Gümüşhane Üniversitesinde 28 Şubat Postmodern Darbe sürecinin anlatıldığı bir panel gerçekleştirildi.
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi çok amaçlı salonda İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Coşkun Topal’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen programa konuşmacı olarak katılan öğretim üyeleri 28 Şubat Postmodern Darbesini kendi alanları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Programda konuşan Gümüşhane Üniversitesi Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Ali Çiftçi, “Bizim yaşadığımız darbelerin bazılarında Ordu yönetime el koyarken, 12 Mart muhtırası, 28 Şubat Postmodern ve 27 Nisan e-muhtırası gibi müdahalelerde doğrudan olmamakla birlikte hakemlik işlevi gördüğünü söylemek mümkündür. Dolayısıyla teorik açıdan Ordu burada doğrudan başa gelmedi, başka kurum ve kuruluşları kullanarak sisteme müdahale etmiş oldu. 28 Şubat’a giden yol esasında 1995 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri ile başladı. Bazı askeri, siyasi, sivil ve bürokrasi çevrelerde Refah Partisi ismi kullanılarak irtica tehdidi söylemi başlatıldı. Birinci olan partiye hükümet kurma görevi verilmedi. Huzursuzluğun ilk sinyali Ağustos 1996'daki Yüksek Askeri Şura (YAŞ)’da belirmeye başladı. Son olarak baktığımızda iktidara yönelik darbe girişimleri olduğunda muhalefetteki partiler iktidara karşı olduğu için yapılan müdahalelere destek vermişlerdir. İlk defa 15 Temmuz’da halkla birlikte partilerimiz darbeye karşı durdular” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Bülent Bal ise dünyanın hiçbir yerinde ordunun tek başına darbe yapmayacağının altını çizerek, “Genel itibariyle içerisinde taşeronların da bulunduğu bir konsorsiyum halinde yapılır. 28 Şubat sürecinde birçok kişi aktif bir şekilde rol almıştır. Bu sürecin ekonomik boyutuna baktığımız zaman sermayedarların neden Refah-Yol hükümetine karşı olduğunu düşünmek gerekir. Şimdi Refah-Yol hükümeti başa geldiğinde ülke bir çöküş içerisindeydi. Bu çöküşten çıkmak için yatırımlar yapılması gerekliydi. Refah-Yol Hükümeti, borç para bulmaktan çok, yüksek faizle sağlanan kaynağın kullanılmasını kontrol altına alacak bir sistem kurmuştu, adı da havuz sistemiydi. Bunun sonucunda bir havuz sistemi oluşturuldu. Havuz sistemi esasında Hazine'nin gelir ve giderinin bir havuzda birleşip, kaynakların doğru değerlendirilmesiyle ilgili bir sistemdi. Bu sistem bir yıllık süre içerisinde başarılı oldu. Hazine 10 Milyar dolarlık tasarruf etmiş oldu. Bu durum finans çevrelerini ve büyük medya patronlarını ürküttü. Çünkü sermaye ve medya çevresi bu dönemde iç içeydi. Zamanla iç borçlanma yolu tekrar açıldı. Bankaların hepsi battı. Yaklaşık 17 Milyar Dolarlık bir kamu zararı oldu. Bütün bu ekonomik maliyetleri topladığımızda karşımıza 2000 yılındaki kriz ortaya çıkmaktadır. Bütün maliyenin denetimini Dış Maliye başlığı altında IMF’ye devretmek zorunda kaldık” sözleriyle yaşanılan süreci anlattı.
Panelin son konuşmasında sürecin uluslararası ilişkiler boyutunu açıklığa kavuşturan Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Kadir Sancak ise “İktidar olduktan sonra Necmettin Erbakan’ın dış politikada iki alanda yaptığı kanunlar Refah-Yol hükümetinin sonunu getiren etkenler olmuşlardır. Bunlardan bir tanesi Batı ile ilişkilerdir. Bir diğeri ise uluslararası örgütlenmedir. Necmettin Erbakan başkan olduktan sonra ilk dış ziyaretini İran’a yapmıştır. Bu haliyle batı çevrelerinde büyük bir tepki doğurmuştur. Çünkü ilk dış ziyaret Türkiye’nin gideceği yönü göstermektedir. Bir algı oluşturulmaya çalışılmış, bu durum gerek batı çevreleri ve gerekse de silahlı kuvvetler nezdinde büyük bir tepki ile karşılanmıştır. İran’dan sonra Pakistan, Malezya, Endonezya ve Singapur gibi ülkelere ziyaretler yapılmıştır. Özellikle İslam toplum liderleriyle yapılan buluşmalar manşetlere taşınmıştır. Erbakan’a yönelik olarak hem içeride hem de dışarıda büyük tepkiler ortaya çıkmıştır. Mısır ziyareti sonrasında Libya’ya yapılan ziyaret de bir nevi bu sonu getiren etkenlerden olmuştur” ifadelerini kullandı.
28 Şubat Postmodern Darbesi ile ilgili yapılan panel hakkında değerlendirmelerde bulunan Rektör Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, “Nitekim ülkemiz tarihine baktığımızda halk iradesi ile başa gelen hükümetleri devirmek amacıyla çok çeşitli darbeler yapılmaktadır. Yapılan bu darbeler ülkemizde ekonomik ve siyasi yönünün haricinde halk üzerinde de olumsuz etkiler bırakmıştır. 28 Şubat Postmodern Darbe olarak bildiğimiz bu süreçte de aynı durumlar yaşanmıştır. Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke konumuna gelmesi bazı kesimleri rahatsız etmiş olacak ki, ülkemizde böylesi akla hayale sığmayacak bahanelerle, senaryolarla darbeler yapılmıştır. Bütün bunların tekrar ülkemizde yaşanmaması temennisiyle 28 Şubat Post-modern darbesini kınıyorum. Bu nedenle de darbelerin ülkemiz açısından ne denli zararlı olduklarını göstermek amacıyla düzenlenen bu panelin yerinde ve doğru bir program olduğunu düşünüyorum. Katılan panelistlerimizi kutluyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.
Panel, katılımcılardan gelen soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi.