Gümüşhane Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kemal Saylan, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 100.yılında, işgal sürecinin tüm detaylarını Olay Gazetesine anlattı.
Yrd. Doç. Dr. Kemal Saylan, Rusların bölgeye kalıcı olmak amacıyla geldiğini, bölgede Ermeni çetelerini ve Rumları maşa olarak kullanarak bir otorite boşluğu yaratmayı amaçladıklarını ve bu otorite boşluğunu kendi lehlerine kullanarak bölgeyi ele geçirmeyi hedeflediklerini söyledi.
Bölgenin Stratejik Önemi
Bölgenin stratejik önemini anlatan Yrd. Doç. Dr. Kemal Saylan, “Bölgenin stratejik açıdan önemli olması hasebiyle Doğu cephesinde yapılan bütün savaşlarda, Erzurum ile Trabzon arasında geçiş noktası olması hasebiyle Gümüşhane stratejik anlamda hep önem arz etmiş. Doğuya hakim olmak isteyen Erzurum’a ve Trabzon’a hakim olmak durumunda. Bu iki şehre hakim olmak için ise Gümüşhane’yi mutlaka geçmek durumunda. Harşit Vadisini bir sınır olarak çizerseniz bunun doğusunda ve batısında kalan topraklar Osmanlı Devleti için askeri, stratejik ve ekonomik anlamda bir sınır teşkil etmiş. Bütün savunma hatlarında Harşit’in bir sınır olarak görülerek bu hat üzerinde oluşturulmuş” açıklamalarında bulundu.
İşgal 1 Yıl 6 Ay 28 Gün Sürdü
Yrd. Doç. Dr. Saylan, Rusların işgal süresinin 1 yıl 6 ay 28 gün sürdüğünü kaydederek, “Ruslar daha önce 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı döneminde de Gümüşhane’yi işgal etmişler. Ama bu işgaller çok kısır ve sınırlı kalıyor bunun üzerine bölgeden geri çekilmek zorunda kalıyorlar. Ruslar asıl bölgeyi işgal etmeleri 1.Dünya Savaşı döneminde gerçekleştiriyor. Bu işgal 1 Yıl 6 Ay 28 Gün sürüyor ve asıl işgal dönemi olarak bu dönemi göz önünde bulunduruyoruz” ifadelerini kullandı.
Ruslar Kalıcı Olmak İçin Geldi
Rusların kalıcı olmak amacıyla bölgeye geldiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Saylan, bir takım faaliyetlerle otorite boşluğu yaratmaya çalıştıklarını belirterek, “Ruslar sadece ordularıyla bölgeye gelmiyorlar, bölgede kalıcı olmak amacıyla bir takım faaliyetler gerçekleştiriyorlar. Bakıldığında bölgenin stratejik anlamında önemli olması sebebiyle bölgeyi elinde tutmak için faaliyetler gerçekleştiriyorlar. Önce bölgeyi işgal edebilmek adına Ermeni çetelerden ve Rum din adamı ve Rum kökenli Osmanlı vatandaşlarından yardım alıyorlar. Ermeni çetelerinden yardım almaları daha çok askeri yönde gerçekleşti. Ermeni çeteler bölgede karışıklık, halk arasında huzursuzluk çıkarıyor ve bölgede asayişsizliği ortaya çıkarıyorlar. Rumlar ise istihbarı yönde casusluk yönünde Ruslara yardımcı oluyorlar. Her iki tarafın da kendi açısından çıkarları söz konusu. Mesela Rumlara bakıldığında bölgede bir Pontus Rum Devleti kurmak adına çalışmalar yürütüyor. Ruslar, bölgedeki durumu ve Osmanlı Devleti’nin durumunu da öğrenmek için daha çok Rumları kullanıyorlar. Ermeniler ise bölgede bir Ermeni devleti kurarak bu bölgeyi Ermeni devleti sınırlarına dahil etmek gibi bir amacı var. Ruslar bir üst akıl olarak bunu çok iyi değerlendiriyorlar. Onları maşa olarak kullanıyorlar. ‘Bölgede asayişsizliği ortaya çıkaracaklar, bölge halkı huzursuz olacak ve bölgeye otorite gelmesini isteyecekler.” şeklinde konuştu.
Otorite Boşluğu Oluşturmak İstediler
Rusların ‘Müslümanları koruyoruz’ imajını oluşturmak için çeşitli faaliyetler gösterdiğinin altını çizen Yrd. Doç. Dr. Saylan, “Ruslar, bölgede kalıcı olmak adına burayı işgal ettikten sonra şöyle bir politika izliyor; “Biz burayı işgal ettik. Size huzur getirmeye çalıştık. Bir taraftan Ermeniler sizinle mücadele ediyor. Çeteleriyle size baskı uyguluyor. Diğer taraftan Rumlar huzursuzluk yaratıyor ama biz buraya otorite getirerek bütün bunların önüne geçiyoruz ve sizin(Müslüman halkın) rahat yaşamanızı sağlıyoruz. Ama el altından Ermeni çeteleri ve Rumları destekliyor. Müslüman halkı da sizi koruyoruz imajı veriyorlar.” Bunu o dönemi yaşayanların hatıralarındaki ifadelerinden anlıyoruz. “Ruslar bize hiçbir şey yapmadılar, bize sahip çıktılar ama Ermeni çeteleri ve Rumlar bizi katlettiler.” Bu ifadelerden hareketle ben böyle bir yoruma gidiyorum” diye konuştu.
Maddi Tahribatlar
Ruslar bölgeye geldikten sonra bölgede maddi ve manevi tahribatlara neden olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Saylan, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Ruslar bölgeyi işgal ettikten sonra çok sayıda hem maddi hem manevi anlamda tahribatı beraberinde getirdiğini görüyoruz. Rus işgalinin ardından 17 Nisan – 20 Mayıs 1918 tarihleri arasında Ermeni zulümlerini yerinde tespit etmek için kurulmuş tarafsız bir heyetle bölgeye gelen Ahmed Refik, Gümüşhane bölgesinden geçerken yol üzerinde gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor:
“Gezdiğimiz yerlerde harap edilmedik hiçbir Müslüman köyleri görmedik… Özellikle Müslüman köylerinde tahribatları söz konusu... Ruslar en güzel meyve ağaçlarını harap etmişler. Söğütlerin, cevizlerin, kıymetli meyve ağaçlarının kesilmiş kökleri geniş ve beyaz kesim yerleri, öldürülmüş bir insan gibi yerlerde duruyor…. Tekke köyü bütünüyle harap..”
Özellikle Ardasa’ya(Torul’a) çok büyük tahribat veriyorlar. Ahmet Refik, “Ardasa’da harabeden başka bir şey görünmüyordu…. Rusların tahribatından, Ermenilerin mezaliminden kalbe dehşet geliyor. İnsan bir fener direği görse, darağacı zannediyor. Ardasa harap. Caminin için, mezarlık tamamen perişan. Cami ile medrese ahıra çevrilmiş. Mezarlığın bir kısmına kahvehane yapılmış…”
Müslümanların özellikle kutsal gördükleri camiler, medreseler, eğitim kurumları ve mezarlıkları bu şekilde kullanmaları, Rusların Müslüman ahali üzerinde ne kadar baskı yaptığını bize gösteriyor.
Manevi Tahribatlar
Bölgedeki maddi tahribatlardan çok daha fazla manevi tahribatlar önemli. Bölge halkı yerini, yurdunu terk etmek zorunda kalıyor. İbadethanelerin, mezarlıkların bu şekilde ayaklar altına alınması, farklı amaçlar için kullanılması halkın dini duygularını kışkırtıyor. İnsanların ruhunda bir zedelenmeyi de beraberinde getiriyor. İnsanlar yerlerini, yurtlarını, çocuklarını bırakarak kaçmak zorunda kalıyorlar. Göçebe yaşamak durumunda kalıyor ve gittikleri yerlerde perişan oluyorlar. Göçebelik sırasında çektikleri acılar hep zihinlerinde yer ediyor. Ermeni çetelerin yaptıkları zulümler, insanların ruhlarında hala canlılığını koruyor. Bu anılar dilden dile anlatılarak günümüze kadar geliyor. Rusların yapmış olduğu işgal sadece maddi tahribat değil aynı zamanda manevi tahribatları da beraberinde getiriyor. Maddi tahribatlar her zaman giderilebilir fakat manevi tahribatlar kolay kolay silinemiyor. Ruslar bölgede insanların ruhunu o kadar zedelemiştir ki, o dönemde yaşanan sıkıntılar, Rusların yapmış oldukları zorluklar hala daha dilden dile dolaşıyor.
Kardeşlik Ortamı Yok Edildi
Rus işgalinin izleri maddi anlamda kalmadı ama manevi anlamda hala izleri devam ediyor. Gümüşhane bir Osmanlı şehri. Bir medeniyet şehri. İnsanların gönül rahatlığıyla, kardeşçe ve hoşgörüyle yaşadığı bir yer. Bunu Süleymaniye Mahallesi’nde görebilirsiniz. Ama Rusların yapmış olduğu bu işgal her şeyden önce bu kardeşlik zeminini ortadan kaldırılmasına, Rumların Müslümanların ve Ermenilerin birbirlerine düşman gözüyle bakmasına vesile oldu.”
Gelecek Nesillere Bunu Unutturmayalım
“100.yıl kutlamaları önemli ve bu hatıralar hiçbir zaman unutulmadan bunlardan ders alınması gerekir” diyen Yrd. Doç. Dr. Saylan, “Nasıl hareket edeceğimiz noktasında daha uyanık olmamız lazım. Bu tür sembolik günler halk nezdinde canlılığını koruması gerekir. Aslına bakarsanız bir günle sınırlandırmak yerine, o günlerde yaşanan sıkıntıları daha iyi anlayabilmek adına çalışmalar yürütülmesi gerekir. Ruslar burada 1 yıl 6 ay 28 gün kaldılar. Bu süreçte ne yapıldı. Bu süreci daha iyi anlamak, araştırmak gerekir ki gelecek nesillere bunu unutturmayalım. Resmi uygulamalar dışında kutlamaları halkın daha iyi sahiplenebileceği etkinliklerle süslemek daha güzel olur diye düşünüyorum” ifadelerini kullanarak açıklamasını tamamladı.
Haberin Kaynağı: Olay Gazetesi