Göreve başlayalı üç yılı aşkın bir süre olmasına rağmen, on yıllarda ancak yapılabilecek başarılı çalışmalarla Gümüşhane Üniversitesi’ni kurumsal bir güç haline getiren ve Gümüşhane’ye yeni bir vizyon kazandıran Rektör Sayın Prof. Dr. İhsan GÜNAYDIN’la 21 Şubat 2012 Salı günü makamında bir söyleşi yaptık.
Sorularımıza içtenlikle cevap veren Rektörümüz Sayın GÜNAYDIN’la yaptığımız söyleşi ile sizleri başbaşa bırakıyorum.
H.PİR - Bize kendinizi tanıtır mısınız, İhsan Günaydın kimdir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - 1969 yılında Trabzon’un Tonya ilçesi Melikşah Köyünde doğdum. İlk ve orta öğrenimimi doğum yerim olan Tonya’da tamamladım. 1991 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini “pekiyi” derece ile bitirdim. Yüksek Lisans ve Doktoramı Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladım. 1998 yılında yardımcı doçent, 2000 yılında doçent ve 2006 yılında profesör oldum. Anabilim dalı başkanlığı, bölüm başkanlığı, fakülte yönetim kurulu üyeliği, teknokent denetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundum. Ankara Yeminli Mali Müşavirler Odasına kayıtlıyım. 10 Eylül 2008 yılında Gümüşhane Üniversitesi’ne kurucu rektör olarak atandım. Evliyim ve biri kız, biri erkek olmak üzere iki çocuğa sahibim.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’ne Rektör olarak atanma yolculuğunuz nasıl başladı? Rektörlük gibi herkesin hayali olan bir göreve gelmek, hele hele yeni bir Üniversiteye rektör olmak sizi korkutmadı mı?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Daha önce Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde bölüm başkanı olarak görev yaparken 31 Mayıs 2008 tarihinde yasal olarak kurulan Gümüşhane Üniversitesi’ne rektörlük için aday müracaatları başlamıştı. Ben de müracaatın bitimine bir gün kala YÖK’e müracaatımı yaptım. Buradaki düşüncem üniversitede olmasını istediğimiz ama yapma imkânı bulamadığımız, eleştirdiğimiz ama düzeltme imkânı bulamadığımız bazı şeylerin yapılması için bunu önemli bir fırsat bilip önemli bir yükseköğretim kurumu oluşturmak olmuştur. Adaylığım konusunda YÖK’te sıralama yapılıp birinci sırada olduğum ilan edilene kadar bu durumdan üç-dördü geçmeyen arkadaşım dışında kimsenin haberi bile olmamıştı. YÖK’ten birinci sırada Cumhurbaşkanlığına önerilmem ve Sayın Cumhurbaşkanımızın uygun görmesi ile atanma süreci gerçekleşmiş oldu.
Yeni bir üniversiteye yönetici olmak sizi korkutmadı mı sorunuza gelince hayır korkutmadı. Ancak, bir insanın tüm kariyerini etkileyecek bir karar vermek çok ağır bir yük. Üç yıl önce çekilmiş bir fotoğrafıma baktım. O tarihte saçlarımda bu kadar beyaz yokmuş. Göreve başlarken bir şeyler yapma düşünce ve heyecanına sahipseniz siz işten değil iş sizden korkar. Hayatım boyunca başkalarından ziyade hep kendime güvendim ve hep işime yoğunlaştım. Öğretim üyeliğim döneminde yanlış gittiğini düşündüğüm ve olması gereken konusunda belirli bir altyapıya sahip olduğum için göreve başlar başlamaz acemilik çekerek bocalamadan işe koyuldum. Gerçi atandığımızda genç olmamız nedeniyle insanlar bunu bekli de garipsemişler ve acaba demişlerdir. Yaşımın genç olmasından dolayı sorun çıkacağından endişe edenler olmuştur. Ancak bence genç olmam en büyük avantajımdı. Çünkü değişmez kalıplarım olmamış aksine hep yeniliğe açık olmuşumdur. Bir sorun ortaya çıkınca hemen üzerine atlama ve problemi ciddiye alma heyecanına sahibim.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’ne Rektör olarak atanmanızdan sonra üç buçuk yıl gibi az da olmayan bir süre geçti. Birinci dönem görev yıllarınızı değerlendirir misiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Evet. Üç yılı aşkın bir süre, kısa olan insan hayatı için önemli bir zaman dilimi. Ancak, üniversite gibi kurumlar için bu süre çok kısa bir süredir. Çünkü, üniversiteler geçmişleri ile anılırlar. Bugün baktığımızda dünyanın ilk 20 üniversitesi 100-150 yılı aşan bir geçmişe sahip olduklarını görürüz. Tabi, yeni bir şeyi oluşturmak mevcudu yönetmekten çok zordur. Eski ve yeni üniversitelerin büyüklükleri farklı olmakla birlikte fonksiyonlar her ikisi için de aynı ve her yönüyle aynı koşullara tabisiniz. Göreve geldiğimizde elimizde memur, teknolojik altyapı, fiziki altyapı ve tecrübeli personel yoktu. Bir fakülte sekreteri ile bütün işlemleri yapmaya başladık. Hem idari işleri, hem bütçe işlerini, hem fiziki yapılaşmayı, hem personel alımı işlerini hem de YÖK ve diğer kurumlarla yazışmaları bizzat gece geç saatlere kadar çalışmak suretiyle yaparak işe başladık. Hiçbir şey denetiminiz altında değilken yönetici olmak öyle bir duygu ki, bir gün bir çocuğunuz olur ya, onun gibi bir şey… Bir gün çocuksuz biriyken ertesi gün birden anne ya da baba olursunuz. Artık çocuk bakımıyla ilgili her şeyi bilmek zorundasınız. Çok şükür kısa zamanda önemli mesafe alarak duraksamadan ve ümitsizliğe kapılmadan çalışmaya devam ettik ve kendi ayakları üzerine duran bir yükseköğretim kurumu oluşturduk diye düşünüyorum.
H.PİR - Rektörlük göreviniz süresince çok zorlandığınız ve keşke bu göreve talip olmasaydım dediğiniz günler oldu mu?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Bu güne kadar bizi üzen ve enerji ve motivasyonumuzu azaltmaya yönelik eylemler ve söylemler olmuştur ama keşke bu göreve talip olmasaydım dediğim günler olmamıştır. Benim rekabetçi bir yapım vardır. Moral motivasyonumu bozmaya yönelik eylem ve söylemler beni daha da motive etmiştir. Bu ilde böyle bir kurumun önemini ve gerekliliği bilerek bu tür eylem ve söylemlere kulak tıkamak suretiyle yolumuza devam ettik. Bütün bu eylem ve söylemler çeşitli kişilere bağlı beklentiler ve angajmanlardan kaynaklandığını biliyoruz. Biz bu beklenti ve angajmanları yerine getirmekten ziyade üniversal bir kurum oluşturmak için yola çıktık ve bu süreçte tamamen kurum menfaati ile hareket ederek duygusallıktan uzak kalmaya çalıştık. Hiçbir zaman olaylara kişisel yaklaşıp duygularımıza esir olmadık. En üst yönetici olarak karamsar olamazdık. Çünkü, yöneticinin coşkusu anında insanlara bulaşarak onların duygularını ve işlerinde gösterdikleri çabayı etkileyeceğini biliyorduk.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’nin bugünkü halini idealinizdeki üniversiteyle kıyasladığınızda yolun neresindesiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Daha öncede söylediğim gibi üniversiteler zaman içinde eksikliklerini ve kurumsallaşmasını tamamlar. Çünkü, çok boyutlu bir kurumdur. Teknolojik altyapısının, laboratuar altyapısının, kütüphane ve kongre merkezinin, idari altyapısının, sportif ve kültürel altyapısının ve daha da önemlisi akademik altyapının tamamlanması zaman almaktadır. İdeal bir üniversite bütün bunların var olduğu ve belli kurallar çerçevesinde etkin işlediği kurumlardır. Bu nedenledir ki üniversiteler geçmişleri ile anılırlar. Gümüşhane Üniversitesi’nde çok kısa zamanda bu belirttiğim hususlarda önemli mesafeler aldık. Bu yıl sonun da bütün spor altyapısı tamamlanmış, laboratuar altyapısı iyi bir duruma gelmiş, sosyal ve kültürel ortamlar ile çevre düzenlemeleri bitmiş ve teknolojik altyapısı mevcut teknoloji ile donatılmış bir duruma gelecektir. Gelecek dört beş yıllık periyotta ise diğer imkânların da sağlanacağını düşünüyorum. Üniversitemizde fiziki yapılaşma, merkezi kütüphane ve kongre merkezi ile merkezi dersliklerin yapımı ile önemli ölçüde tamamlanmış olacaktır. Bütün bunların yanı sıra üniversitelerde olmazsa olmaz olan akademisyenlerdir. Bu ve diğer bütün konularda son yıllarda kurulan 23 üniversite arasında nispi dezavantajlarımıza rağmen iyi bir durumda olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak akademisyen ihtiyacı üniversitelerde bitmeyen bir ihtiyaçtır. Gelecek 4-5 yıllık süreçte aynı hız, heyecan ve imkânlarla devam edilmesi halinde ideal bir üniversiteye ulaşılacağını söyleyebilirim.
H.PİR - Hedef tablo hakkında bilgi verir misiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Yukarıdaki soru ile bağlantılı olarak şunu söyleyebilirim. Üniversitemizin şu andaki tablosuna baktığımız zaman Türkiye standartlarında öğretim veren, yeni kurulmuş olmasına rağmen laboratuar ve teknolojik altyapı, spor ve sosyal tesisler, derslikler ve bunların donatımı, idari personel kalitesi ve akademisyen sayısı ile öğrenci sayısı bakımından benzerlerine kıyasla iyi durumda olan, kendi ayakları üzerinde durabilen bir yükseköğretim kurumu görmekteyiz. Hedef tablo konusunda ise üniversiteler dinamik bir kurum olduğu için hedef şudur demek zor. Ancak hedef değişimi yakalamak olmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü, bir kuruluştaki değişim hızı, kuruluş dışındaki değişim hızından düşükse, o kuruluşun sonu yakındır.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’nde sizi mutlu eden en önemli şey nedir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - İşe başladığımda bu üniversite benim bebeğim. Benim görevim ise onun yürümesini sağlamaktır diye düşünüyordum. Bugün bu bebeğin yürüyor olmasını görmek çocuğunun yürüdüğünü gören anne babanın mutluluğu ne ise bizim mutluluğumuzda budur.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi ile Gümüşhane’nin entegrasyonu hakkında ne söylemek istersiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Bu konu sürekli tartışılan ancak belirgin bir cevabı bulunamayan bir konudur. Bu belirsizliğin nedeni tarafların bakış açısından kaynaklanmaktadır. Üniversiteler toplumun malıdır ve toplumsal fayda oluşturmak temel görevleri arasında yer almaktadır. Ancak bu üniversite yönetiminin bütün işlerini bırakıp çeşitli ortamlarda bulunması şeklinde anlaşılmamalıdır. Beklenen ve özlenen entegrasyon ancak üniversitenin imkanlarını iş dünyasına ve topluma anlatması ve açması ile iş dünyası ve toplumun sorunlarını üniversiteye aktararak çözüm arayışına girmesi ile sağlanabilir diye düşünüyorum. Bunun için ise biz inceleme ve araştırma ekibi oluşturduk ve Gümüşhane’deki iş dünyası ile buluşmasını sağlayarak imkânlarımızı anlattık. Ancak geri dönüşlerde aynı anlayışı şimdiye kadar göremedik. Yönetim felsefemiz üniversitelerin çözüm yeri olarak görülmesidir. Bunun içinde bütün imkânlarımız topluma ve kurumlara açıktır. İnsanların görmek istedikleri yerlerde değil olması gereken yerlerde olmamıza özen gösteriyoruz. Üniversitelerin çözüm önerileri duygusallıktan uzak, objektif ve bilimsel olması gerekir. Üniversiteler esas fonksiyonlarına yoğunlaşmalıdır. Son yıllara kadar maalesef üniversiteler esas fonksiyonları dışında işlerle uğraştığı için önemli refah kayıpları yaşanmıştır. Ülkemizin ve ilimizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi ancak üniversitenin esas fonksiyonlarına yoğunlaşması ile olacaktır diye düşünüyorum.
H.PİR - İhsan Günaydın’ın hayattaki üç doğrusu nedir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Hayattaki doğruları üçe indirgemek zor olmakla birlikte bazı şeylerin olması diğer doğruları da beraberinde getireceğini düşünerek ilk planda şunları söyleyebilirim.
Birincisi; güven ve itibara büyük önem veririm.
İkincisi; ne diyeceksem dosdoğru söylerim.
Üçüncüsü; şeffaflık ve hesap verilebilirliği çok önemserim.
H.PİR - Gençlere tavsiyeniz nelerdir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Gençlere en önemli tavsiyem kendilerine iyi yatırım yapmaları, kendilerini idi donatmaları, Dünya’yı ve Türkiye’yi iyi okuyabilen, etrafında olup bitenlere kayıtsız kalmayan, soran, sorgulayan ve okuyan birer birey olmalarıdır. Kendilerine sunulan yükseköğretim imkânlarını iyi değerlendirmeleri gelecek hayatlarını inşa etmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü üniversiteler hayatın antrenman sahalarıdır. Buralarda iyi antrenman yapanlar hayatta daha başarılı olacaklarını utmamaları belli başlı önerilerimizdendir.
H.PİR - Rektörlük seçimleri yaklaşıyor, tamam mı devam mı?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Doğru söylemek gerekirse bunu çok da düşünmedim. İnançlı bir insan olarak gelecekte bize ne hazırlanmışsa onunla yüzleşmeye hazırız. Burada benim ölçüm ilk günkü heyecanımın devam edip etmediğidir. Çünkü, heyecanın bittiği yerde oturulan yerde işgalci konuma düşüleceği inancındayım. Çok şükür heyecanımızda bir azalma hissetmiyoruz. Biz insanlar olarak nasibin ötesine geçemeyeceğimizi düşünüyorum. Şimdilik hayırlısını diliyorum.
H.PİR – Teşekkür ederim.
Sorularımıza içtenlikle cevap veren Rektörümüz Sayın GÜNAYDIN’la yaptığımız söyleşi ile sizleri başbaşa bırakıyorum.
H.PİR - Bize kendinizi tanıtır mısınız, İhsan Günaydın kimdir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - 1969 yılında Trabzon’un Tonya ilçesi Melikşah Köyünde doğdum. İlk ve orta öğrenimimi doğum yerim olan Tonya’da tamamladım. 1991 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini “pekiyi” derece ile bitirdim. Yüksek Lisans ve Doktoramı Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladım. 1998 yılında yardımcı doçent, 2000 yılında doçent ve 2006 yılında profesör oldum. Anabilim dalı başkanlığı, bölüm başkanlığı, fakülte yönetim kurulu üyeliği, teknokent denetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundum. Ankara Yeminli Mali Müşavirler Odasına kayıtlıyım. 10 Eylül 2008 yılında Gümüşhane Üniversitesi’ne kurucu rektör olarak atandım. Evliyim ve biri kız, biri erkek olmak üzere iki çocuğa sahibim.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’ne Rektör olarak atanma yolculuğunuz nasıl başladı? Rektörlük gibi herkesin hayali olan bir göreve gelmek, hele hele yeni bir Üniversiteye rektör olmak sizi korkutmadı mı?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Daha önce Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde bölüm başkanı olarak görev yaparken 31 Mayıs 2008 tarihinde yasal olarak kurulan Gümüşhane Üniversitesi’ne rektörlük için aday müracaatları başlamıştı. Ben de müracaatın bitimine bir gün kala YÖK’e müracaatımı yaptım. Buradaki düşüncem üniversitede olmasını istediğimiz ama yapma imkânı bulamadığımız, eleştirdiğimiz ama düzeltme imkânı bulamadığımız bazı şeylerin yapılması için bunu önemli bir fırsat bilip önemli bir yükseköğretim kurumu oluşturmak olmuştur. Adaylığım konusunda YÖK’te sıralama yapılıp birinci sırada olduğum ilan edilene kadar bu durumdan üç-dördü geçmeyen arkadaşım dışında kimsenin haberi bile olmamıştı. YÖK’ten birinci sırada Cumhurbaşkanlığına önerilmem ve Sayın Cumhurbaşkanımızın uygun görmesi ile atanma süreci gerçekleşmiş oldu.
Yeni bir üniversiteye yönetici olmak sizi korkutmadı mı sorunuza gelince hayır korkutmadı. Ancak, bir insanın tüm kariyerini etkileyecek bir karar vermek çok ağır bir yük. Üç yıl önce çekilmiş bir fotoğrafıma baktım. O tarihte saçlarımda bu kadar beyaz yokmuş. Göreve başlarken bir şeyler yapma düşünce ve heyecanına sahipseniz siz işten değil iş sizden korkar. Hayatım boyunca başkalarından ziyade hep kendime güvendim ve hep işime yoğunlaştım. Öğretim üyeliğim döneminde yanlış gittiğini düşündüğüm ve olması gereken konusunda belirli bir altyapıya sahip olduğum için göreve başlar başlamaz acemilik çekerek bocalamadan işe koyuldum. Gerçi atandığımızda genç olmamız nedeniyle insanlar bunu bekli de garipsemişler ve acaba demişlerdir. Yaşımın genç olmasından dolayı sorun çıkacağından endişe edenler olmuştur. Ancak bence genç olmam en büyük avantajımdı. Çünkü değişmez kalıplarım olmamış aksine hep yeniliğe açık olmuşumdur. Bir sorun ortaya çıkınca hemen üzerine atlama ve problemi ciddiye alma heyecanına sahibim.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’ne Rektör olarak atanmanızdan sonra üç buçuk yıl gibi az da olmayan bir süre geçti. Birinci dönem görev yıllarınızı değerlendirir misiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Evet. Üç yılı aşkın bir süre, kısa olan insan hayatı için önemli bir zaman dilimi. Ancak, üniversite gibi kurumlar için bu süre çok kısa bir süredir. Çünkü, üniversiteler geçmişleri ile anılırlar. Bugün baktığımızda dünyanın ilk 20 üniversitesi 100-150 yılı aşan bir geçmişe sahip olduklarını görürüz. Tabi, yeni bir şeyi oluşturmak mevcudu yönetmekten çok zordur. Eski ve yeni üniversitelerin büyüklükleri farklı olmakla birlikte fonksiyonlar her ikisi için de aynı ve her yönüyle aynı koşullara tabisiniz. Göreve geldiğimizde elimizde memur, teknolojik altyapı, fiziki altyapı ve tecrübeli personel yoktu. Bir fakülte sekreteri ile bütün işlemleri yapmaya başladık. Hem idari işleri, hem bütçe işlerini, hem fiziki yapılaşmayı, hem personel alımı işlerini hem de YÖK ve diğer kurumlarla yazışmaları bizzat gece geç saatlere kadar çalışmak suretiyle yaparak işe başladık. Hiçbir şey denetiminiz altında değilken yönetici olmak öyle bir duygu ki, bir gün bir çocuğunuz olur ya, onun gibi bir şey… Bir gün çocuksuz biriyken ertesi gün birden anne ya da baba olursunuz. Artık çocuk bakımıyla ilgili her şeyi bilmek zorundasınız. Çok şükür kısa zamanda önemli mesafe alarak duraksamadan ve ümitsizliğe kapılmadan çalışmaya devam ettik ve kendi ayakları üzerine duran bir yükseköğretim kurumu oluşturduk diye düşünüyorum.
H.PİR - Rektörlük göreviniz süresince çok zorlandığınız ve keşke bu göreve talip olmasaydım dediğiniz günler oldu mu?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Bu güne kadar bizi üzen ve enerji ve motivasyonumuzu azaltmaya yönelik eylemler ve söylemler olmuştur ama keşke bu göreve talip olmasaydım dediğim günler olmamıştır. Benim rekabetçi bir yapım vardır. Moral motivasyonumu bozmaya yönelik eylem ve söylemler beni daha da motive etmiştir. Bu ilde böyle bir kurumun önemini ve gerekliliği bilerek bu tür eylem ve söylemlere kulak tıkamak suretiyle yolumuza devam ettik. Bütün bu eylem ve söylemler çeşitli kişilere bağlı beklentiler ve angajmanlardan kaynaklandığını biliyoruz. Biz bu beklenti ve angajmanları yerine getirmekten ziyade üniversal bir kurum oluşturmak için yola çıktık ve bu süreçte tamamen kurum menfaati ile hareket ederek duygusallıktan uzak kalmaya çalıştık. Hiçbir zaman olaylara kişisel yaklaşıp duygularımıza esir olmadık. En üst yönetici olarak karamsar olamazdık. Çünkü, yöneticinin coşkusu anında insanlara bulaşarak onların duygularını ve işlerinde gösterdikleri çabayı etkileyeceğini biliyorduk.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’nin bugünkü halini idealinizdeki üniversiteyle kıyasladığınızda yolun neresindesiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Daha öncede söylediğim gibi üniversiteler zaman içinde eksikliklerini ve kurumsallaşmasını tamamlar. Çünkü, çok boyutlu bir kurumdur. Teknolojik altyapısının, laboratuar altyapısının, kütüphane ve kongre merkezinin, idari altyapısının, sportif ve kültürel altyapısının ve daha da önemlisi akademik altyapının tamamlanması zaman almaktadır. İdeal bir üniversite bütün bunların var olduğu ve belli kurallar çerçevesinde etkin işlediği kurumlardır. Bu nedenledir ki üniversiteler geçmişleri ile anılırlar. Gümüşhane Üniversitesi’nde çok kısa zamanda bu belirttiğim hususlarda önemli mesafeler aldık. Bu yıl sonun da bütün spor altyapısı tamamlanmış, laboratuar altyapısı iyi bir duruma gelmiş, sosyal ve kültürel ortamlar ile çevre düzenlemeleri bitmiş ve teknolojik altyapısı mevcut teknoloji ile donatılmış bir duruma gelecektir. Gelecek dört beş yıllık periyotta ise diğer imkânların da sağlanacağını düşünüyorum. Üniversitemizde fiziki yapılaşma, merkezi kütüphane ve kongre merkezi ile merkezi dersliklerin yapımı ile önemli ölçüde tamamlanmış olacaktır. Bütün bunların yanı sıra üniversitelerde olmazsa olmaz olan akademisyenlerdir. Bu ve diğer bütün konularda son yıllarda kurulan 23 üniversite arasında nispi dezavantajlarımıza rağmen iyi bir durumda olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak akademisyen ihtiyacı üniversitelerde bitmeyen bir ihtiyaçtır. Gelecek 4-5 yıllık süreçte aynı hız, heyecan ve imkânlarla devam edilmesi halinde ideal bir üniversiteye ulaşılacağını söyleyebilirim.
H.PİR - Hedef tablo hakkında bilgi verir misiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Yukarıdaki soru ile bağlantılı olarak şunu söyleyebilirim. Üniversitemizin şu andaki tablosuna baktığımız zaman Türkiye standartlarında öğretim veren, yeni kurulmuş olmasına rağmen laboratuar ve teknolojik altyapı, spor ve sosyal tesisler, derslikler ve bunların donatımı, idari personel kalitesi ve akademisyen sayısı ile öğrenci sayısı bakımından benzerlerine kıyasla iyi durumda olan, kendi ayakları üzerinde durabilen bir yükseköğretim kurumu görmekteyiz. Hedef tablo konusunda ise üniversiteler dinamik bir kurum olduğu için hedef şudur demek zor. Ancak hedef değişimi yakalamak olmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü, bir kuruluştaki değişim hızı, kuruluş dışındaki değişim hızından düşükse, o kuruluşun sonu yakındır.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi’nde sizi mutlu eden en önemli şey nedir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - İşe başladığımda bu üniversite benim bebeğim. Benim görevim ise onun yürümesini sağlamaktır diye düşünüyordum. Bugün bu bebeğin yürüyor olmasını görmek çocuğunun yürüdüğünü gören anne babanın mutluluğu ne ise bizim mutluluğumuzda budur.
H.PİR - Gümüşhane Üniversitesi ile Gümüşhane’nin entegrasyonu hakkında ne söylemek istersiniz?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Bu konu sürekli tartışılan ancak belirgin bir cevabı bulunamayan bir konudur. Bu belirsizliğin nedeni tarafların bakış açısından kaynaklanmaktadır. Üniversiteler toplumun malıdır ve toplumsal fayda oluşturmak temel görevleri arasında yer almaktadır. Ancak bu üniversite yönetiminin bütün işlerini bırakıp çeşitli ortamlarda bulunması şeklinde anlaşılmamalıdır. Beklenen ve özlenen entegrasyon ancak üniversitenin imkanlarını iş dünyasına ve topluma anlatması ve açması ile iş dünyası ve toplumun sorunlarını üniversiteye aktararak çözüm arayışına girmesi ile sağlanabilir diye düşünüyorum. Bunun için ise biz inceleme ve araştırma ekibi oluşturduk ve Gümüşhane’deki iş dünyası ile buluşmasını sağlayarak imkânlarımızı anlattık. Ancak geri dönüşlerde aynı anlayışı şimdiye kadar göremedik. Yönetim felsefemiz üniversitelerin çözüm yeri olarak görülmesidir. Bunun içinde bütün imkânlarımız topluma ve kurumlara açıktır. İnsanların görmek istedikleri yerlerde değil olması gereken yerlerde olmamıza özen gösteriyoruz. Üniversitelerin çözüm önerileri duygusallıktan uzak, objektif ve bilimsel olması gerekir. Üniversiteler esas fonksiyonlarına yoğunlaşmalıdır. Son yıllara kadar maalesef üniversiteler esas fonksiyonları dışında işlerle uğraştığı için önemli refah kayıpları yaşanmıştır. Ülkemizin ve ilimizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi ancak üniversitenin esas fonksiyonlarına yoğunlaşması ile olacaktır diye düşünüyorum.
H.PİR - İhsan Günaydın’ın hayattaki üç doğrusu nedir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Hayattaki doğruları üçe indirgemek zor olmakla birlikte bazı şeylerin olması diğer doğruları da beraberinde getireceğini düşünerek ilk planda şunları söyleyebilirim.
Birincisi; güven ve itibara büyük önem veririm.
İkincisi; ne diyeceksem dosdoğru söylerim.
Üçüncüsü; şeffaflık ve hesap verilebilirliği çok önemserim.
H.PİR - Gençlere tavsiyeniz nelerdir?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Gençlere en önemli tavsiyem kendilerine iyi yatırım yapmaları, kendilerini idi donatmaları, Dünya’yı ve Türkiye’yi iyi okuyabilen, etrafında olup bitenlere kayıtsız kalmayan, soran, sorgulayan ve okuyan birer birey olmalarıdır. Kendilerine sunulan yükseköğretim imkânlarını iyi değerlendirmeleri gelecek hayatlarını inşa etmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü üniversiteler hayatın antrenman sahalarıdır. Buralarda iyi antrenman yapanlar hayatta daha başarılı olacaklarını utmamaları belli başlı önerilerimizdendir.
H.PİR - Rektörlük seçimleri yaklaşıyor, tamam mı devam mı?
Prof.Dr.İhsan GÜNAYDIN - Doğru söylemek gerekirse bunu çok da düşünmedim. İnançlı bir insan olarak gelecekte bize ne hazırlanmışsa onunla yüzleşmeye hazırız. Burada benim ölçüm ilk günkü heyecanımın devam edip etmediğidir. Çünkü, heyecanın bittiği yerde oturulan yerde işgalci konuma düşüleceği inancındayım. Çok şükür heyecanımızda bir azalma hissetmiyoruz. Biz insanlar olarak nasibin ötesine geçemeyeceğimizi düşünüyorum. Şimdilik hayırlısını diliyorum.
H.PİR – Teşekkür ederim.