17 Ağustos Marmara depreminin yıldönümünde yaptıkları analizlerle Gümüşhane’de deprem gerçeğini ortaya koyan Jeofizik Mühendisi ve İl Temsilcisi Arzu Nas, Kelkit ve Şiran'ın 1. derece deprem kuşağında olduğunu belirterek, “17 Ağustos’u ve ülkemizin deprem gerçeğini asla unutmayalım” dedi.
“GÜMÜŞHANE SINIRLARINDA BUGÜNE KADAR 6’DAN DAHA BÜYÜK BİR DEPREM MEYDANA GELMEDİ”
Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı, Deprem Bölgeleri Haritası yerleşim birimlerine göre Kelkit ve Şiran ilçe merkezlerinin 1.derece deprem bölgesinde, Köse ilçesi merkezinin 2. derece deprem bölgesinde, Gümüşhane Merkez ilçe ve Torul ilçesi merkezlerinin 3. Derece ve Kürtün ilçesi merkezinin de 4. derece deprem bölgesi içinde kaldığını kaydeden Nas, “Kelkit ve Şiran ilçelerinin ortalama 30 ile 45 km arasında, Köse, Merkez İlçe, Torul ve Kürtün ilçelerinin ise 65 ile 80 km arasında diri faylara olan yatay uzakları var. B.Ü. Kandilli Rasathanesi Deprem Sorgulama Sistemi üzerinden merkez ilçeden 100 km yarı çaplı yapılan tarihsel bir deprem araştırmasında; büyüklükleri 3,5 ile 7,9 arasında değişen farklı tarihlerde oluşmuş farklı derinliklerde 164 adet deprem verisine ulaşılmıştır. Bu depremlerden özelliklerde 1939 yılı 7,9 ve 1992 yılı 6,8 büyüklüklü Erzincan depremlerinin Merkez ve çevre ilçelerde akıllarda kalıcı şekilde hissedildiği unutulmamalıdır. İlimizde sınırları içinde bugüne kadar 6,0’dan daha büyük bir deprem ise meydana gelmemiştir. Genel yoğunluk olarak ilimizde gerçekleşen depremlerin büyüklükleri ise 2,5 ile 4,0 arasında değişmektedir” dedi.
“DEPREM ZARARI MİNİMUMA İNEBİLİR”
Jeofizik Mühendisi ve Jeofizik Mühendisleri Odası Gümüşhane il temsilcisi Rasim Taylan Kara ve Arzu Nas, jeoteknik ve jeofizik yöntemler kullanılarak bölgedeki risk çalışmalarının bugün yapıldığı gibi gelecekte de devam ettirilmesi gerektiğini söyleyerek şunları kaydetti: “Son dönemlerde ki teknolojik gelişmeler, özellikle de afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkında ki ilgili yönetmelikler, deprem yönetmeliği gibi çıkarılmış imar kanun hükümleri, ayrıca kayıt istasyonları artışı, konusunda uzman mühendislerin yetiştirilmesi gibi olumlu gelişmeler, oluşabilecek büyük depremlerden bile minimum zarar almamız konusunda oldukça sevindiricidir. Bu sebeple ilgili jeoteknik ve jeofizik yöntemler kullanılarak bölgemizde ki risk çalışmalarının bugün yapılığı gibi gelecekte de devam ettirilmesi, kentsel dönüşüm kapsamında binaların ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi, yapıların deprem yüklerine karşı direnci ve zemin – yapı jeoteknik ve jeofizik ilişkilerinin ilgili bilim yöntemleri ile belirlenmesi gerekmektedir. Son on yıllık periyotta Türkiye’de depreme hazırlık ile ilgili ciddi yatırımlar ve ciddi bilimsel projeler üretilmektedir. Deprem istasyonlarının da artışı ve üniversitelerin de ciddi katkıları ile küçük bir patlatma esnasında bile oluşan bir deprem kaydının dahi artık günümüz teknolojisi ile ölçülerek tüm kamuoyu ile internet ara yüzlerinde sunulabilmektedir. Büyük bir deprem algısı ve bir korku oluşturmak bu konuda doğru bir yaklaşım değildir. Bu sebeple bu tür algılar yerine, acı tecrübelerimiz olan deprem gerçeğini unutmadan tümüyle depreme hazırlık olmalı ve tüm inşaat yapılarımız olası büyük depremlere karşı korunaklı ve dayanaklı yapmalı ve zorunlu deprem sigortamızı kesinlikle yaptırmalıyız” diye konuştu.
Haberin Kaynağı: Gümüşkent Gazetesi
Güncelleme Tarihi: 17 Ağustos 2016, 09:43