Bir şehri sevmek, aşka sebep aramaktır demiş Ahmet Hamdi Tanpınar. Şehirler her biri ayrı bir ruh taşıyan ve içinde yaşayanlara havaya, toprağa, suya, sokağa, mimariye üflediği bu ruhu aksettiren, onları kendisine ait, kendisiyle ilişkili kılan kuvvetli bir duygusal varlığa sahiptir. Aşka sebep aramanın temelinde de bu duygusal varlığın yarattığı aidiyet ve bağlılık hissi yatıyor olsa gerek. Şehir ruhunu kültürünü oluşturan, şehrin kendisinden katarak kimlik kazandırdığı bireyin yine şehre dönük soyut elle tutulmayan karasevdasından başka bir şey değildir.
Dünden bugüne şehrin temel birimi mahalledir. Şehrin özü ve çekirdeği olan mahalle, şehir tanımında yapılanmasında esaslı bir öğe olarak yer almaktadır. Şehir, mahalle mahalle kendini inşa etmektedir. Şehir, mahalle ile hemhaldır; şehir kurmak mahalle kurmaya işaret eder. Bu bakımdan mahallenin şehrin çekirdeği ve tohumu olduğu söylenebilir. Şehrin mekânlarının oluşumu ve insani yapılanmasında mahalle vazgeçilmez bir konuma oturmaktadır. Bu gerçek şehir tarihi ile mahalle tarihinin paralel oluşunda izlenebilir. Gene bu gerçek, mahallenin tüm kentsel dönüşüm yönelimlerine rağmen kent için vazgeçilmez oluşuyla ilgilidir. Kentin özü ve çekirdeği olan mahalle, kentin gerçeğidir.
Mahallenin temeli, mekan ve insandır; mekan ve insanın bütünleşmesidir. Ne sadece mekan ne de insandır.;insan ve mekanın elele verip dokuduğu yeni bir birlik,yeni bir hayat sahnesidir mahalle. Mahalle inşası doğrudan insanın mekana el vermesiyle mümkündür; bu bakımdan insan mahallenin temel taşıdır. Mahalle hayatın belli bir kültür, değer, inanç ve gelenek çerçevesinde örüldüğü, bu yönüyle kendine özgü yapısı, kimliği, hayat tarzı ile mücehhez bir ortamdır. Asli yaşam alanıdır.
Mahalle bir metafordur aynı zamanda, bir semboldür, sembolik bir haritadır. Bir metafor olarak mahalle ; komşuluk, yardımlaşma, cemaat, denetim, ortaklık, benzerlik, aidiyet gibi kavramları hatırlatır. Mahalle, bağlanma bir yerle kendini irtibatlı kılmadır. Yani kente dahil olma biçimidir, şehirli olma halidir bir bakıma. Kentli olma bilincinin ilk oluşum şekli ve nüvesidir. Mahallenin böylesi açılımı en az fiziki ve toplumsal bir birim olan gerçek mahalle algısı kadar önemlidir.
Mahalle kurmak, mekânın insan eliyle biçimlenmesine işaret eder. Belli bir inanç, değer ve kültür varlığı olan insanın eli o yere değer ve o yer bir mekâna dönüşür. O yer, yer olmaktan çıkar ve adını bulur. Adı mahalle olur, sokak olur, ev, çarşı, meydan olur. Mahallenin kurulması da aynı sürece denk gelir. İnsanın eli ve niyetidir mahalleyi kuran insan iradesidir. İradi ve bilinçli bir kuruluştur mahalle bir inşadır. İnsanın kendine o yerden bir mekân kırpmasıdır mahalle, kendini varlık düzleminde sürekli hale getirsin, kendini taşısın, kendini anlatsın, kendini tanımlasın diye insanın o yerlerden durmaksızın mekân kırpma hallerinden bir haldir mahalle.
Mahalle kurmak, insan ile mekânın ayrılmazlığına işaret eder sonra. Mahalle kuran insan bir anlamda kendini kurmakta, kendini şehre raptetmektedir. Bir zemin arayışının ve hatta zeminin gerekliliğinin bir sonucu olarak kurulur mahalle. Bir kimlik unsuru olarak mahallenin işlev görmesini böyle anlamak gerekir. Mahalle kuran insan, kendini kurmuş, kendini bir mekânla donatmış, o mekânla taçlandırmış demektir.
Mahallenin insani boyutu, onun hayata dair açılımlarına işaret eder. Mahalleyi hayata dahil eden kuşkusuz insanın kendisidir. İnsan mahallenin can damarı, hayat suyu, ruhudur. Mahalleyi diri tutan, hep hayata dair kılan insandır. İnsanın çekildiği mahallenin kısa bir süre içinde nasıl çözüldüğü, çürüdüğü, un ufak olup hayattan çekildiği sayısız örnekte izlenebilir. Mahalle eğer şehrin damarı ise insan da o damardaki kandır. Mahalle bir insan galerisidir adeta. İnsanının görünüşünü cömertçe sergileyen mahalle, insanla yoğrulmanın zenginliğini yaşar. Bu ortamda birbirleriyle ilgili ilgisiz pek çok tipin mahalle haritasında yer aldığı gözlenir. Mahalle bu denli zengin bir dünyayı sergilemekle, insanla mukayyet oluşunu da bir şekilde tescil etmektedir.
Mahallenin insan görüntüsünde yer alan tiplerden önce bütün mahalleyi muhayyel kimlik ve organik yapıda bir araya getiren mahalleli kavramından söz etmek gerekir. İnsan görüntüsünün tüm uçları ve tipleriyle birlikte mahalledeki herkesi içeren bu kavra, belli şartları ve ortamı paylaşan, birbirleriyle ilgili, birbirine karşı sorumlu, kendi içinde kolektif bir kimliğe sahip, somut soyut sınırların olduğu insanlar topluluğuna işaret eder. Mahalleli bir aidiyeti, yeri yurdu zemini, konumu olan demektir. Kendi mahallesinin gediklisidir; bir yabancı, garip, kimsesiz, isimsiz ve kimliksiz değildir. Mahalle, adeta dağınık insanları bir kümede, bir yapıda toplamış ve onları mahalleli yapmıştır.
Mahalleler pek çok konuda şehirlerin, sancakların ve dolayısıyla devletin işleyişini bizlere gösteren bir kaynak olmakla beraber; ülke çapında yapılan bazı köklü değişikliklerin de mahallelere ne şekilde yansıdığını izlemeyi mümkün kılan bir araçtır. Genel tarih portresinde, devletin yaşadığı büyük olaylar irdelenirken mahallelerde ise hem büyük çaplı gelişmelerin yankılarını, hem de söz konusu tarihte yaşayan tebaanın günlük yaşamlarına dair önemli kaynaklar elde etmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nin ve dolayısıyla şehirlerinin en küçük idari birimleri olarak mahalleler, dini gruplara ayrılmış cemaatlerden oluşmaktadır. Bu cemaatler Müslüman olabildikleri gibi gayrimüslim cemaatler de olabilirler. İnanç konusunda mahalleler, cemaatler olarak birbirlerinden ayrılmış olmalarına rağmen bu genellemeyle her mahalleyi bu şekilde hiç değişmez sınırlarla tanımlamak mümkün değildir. Üstelik kültürel etkileşim açısından bakacak olursak mahalleler içinde yer alan önemli yapılarda bile pek çok kültürden izler görmek mümkündür.
Küçük şehirlerde, kasaba ve köylerde “mahalle” kavramımız daha çok yaşıyor. Büyük şehirlerimiz ise “mahalle” kavramını tümüyle yuttu. “Bizim mahalle” kavramı da çoktan unutuldu. Gençlerimiz uzun zamandan beri “site” diyor, “banliyö” diyor, ‘Varoş” diyor, ”uydukent” diyor, tümüyle “bizden” kavramlara alabildiğine” yabancı” duruyor.
Hâlbuki “daha dün” diyebileceğimiz yakın bir geçmişe kadar hem “mahalle”, hem de “mahalle kültürü” yaşıyordu. Bu kavramlar yaşadığı için de “komşuluk” ilişkisi sağlam yürüyordu. Komşuluk, toplumsal oluşumun balansını teşkil ediyordu. Mahalleyi yitirdik. Mahalle ile birlikte “Mahalle ahlâkı”, “Mahalle bakkalı”, “mahalle bekçisi”, “mahalle arkadaşı”, “mahalle mektebi” ve “komşuluk” gibi vazgeçilmezlerimizi de kaybediyoruz.
Şimdi Gümüşhane’de eski mahallelerimizi tanıyalım.
1-CAMİ-İ CEDİD MAHALLESİ
Bu mahallenin adına (Yeni Camii) Mahallesi de denir. Şehrin hemen girişindeki köprünün sağ tarafına düşer. Bağlık bahçelik bir mahalledir. Canca Kalesi yönüne doğru Ermeni Mahallesi ile birleşirdi.
2-CAMİ-İ KEBİR MAHALLESİ
Bugün ibadete açık bulunan Süleymaniye Caminin bulunduğu mahalledir. Şehrin merkezi hemen hemen bu mahalleydi. Büyük hanlar, hamamlar, büyük konaklar bu mahalleydi. Meşrutiyet Meclisi Gümüşhane Milletvekillerinden Kadirbeyoğlu İbrahim Lütfi Paşanın Süleymaniye Cami arka tarafında, Türk Sivil mimarisinin en güzel örneklerinden olan bu konak mahalleyi süslerdi.
Eski şehirin tek çarşısının büyük bir bölümü bu mahalleden başlar, köprüyü geçer karşı mahalleye yani Cami-i Sagir mahallesine doğru uzanırdı. Çarşının son zamanlarında, Ermeniler ve Rumlar çıktıktan sonra, Hükümet konağı bugünkü şehir merkezine ininceye kadar 2 fırın 16 dükkân,2 kasap, bir kalaycı, bir sobacı, bir purut yapan, bir berber, bir terzi, üç kahve kalmıştır.
3-ERMENİ MAHALLESİ
Daltabandan şehre çıkarken Dibiçin çeşmesinden karşıya bakınca görülen ev yerleri Ermeni Mahallesidir. Yamaçta kurulmuş olan bu mahallede sokak yoktur. Evler adeta birbirinin üzerine binmiş gibiydi. Bir çok evin kapısı da önündeki evin damına açılıyordu. Eveler arasında tek tük ağaçlar vardı. 19. Yüzyılın sonlarına doğru mahallenin baş tarafında büyük bir Ermeni kilisesi yapılmıştı.,
4- AYANA MAHALLESİ
Rum Mahallesiydi,Ermeni kilisesinin üst tarafına düşüyordu. Camgözün kilisesi bu mahallenin üst tarafındaydı. Bu mahallenin baştarafındaki, Karaysar Taşının yanındaki Zincirli Taş, çok iğreti biçimde üst üste binmiş gibi görünen silindir biçimindeki büyük taşlardan oluşmuştur. Büyük kütlleden ayrılarak aşağıdaki mahallelere doğru eğik gibi duran silindirler, ha düştü ha düşecek korkusu verirdi insana. İnsanlar inanırdı ki, silindidir biçimindeki taşlar, kudretten bir zincirle birbirine bağlanmışlardır. Onun için üst üste yığılan silindirlerden oluşmuş olan bu taşın adına Zincirli Taş denir.
5- HIDIRELLEZ MAHALLESİ (Hızır-İlyas)
Camii Kebir Mahallesinin doğusuna düşüyordu. Metrepolitanhane bu mahalleydi. Bu mahallede bir Rum Koleji, bir Rum kilisesi, bir Rum Kız Sanat Okulu vardır.
6-ÇARŞI CAMİ-İ MAHALLESİ
Şehre girerken yolun sağ üst tarafında, Dere Camiinin bulunduğu yerin üst tarafına düşüyordu. Rüştiye Mektebi buradaydı.
7- CAMİ-İ SAGİR MAHALLESİ
Şehri ikiye ayıran Musalla Deresinin doğusunda,Camii Kebir Mahallesinin tam karşısındaydı. Ünlü Hazine Mağarası da buradadır.
8-CAMİ-İ RÜSTEM MAHALLESİ;
Yeri bilinmemektedir
9-AYATODOR MAHALLESİ
Cami-i Sağir mahallesi ile Cami-i Kebir Mahallesi arasında, Kukulas Dağı ile Gelincik Tepesinin alt tarafında bulunuyordu.
10-MERYEM ANA MAHALLESİ
Metropolithane’nin üst tarafında Hızırilyas Mahallesinin bitişiğinde bulunmaktaydı.
Gümüşhane’nin bahçeler diye tabir edilen vadi yatağındaki bölümü ise 18.yüzyılın başlarından itibaren kurulup gelişmeye başlamış ve daha sonra şehir merkezine dahil olmuştur. Bahçeler mevkii, Harşit Çayının kenarında kurulmuş olup zengin meyve bahçelerine sahipti. Hacı Emin mevkiinden başlayıp Bağlarbaşı Mahallesine kadar olan bahçeler mevkiinde Müslümanlar yaşıyordu. Bu bölüm Hacı Emin Hanları denilen mevkiden başlayıp Harşit Çayının bazen sağ, bazen sol kıyısından Bağlarbaşı (Sorda) Mahallesine kadar uzanmakta olup, bahçeler bölgesinde 5 mahallesi bulunmaktaydı.
11- DALTABAN MAHALLESİ
Şehrin girişinde bugünkü oto gar mevkiinde Sadullah Efendi Camiinin bulunduğu yerde kurulmuştur.
12-SADETTİN MAHALLESİ
Bugünkü Hasanbey ve Karşıyaka Mahallelerinin bulunduğu alanı kapsamaktadır.
13- EMİRLER MAHALLESİ
Emirler Mahallesi, Emirler-i Atik ve Emirler-i Cedid diye ikiye ayrılmaktadır. Emirler-i Atik Çatalkayadan başlayıp bugünkü mezarlığın çevresinde biterdi. Emirler-i Cedid Mahallesi ise Emirler Mezarlığından başlayıp transit yol köprüsünün yanında biterdi.
14- SORDA ( BAĞLARBAŞI) MAHALLESİ
Bahçeler mevkiinin Bayburt yönünde bulunana son mahallesidir. Gümüşhane’nin en güzel meyveleri bu mahallede yetişirdi.
15- BURHANEDDİN MAHALLESİ
Geçmişte güzeller adıyla anılan bir semtti. Bugün Özcan Mahallesine bağlıdır. Bu mahallenin güzel bir öyküsü vardır.
Vaktiyle bu mahalleden yedi güzel delikanlı, yedi kır ata biner şehirdeki işlerine gider gelirlermiş. Bu gidiş ve gelişlerde şehrin kızları pencerelere dökülür, kafes arkalarından bu güzel delikanlıları seyrederlermiş, Onun için bu güzel delikanlıların oturdukları bu bağlık bahçelik mahalleye Güzeller Mahallesi denirmiş.