Görmeyi Öğrenmek

Etraflı şekilde bakar dururuz da neye nasıl ve neden bakarız ve ne için değerlendiririz bilmeyiz.

Organik anlamda; göz bebeğinden geçen ışınların mercekte kırılarak retina üzerinden sarı benekte ters görüntü oluşturması ve buradaki görüntünün görme sinirleri ile beynin görme merkezinde değerlendirilip, tersten düze dönüştürülmüş halidir, Görme…

Hani derler ya bakmak ve görmek arasındaki fark, aslında her ne kadar beyin görüntüyü tersten düze dönüştürse de bu bile yetmez oldu günümüzde. Görmeyi de öğrenmeyi gerektiren durumlar söz konusu artık. Görürken anlayabilme ve kavrayabilme yeteneği kazanmalı insan, baktığına anlam katıp, aynı zamanda anlam ile de bakabilmeli insan.

Peki bu nasıl olacak denilirse? Kesinlik arz etmese de bazı kuram ve kurallar geliştirmek mümkün aslında. Bakıldığında görülen şey, aslında gerçekten o mu?  Yoksa herhangi bir ışığın kırılması veya ışının yansıması durumu mu? Veya aklın bir oyunu mu? Veya asıl gerçeklik mi? İşte bu karmaşık durumu iyi çözümlediğiniz zaman, aslında görmeyi öğrenme adına, bir şeyler elde etmek için ilk adımların atıldığı da söylenebilir.

Öğrenmenin ilk adımlarından birkaçı değil midir, anlamak, algılamak, çözümlemek ve pratiğe dökmek. Akıl ile bakabildi mi insan, gördüğü gerçeğin de ötesinde bir soyut gerçeği işte o an tam anlamı ile kavrayabilecektir. İşte bu,  baktığını görmek adına  manayı anlamlaştırmada büyük bir rehber olacaktır. Çünkü bu bakış açısı, değişik ışın kırılmaları ve yansımalarından öteye gidip, varlıklarından inanç ve his ile emin olunan ve böylece algılanabilen bir boyuta geçiş yapmak anlamı taşıyacaktır.

Oturduğumuz koltuklarımızda, nasıl oluyor da bu derece görmeden yaşayabiliyoruz anlayamıyorum. Etrafımızda, dünyayı ve hayatı anlamaya yetecek bu kadar kanıt varken, nasıl oluyor da sadece maaş, tatil, konut, lüks araçtan başka bir şey göremiyoruz bilemiyorum. Her sabah kalkıp uyguladığımız ve tekrarladığımız bu sabit ve standart yaşam tarzından sıyrılmanın zamanı gelmedi mi? Etraflı bir bakış açısı getirip çözdüğümüzü sandığımız ve çalışıp durduğumuz dünyayı, gerçek anlamda anlamanın ve çözümlemenin zamanı gelmedi mi? Maddeden daha çok sıyrılıp, tam anlamı ile manaya yönelmenin zamanı gelmedi mi? Diye  kendine de sormuyor değil insan.

Görüleni anlamak belki de; gözlerinizi kapattığınızda oluşan zifiri karanlık içinde dahi, sadece akıl ile oluşan o rengarenk hisleri, düşleri, anlamları ve eylemleri birebir yaşayıp, dokunmadan, tatmadan, koklamadan algılayabilmektir.

Görünenin de ardındaki asıl olanı bilmek ve daha çok görmeye çabalamak dileği ile…
YORUM EKLE