahip kaynaklarım vardı. Toplam sayıları elli olsa da en büyük desteğini gördüklerimi aşağıda zikredeceğim. İki dışında hepsi vefat etmiştir.
Misbet Ana, 93 yaşında hasta yatağında yaylayı, gelenekleri, sülaleleri anlatan bilge bir kadın…
Hanım Ana, tarihî bilgisi ve görgüsüyle sülaleleri ve gelenekleri özümsemiş örnek bir kadın…
Zinnet Ana, gelenek ve görenekleri iyi bilen, uygulayan, alçakgönüllü, tecrübe dolu bir kadın…
Seher Bacı, lakaplar, sülaleler, gelenekler hakkında engin bilgiyle dolu ve kendinden emin bir kadın…
Fadime Ana, sülaleler, tarım, gelenekler ve halk edebiyatı konusunda son derece bilgili bir kadın…
Gülsün Bacı, türkü, mani, ninni, ağıt, bilmece, tekerleme ve atasözlerinde engin bilgiye sahip bir kadın…
Fatime Bacı, yaylanın tarihi, önemi, hayvancılık, köydeki sülaleler hakkında bilgi sahibi bir kadın…
Binalı Bacı, yayla ve köyün tarihi, reçberlik, gelenek görenekler konusunda bilgi dolu bir kadın…
Fazil Dede, sülaleler, yayla, gelenekler, tarım, hayvancılık ve reçberlik hakkında bilge bir insan…
Bana verdikleri kıymetli bilgilerin anısına... Yaşayanlara uzun ve sağlıklı ömür diliyorum. Hayatını kaybedenlere de Allah’tan rahmet diliyorum.
Her fırsatta bilgi ve kültürel birikimini benimle paylaşan, örnek baba olma erdemine sahip babam Niyazi ARSLAN’a, beni daima şiir kültürüyle besleyen manevi olgunluğa, edebî zevke ve ezber yeteneğine sahip olan çok kıymetli annem Gülsün ARSLAN’a çekmiş olduğu fotoğrafları benimle paylaşan doğa dostu kıymetli yeğenim Dr. Yavuz KARA’ya ve Sami ARSLAN’a; albümlerindeki fotoğrafları benimle paylaşan Dursun ÇAKIR’a, Cihan TOSUN’a, Emri TÜRKEL’e, Selman NAS’a, Savaş SEZGİN’e, Salih DEMİR’e, Abdullah GÜREL’e, Ekrem KALKAN’a, Salim KOÇ’a, Yusuf ARSLAN’a, Mükerrem KALKAN’a, Oğuzhan ONUK’a, Haktan MUTLU’ya, Ali MUTLU’ya, Metin ARSLAN’a, Adnan MUTLU’ya, Cengiz KARA’ya, Alim ARSLAN’a sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Bilgi ve belge paylaşımında yardımlarını esirgemeyen Söğütlü Beldesi eski muhtarlarından merhum Süleyman DEMİR, Abdullah GÜREL ve Mehmet SEZGİN’e, çok kıymetli vaktini ayırarak benimle söyleşi yapan seçkin insan, kıymetli büyüğümüz, beldenin manevi lideri, emekli imam – hatip Salih ARSLAN’a ayrıca Kur’an Kursu eğitmeni amcam Ali ARSLAN’a, İsa TÜRKEL’e, Yaşar DEMİR’e teşekkür ediyorum.
Kelkit nüfus müdürlüğü çalışanlarından kıymetli Tuğba GÜROL’a, Söğütlü İlköğretim Okulu müdürlerinden Hasan ARSLAN’a teşekkürü bir borç bilirim.
Kaynaklarım içerisinde yer alan değerli büyüklerimden vefat edenler oldu. 1996 yılından itibaren her fırsatta yanlarına koştuğum ve söyleşi yaptığım ya da yapanlar aracılığı ile ulaştığım bu değerli insanlardan vefat edenlerine Allah’tan rahmet diliyorum. Tutya ARSLAN, Misbet DEMİR, Hanım MUTLU, Süleyman ARSLAN (Demirci), Zinnet ŞAHİN, Seher ŞAHİN, Selfinaz Aba, Fadime ARSLAN, Fatime ARSLAN, Kiraz YILDIRIM, Feride TÜRKEL, Meryem DEMİR, Zemzem TÜRKEL, Nuray TÜRKEL, Güllü MERAL, Binalı MUTLU, Nazife MUTLU, Mehmet MUTLU, Mustafa TÜRKEL, Hasret ARSLAN, Derviş ARSLAN, Osman ARSLAN, Ali ŞAHİN, Süleyman SEZGİN ve İskender SEZGİN’e değerli zamanlarını ayırdıkları için teşekkür ediyorum.
Her şeyin en güzeline layık olduklarını düşündüğüm saygıya değer Söğütlü insanına, en derin saygı, sevgi ve selamlarımı sunuyorum.
Aklınız ve gönlünüzle yolunuz açık, alnınız ak olsun.