Covid-19 virüsünün 2019 yılında ortaya çıkarak kısa zaman içerisinde hızla yayılıp tüm dünyayı etkisine aldığını ve pandemi olarak adlandırılan küresel bir salgına neden olduğunu kaydeden uzmanlar, “Başlıca solunum yolu enfeksiyonuna neden olan bu virüs bireylerin fiziksel sağlığını etkilemekle birlikte aynı zamanda ruhsal sağlık üzerinde de hem kısa vadeli hem de uzun vadeli birtakım etkiler ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle salgının ortaya çıkışı sırasında ve vaka sayılarının arttığı dönemlerde bireylerin artan düzeyde korku, endişe ve stres yaşadığı gözlenmiştir. Bununla birlikte salgına yönelik temel önlem olan sosyal izolasyon bireylerin yaşam biçimini ve alışkanlıklarını dramatik biçimde değiştirmiştir. Zorunlu izolasyon nedeniyle sosyal ilişkiler azalmış ve bunun sonucu olarak yalnızlık duygusu artmıştır. Sosyal ilişkilerin ruh sağlığını koruyucu rolü göz önüne alındığında salgının olumsuz ruhsal etkileri kaçınılmaz hale gelmiştir” dedi.
Salgının ortaya çıkış nedeninin tam olarak bilinmemesi, virüsün gözle görülememesi, etki alanının giderek artması ve toplumun tüm kesimindeki bireyler için risk oluşturması bu salgını küresel bir travmaya dönüştürdüğünü kaydeden uzmanlar, “Bu nedenle de travma sonrası görmeyi beklediğimiz psikolojik tepkilerin tamamı salgın döneminde adım adım gözlenmiştir. Pandemi sırasında ortaya çıkan psikolojik tepkiler aşırı korkudan kayıtsızlığa, kaderciliğe kadar giden bir çeşitlilik gösterebilmektedir. Bazı insanlar tehdide uyum sağlar ve daha az endişe yaşarlar. Bazı durumlarda psikolojik etkiler şiddetli ve uzun süreli olabilir. Salgınlarda görülen psikolojik tepkilere bakıldığında hastalanma ve ölüm korkusu, tedavi gereken durumlarda hastalığı kapma endişesiyle sağlık kurumlarına başvurmaktan çekinme, geçim kaynaklarını kaybetme, izolasyonda iken çalışamama, işten çıkarılma korkusu, hastalıkla ilişkilendirilip toplum tarafından dışlanma ya da temaslı olarak değerlendirilip karantina altına alınma korkusu, sevdiklerini koruyamama, onlara virüs bulaştırma ve virüs yüzünden sevdiklerini kaybetme korkusu, karantina uygulaması nedeniyle sevdiklerinden ve bakım verenlerden ayrı tutulma korkusu, ebeveynleri veya bakım verenleri karantina altına alındığı için yanında refakatçisi olmayan ve onlardan ayrı tutulan çocuklar, engelliler veya yaşlılarla ilgilenmeyi hastalık kapma korkusuyla reddetme, izolasyon koşullarından dolayı çaresizlik, sıkıntı, yalnızlık ve depresif hissetme gibi çeşitli olumsuz sonuçlar görebilmekteyiz. Bununla birlikte, bu süreçte yaşanan ölümlerde kültürel ve dini ritüellerin gerçekleştirilememesi, yakınlarıyla vedalaşamama gibi trajik sonuçlar, yas sürecinin ertelenmesi ve tamamlanamamasına da yol açabilmektedir” diye konuştu.
Tüm bu olumsuz sonuçlarla başa çıkabilmek için neler yapılması gerektiğini de açıklayan uzmanlar, şunları söyledi: “Bu süreçte sosyal çevremizle bağlantı içinde kalmaya özen göstermeliyiz. Sosyal ağlarımızı sürdürmek, yakınlarımız, arkadaşlarımız ve dostlarımızla iletişim içinde olmak, bize duygularımızı paylaşmak için olanak ve stresi azaltmak için çıkış yolları sağlayacaktır. Sosyal izolasyon ve yalnızlığın olumsuz sonuçlarının üstesinden gelmeye yönelik müdahaleler geliştirmek özellikle de yaşlı insanlar açısından kritik bir öneme sahiptir. Verilecek olan bakımın kabul edilebilirliğini ve bakıma ulaşımı artırma, sürekli temas içinde olmayı sağlama, kişisel ihtiyaçların yerel örgütlenmelerle karşılanması, ailenin bu sürece dahil edilmesi, ihtiyacı olanları ekonomik açıdan destekleme, bu konuda ilk yapılması gerekenlerdir. Fiziksel mesafeyi korurken sosyal mesafe değil sosyal bağlantılılık artırılmalıdır. Covid-19 nedeniyle yaşanan ruhsal sorunlarda yalnız olmadığımızı, destek alma, destek verme ve dayanışmanın stresle başa çıkmada etkili bir yol olduğunu bilelim. Covid-19’dan etkilenmiş insanlarla hiçbir ayrıma gitmeden empati kurmalı, kayıp yaşayanların acılarını dert edinmeli, yaslarını yaşamalarına imkan sağlamalıyız. Kayıplarımızı, istatistiklerin, sayısal ifadelerin ötesine taşıyarak toplumsal düzeyde anmanın yollarını bulalım. Bilelim ki toplumsal dayanışma ve paylaşım iyileştirir. Ayrımcılık ve damgalamaya karşı koymayı, COVID-19 ile mücadelenin bir parçası olarak görelim ve aralıksız sürdürelim. Son olarak da, koronavirus hakkındaki endişelerimizin hayatınızı kontrol etmesine izin vermeyelim. Koronavirüs nedeniyle yaşadığımız stres veya endişenin günlük hayatımızı olumsuz etkilediğini, işlevselliğimizi bozduğunu görüyorsak, ruhsal destek almayı düşünelim.”
Doktor Burcu Hanım ve arkadaşları her zamanki gibi çok bilgilendirici açıklamalar yapmışlar, teşekkür ederiz.