10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü

Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şube Başkanı Veli Ağaç: İnsan Onuruna Yakışır Bir Dünya İstiyoruz.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü
Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şube Başkanı Veli Ağaç, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle yayımladığı mesajında, insan onuruna yakışır bir dünya istediklerini söyledi.

Ağaç, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Dünyada insan merkezli, her bakımdan yüksek bir medeniyet kurmuşuz. Yüzyıllar boyunca bu medeniyetin değerlerini yaşamış ve insanlık âleminin bu yüksek medeniyetle tanışması ilkesi doğrultusunda uğraş vermiş bir milletin mensuplarıyız. İnsanı eşref-i mahlûkat olarak nitelendiren ve insanlar arasındaki farklılıklara değil, benzerliklere odaklanarak ayrımcılığı reddeden, bütün çabasını ise insanlığın iki cihan saadeti için oraya koyan bir medeniyetin müntesipleriyiz.
    
İnsanları rengine, ırkına, maddi varlığına göre tasnife tabi tutmayan, insanlar arasına ayrımcılık tohumları ekmeyen İslam medeniyetinin getirdiği huzur ve kardeşlik ortamını batı medeniyeti getirememiştir.. Bugün Batı medeniyetinin insan hakları bağlamında bize yönelttiği standartlar vaktiyle dünyaya ecdadımızın öğrettiği standartların kırıntılarıdır.
 
Batı’nın emperyalist yaklaşımları nedeniyle, Müslüman halklar arasına nifak tohumları atmasının doğal sonucu olarak ortaya çıkan trajedi, Birleşmiş Milletler ve insan hakları kuruluşlarının umurunda bile olmamaktadır. Dünyanın pek çok yerinde Müslüman halklar zulüm altında inlemekte; canı, malı, ırz-namusu ayaklar altına alınmakta, Batı kendi çıkarları için dünyayı adeta ateşe vermektedir. Geçmişte Bosna’da yaşanan vahşete seyirci kalınması; Batı’nın yüzkaralığı için yeter de artar bile. Bugün Suriye’deki katliamlar, Mısır’daki alçak darbe; Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da ve halkı Müslüman ya da Müslüman halkların yaşadığı pek çok ülkede patlayan bombalar, Guantanamo gibi insan onurunun hiçe sayıldığı işkence merkezlerinin varlığı ve akan kanlar ‘İnsan Hakları’nın sadece lafının edildiği bir dünyayı resmetmektedir.
 
Eğitim-Bir-Sen, medeniyet köklerine sadık bir teşkilat olarak kendini “İnsan merkezli sendika” olarak takdim etmiş; onun için sadece çalışanların ve üyelerinin ‘sendika’ sözcüğünün kapsamı içerisindeki beklentilerini karşılamayı değil, beslendiği medeniyet değerlerinin bir gereği olarak, insanların inanma ve inandığını yaşama hakkının mücadelesini de başat konusu saymıştır.
 
Bugün ülkemizde inandığı gibi yaşamak isteyen insanlara yönelik ayrımcı uygulamaların pek çoğunun tarihin çöp sepetine atılmış olmasının arkasındaki örgütlü gücün, altındaki imzanın ve akıtılan terin Eğitim-Bir-Sen olması, “insan merkezli sendikacılığın” tezahürüdür. Kamu kurumlarında başörtülü çalışanların hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadan hizmet üretmelerini sağlamak için çeşitli eylem ve etkinlikler sonrası başlattığımız imza kampanyası ve akabinde aylarca süren sivil itaatsizlik eylemimizin kazanıma dönüşmesi, ülkemizin insan hakları karinesine sağladığımız olumlu katkı olmuştur. Başörtülü bir milletvekilinin TBMM’den zorla çıkarıldığı ve başörtülü oluşundan ötürü itibarsızlaştırıldığı günlerden, başörtülü milletvekillerinin özgürce yasama faaliyetlerine katıldığı günlere gelişte azim, kararlılık ve ilkesel duruş vardır. Bu ilkesel duruş ve kararlı mücadele üniversitelerde başörtüsü ile öğrenim gören kızların artık bütün enerjilerini okumaya, araştırmaya, gelişmeye harcamalarının da yolunu açmıştır.
 
Ülkemizde kadınları kategorize eden anlayışların artık geride kalması, kadına yönelik şiddet ve ahlaki yozlaşmayı da içerisine alacak şekilde devam etmeli; toplum, geleceğe güvenle bakmalıdır. Çözüm süreci diye adlandırılan, ötekilerin berikileştirilmesi süreci, devletin milletinden milletin devletine geçişle taçlandırılmalı, insanı merkeze alan yaklaşımlar devletin mekanizmasının her tarafına sirayet etmeli ve bu ülkede bir daha ortaçağ karanlığını andıran darbe ortamlarının oluşmasına imkân verilmemelidir.
 
İnandığı gibi yaşamak isteyen insanlara yönelik en ağır saldırıların gerçekleştirildiği, insan hakları ihlallerinin adeta zirveye çıktığı meşum 28 Şubat günleri dâhil, antidemokratik zeminlerde inancını yaşamasından dolayı hakları gasp edilenlerin haklarının bir kısmının verilip helallik istenmesi gibi bir durum söz konusudur. İnsanlarımız, başörtülü olmalarından ve inandığını yaşamalarından ötürü ne kaybetmişlerse, tamamının tazmin edilmesi ve devletçe özür dilenerek iadesinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Hükümetin bu konuda attığı adımları önemsiyor ve mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bunların devamını bekliyoruz. İnsan hakkı ihlalinin olmadığı bir dünya diliyoruz.
Güncelleme Tarihi: 10 Aralık 2013, 12:31
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER