VALİ OKAY MEMİŞ
“8 Mart 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınan bir kararla birlikte 8 Mart günü, kadın haklarının hatırlanması ve sorunlarının çözümlenmesi amacıyla, tüm dünyada Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır.
Daima özveri, şefkat ve sevginin kaynağı olan kadınlarımız, binlerce yıllık tarihimizde olduğu gibi, Cumhuriyetimizin kurulmasında da önemli görevler üstlenmiş, hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek, modern Türkiye'nin oluşmasında söz sahibi olmuşlardır.
Günümüzden bir asır önce bağımsız ve hür yaşama duygusuyla Nene Hatun, Şerife Bacı ve Kara Fatma gibi sayısız isimleriyle destan yazan Türk kadınının torunları bugün de Şerife Boz, Safiye Bayat ve Fikriye Temel olmuş, aynı inanç ve kararlılıkla 15 Temmuz gecesi anayasal sistemine ve demokrasisine sahip çıkmak için kendisini tanka ve tüfeğe siper etmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle, doğumdan ölüme kadar hayatımızın her anında varlıklarıyla onurlandığımız, desteklerini bizden hiçbir zaman esirgemeyen kadınlarımızın toplumsal, ekonomik ve siyasal alanda etkinliklerinin daha da artmasına vesile olması dileğiyle tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, mutlu ve huzurlu bir yaşam geçirmelerini temenni ediyorum.”
MİLLETVEKİLLERİ HACI OSMAN AKGÜL, CİHAN PEKTAŞ
“Kadınları temel almayan toplumlar yıkılmaya ve yozlaşmaya mahkûmdurlar. Kadınlar, Anadolu coğrafyasında hem toplumun hem ailenin temelidir. Anadolu kadını; kadim tarihimizin derinliklerinden günümüze dek toplumsal hayatımızın, millet ve devlet yapımızın odağında yer almış; her devirde şefkat, merhamet, feragat ve fedakârlık timsali olmuşlardır.
Milli Mücadele’de olduğu gibi 15 Temmuzda da kadınlar; milli ve manevi değerlerimiz için büyük mücadeleler vermiştir. Üç aylık evladını evde bırakarak cepheye koşan Nene Hatun ile 15 Temmuz’da üç yaşındaki evladını evde bırakarak şehadete yürüyen Demet Sezen aynı bağımsızlık aşkı ile yola çıkmıştır. Hemşehrimiz Şerife Boz ve onun gibi milyonlarca kadın istiklal ve istikbalimiz için gözünü kırpmadan en ön safta hainlere karşı mücadele vermiştir. Nene Hatunların, Şerife Bacıların ve daha binlerce kahraman Türk kadınının emekleriyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, onların mirasının bilincinde olan kadınlarımızla, 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerleyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle; hayatın her anında varlıkları ile büyük onur ve gurur duyduğumuz, büyüten, yetiştiren, mücadele eden, sevgi ve merhametin simgesi olan bütün kadınların bu anlamlı günlerini kutluyor sağlık, başarı ve mutluluklar diliyoruz.”
BELEDİYE BAŞKANI ERCAN ÇİMEN
Gümüşhane Belediye Başkanı Ercan Çimen, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle mesaj yayınladı.
Başkan Çimen, mesajında, "Fedakarlıkları, emekleri, sevgileri ve mücadeleleriyle insanlığın umudunu yeşerten gönlümüzde her zaman müstesna bir yere sahip olan tüm kadınların, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyorum" dedi.
Kadınların gerek aile gerek toplum yapımızın temel direğini oluşturduğunu ifade eden Başkan Çimen, mesajında şu ifadelere yer verdi:
"İnsanlık tarihindeki nice örnekleri gibi, ülkemizin kadınları da, tarih boyunca istiklal ve istikbal mücadelelerimizde daima en ön safta yer aldılar. Kimi zaman devletin kuruluşunda, kimi zaman vatanın kurtuluşunda görev üstlenen kahraman kadınlarımız, geride asla unutulmayacak, günümüz kadınlarına rehber olacak bir miras bıraktılar. Tıpkı 15 Temmuz gecesi kadınlarımızın gösterdiği fedakarlıklar ve cesaret, asla unutulmayacak bir görüntü olarak tarihimize geçmiştir. Evinde ya da iş dünyasında emek ve değer üreten bütün kadınlar baş tacımızdır. Kadınların itibarını korumayan bir toplum medeniyetten yeterince nasibini almamış demektir. Kadınlarımızın hayata daha çok katılmaları için onlara yeterince fırsat tanımalı ve önlerini açmalıyız. Tüm bunlarla beraber, kadına yönelik şiddetin artık bir son bulması için tüm toplum kesimleri olarak daha duyarlı olmalıyız. Bizim medeniyet değerlerimize göre kadın kutsal bir varlıktır. Peygamber Efendimiz, ‘Cennet anaların ayağının altındadır buyurmuştur.’ Dolayısıyla kadınları korumak, kollamak ve onların daha mutlu ve huzurlu olmasını sağlamak bizlerin görevidir. Bu düşüncele , 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yitirdiklerimiz başta olmak üzere ülkemizin bekası, milletimizin istikbali için şehit olan tüm kadınlarımızı şükranla yad ediyorum. Ülkemizdeki ve dünyadaki tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü gönülden tebrik ediyorum."
REKTÖR PROF.DR. HALİL İBRAHİM ZEYBEK
“Onlardan olduğumuz ve yaşamımızın doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakâr kadınlarımız hayatın her anında var olmuştur. Hayatımızın her aşamasında yanımızda olup bizlere güç veren, aile ve toplumun temelini oluşturan, yüreklerindeki sevgiyi ve şefkati karşılık beklemeden bizlere yaşatan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Bu vesileyle başta şehitlerimizin ve gazilerimizin anneleri ve eşleri olmak üzere kadınlarımıza; ülkemize, insanlığa verdikleri katkılardan dolayı en kalbi duygularımla selamlıyor, sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum.”
AK PARTİ İL KADIN KOLLARI BAŞKANI MÜNİRE ŞEYHOĞLU
“Gerek İslamiyet’in kabulünden önce Orta Asya’da kurulmuş Türk devletlerinde, gerekse İslam’ın kabulünden sonra Anadolu’da kurulmuş Türk devletlerinde kadın, devletin başı olabilecek mevkilerde bulunmuş, önemli roller üstlenmiştir. Bağımsızlık Mücadelesi’nde yeri geldiğinde cepheye koşmuş, yara sarmış, mermi taşımış hatta bizzat savaşmış; kalem olmuş yazmış, anne olmuş Mehmetçikler doğurmuş, öğretmen olup vatan evlatları yetiştirmiştir.
Son yıllarda artan kadına yönelik şiddetin son haddi olan kadın cinayetleriyle ilgili olarak Devletimizin bir dizi tedbir almıştır. Ancak alınan bütün tedbirlere rağmen bu cinayetlerin devam ettiğini millet olarak görmekteyiz. Aslında bu millet kadının değerini bilir. Türk milletinin köklerinde, Orta Asya’da kadına hürmet var, buna İslam’ın inceliği eklenmiş ve müthiş bir medeniyet kurulmuş, yüzyıllarca büyük bir coğrafyada hüküm sürmüştür. Bu medeniyetin izlerini sürmeli, üzerindeki tozu silkmeli, kendimize dönmeliyiz. Geleceğimizin aktörleri çocuklarımızı, bu ruhla yetiştirmeli, onları bu kötü senaryonun tekrarına mahkûm etmemeliyiz.
Biz kadınlar yalnızca bugünün sahte saygısını değil, kadınların hakkı olan gerçek saygıyı, yine hak ettikleri şekilde ve sürekli olarak istiyoruz. Çünkü haber bültenlerinde neredeyse her gün bir yenisini duyduğumuz, rutinleşen bir haber haline gelen kadına yönelik şiddetin bitmesini diliyoruz. Bu durum öyle vahim bir hal aldı ki “kadınlar gününde kadına şiddet” başlıklı haberlere bile şaşırmaz olduk. Dilerim bu akşamki haber bültenlerinde böyle bir haber olmasın, dünyada zaten çok fazla acı var. Bu acıların büyük bir kısmını da zaten kadınlar çekiyor.’
Kadının sadece acıyı, hüznü, kederi paylaşırken eş ve eşit olmadığı; sevginin, sevincin ve özellikle saygının da eşit ortağı olduğu bir dünyayı görmek umuduyla tüm kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum...”
SAĞLIK-SEN ŞUBE BAŞKANI YUNUS YILMAZ
“8 Mart 1857 tarihinde kadını sömüren ve köleleştiren kapitalizme başkaldıran, emek ve ekmeğinin mücadelesi uğruna canlarını feda ederek adını tarihe yazdıran kadınların anısıdır. Hak ve adaletten söz eden Batı’nın ikiyüzlülüğünü ortaya koyan örneklerden biri olan bu hadise, kadın hak ve özgürlükleri açısından bir ibret vesikası olarak tarihteki yerini almıştır.
Kadına gerçek değerini, kız çocuklarının diri diri kumlara gömüldüğü bir zaman dilimi ve bu coğrafyada insanlığa indirilen son din İslam vermiştir. Cenneti kadınların ayakları altına seren dinimiz, kadınların erkeklere Allah’ın bir emaneti olduğunu buyurmuştur. Kadın; ailenin temeli, gelecek nesillerin teminatıdır. İnsani değerlerle donanmış bir annenin yetiştireceği evlatlar geçmişte nasıl bir Ertuğrul Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim olmuşsa, yakın geçmişimizde Nene Hatun olmuş, Sütçü İmam olmuş, Seyid Onbaşı olmuştur. 28 Şubat’ta Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu, 15 Temmuz’da 250 şehidimiz olmuştur.
Kadın, toplumun mayasıdır. Sağlam bir gelecek, kadınlarımızın bilgeliğinde, çağı kuşanmasıyla, her alanda kendini yetiştirmesinde şekillenecektir. Bu amaçla kadının eğitimine temelden başlanmalı, bebeklik ve çocukluktan itibaren eğitimlerine gerekli ihtimam gösterilmelidir.
Sağlık-Sen olarak, çalışan kadınlarımızın çoğunlukta olduğu hizmet kolunda sendikacılık yapıyoruz. Bu sebeple kadın çalışanlarımızın sorunlarını daha yakinen takip ediyor, çözümü için çalışıyoruz.
Kadınlarımızın çalışma hayatında yaşadığı en büyük mağduriyet olan başörtüsü engeli, Memur-Sen olarak bizim düzenlediğimiz imza kampanyası sonrası giderilmiştir. Okullarımızda yaşanan başörtüsü mağduriyeti yine bizim mücadelemiz sonrası çözülmüştür. Çalışma hayatında kadınlarımızın yaşadığı en büyük sorunlardan biri de kreş sorunudur. Özellikle 24 saat esasına göre çalışan sağlık çalışanlarına yönelik 24 saat hizmet veren kreşlerin açılmaması bir eksikliktir. Bu konuda ilk adımı atan Sağlık Bakanlığı’nın kreş uygulamasını yaygınlaştırması gerekmektedir.
Kadınların çalışma hayatında yaşadığı bir başka mağduriyet ise, bu toplumun bir ayıbı olan mobbing ve tacizlerdir. Bu yönde toplumsal bilinç artırılmalı, yaşanmaması ve konuşulmaması dahi gereken bu olaylar sona ermelidir.
Hiçbir kızımız, kadınımız bir kendini bilmezin kurbanı olmamalıdır. Kadınlarımıza, milletçe sahip çıkmalı, bütün kadınları Yaradanın bir emaneti olarak görmeli, ona göre davranmalıyız.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün, gelenekselleşen kutlama günlerinden sıyrılıp, kadının gerçek sorunlarının ele alındığı ve çözüme kavuşturulması konusunda gerçekçi iradenin ortaya konduğu günlere dönmesi dileğinde bulunuyor, Sağlık Sen olarak bütün kadınlarımızın gününü kutluyoruz.”
İYİ PARTİ İL BAŞKAN YARDIMCISI ZAHİDE PERKTAŞ
"8 Mart, sadece kadınları anmak, kutlamak, övgüler yağdırmak değil, kadın hakları, kadın-erkek eşitsizliği, kadına şiddet gibi konuların da tartışılması, gündeme gelmesi, kadınlarımıza daha çok değer vermemizi sağlar.
Türkiye 1926-1934 yıllarında gerçekleştirilen Atatürk Devrimleri ile, kadınların sosyal, kültürel alanlarda, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmuştur.
Atatürk bir söz dizisinde şöyle der;
,…çift süren, tarlayı eken, ormandan odun ve keresteyi getiren…..yağmur demeyip, cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ilahi Anadolu kadınları olmuştur.’
Ancak, ülkemizde özellikle son yıllarda kadına şiddet olabildiğince artmış, taciz, tecavüz almış başını gitmiştir. Çocuk gelin sayısı artmış, kendisini dinin sahibi zanneden beyinsizler, çocuk yaşta kızlarımızın evlenebileceği fetvaları vermekte bir beis görmemektedirler.
Her alanda olduğu gibi, siyasi arenada da kadınlarımız maalesef henüz istenilen seviyede temsil edilememiş, ancak son dönemde Genel Başkanımız Sayın Meral AKŞENER hanımefendinin siyasi arenaya çıkması ile bu durum tersine işlemeye başlamıştır.
Ülkemizde ilk kez bir siyasi partide kadın kolları diye bir teşkilat oluşturulmamış ve İYİ Parti saflarında kadınlarımızın direkt olarak irade koyabilecekleri mevkilerde yer bulmalarının önü açılmıştır.
Bu vesile ile Kadınlarımızın şiddete, istismara ve ayrımcılığa maruz kalmadığı, çocuk gelinlerin olmadığı, töre cinayetlerinin yaşanmadığı, kadına bir gün değil her gün saygı duyulan bir Türkiye için hep birlikte mücadele etmeliyiz.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun."
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GÜMÜŞHANE ŞUBE BAŞKANI ARİFE ELEMAN
“Dünya Kadınlar Gününün anılma ya da kutlanma nedenini hepimiz biliyoruz. Ben anma günü olduğunu düşünenlerdenim.
1857 yılında Amerika’nın New York kentinde bir dokuma fabrikasında çalışma koşullarının iyileştirilmesini isteyen işçiler greve başlarlar. Ancak işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve arkasından çıkan yangında kurulan barikatlardan kaçamayan çoğu kadın 129 işçinin can verir. Yanarak can veren insanların mücadelelerinden doğan bu günün, kutlama değil anma günü olması sebebidir diye düşünüyorum.
Günümüze geliyorum ve. Ve hangi kadınlar günü ve hangi çocuklar günü ve hangi insanlar günü? Diye sorasım geliyor. Özel anlam verilerek kutlanılan ya da anılan günlerin amacının “farkındalık” yaratmak olduğu açıktır. Peki, bizler neyin farkına varıyoruz. Ve farkına vardığımız neyi yapmaktan ya da yapmamaktan vazgeçiyoruz.
Yıl 2018. Geliştik, yetiştik, teknoloji, aya, güneşe yolculuk yapıyoruz. Eeee, kadına şiddet, çocuğa şiddet, kadına tecavüz, çocuğa tecavüz. Onlar da aya, güneşe yolculuk yapıyor. İnsan, ilkelken daha mı insanmış? Sorasım geliyor. Kim erkek, kim kadın, kim çocuk bilinmezken daha mı iyiymiş? Diyesim geliyor. Hatta buna inanasım geliyor. Ve hatta bu inancı haykırasım geliyor.
Her gün kadına, çocuğa şiddet, taciz, tecavüz yaşanılan bir ortamda neyi nasıl analım. Nereye bakalım. Hangi yüreğe girelim.
Kadınlar Günü, Dünya Çocuk Günü, Dünya ….. Günü, günü. Gittikçe hoyratlaşan, kabalaşan bir dünyada hangi günü ne için kutlarsak kutlayalım sonuç alçağımıza inanmıyorum.
Dağına, bayırına, taşına, toprağına, ağacına, suyuna, çiçeğine, böceğine sevgiyle bakmayan bakamayan gözden, yürekten; kadına, çocuğa sevgiyle bakmasını bekleyemezsiniz.
Daha çocuk yaşlarda insanın dünyasına dişilik-erkeklik logosunu yapıştırırsanız, büyüdüğünde o çocuktan insana insan gibi bakmasını bekleyemezsiniz.
Yine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Yine yazalım, çizelim, analım, kutlayalım. Bir gün sadece bir gün. Peki ya yarın. Ne yapacağız yarın. Hıh. Kaldığımız yerden devam.
Ne diyeyim. Dünyaya insanlık, insanca bakış, insanlığa inanç diliyorum. “
MEMUR-SEN VE EĞİTİM BİR -SEN GÜMÜŞHANE ŞUBESİ KADIN KOMİSYONU BAŞKANI AYNUR BİLGİN
“Kadınlarımız, anne, eş, kardeş sorumluluğuyla ailenin ve toplumun, sonra ağır çalışma koşullarının yükünü omuzlamakta, şimdi de sosyal çözülmeyle hızlanan ahlakî çöküşle devam eden, tacizin, şiddetin, terör ve savaşın ağır yükü altında bedel ödemektedir. 8 Mart Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği bir kararla kadınlara yönelik ayrımcılığa dur demek, emek sömürüsüne karşı duranlara mevzi belirlemek, sorunları dillendirmek çözümlere hep birlikte akıl erdirmek ve uygulamak için ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak belirlenmiştir.
1857 yılından beri bu gün, özellikle çalışan kadınların sosyal, kültürel ve özlük haklarına ilişkin sorunlarını gündeme getirip çeşitli platformlarda konuşmak için fırsat olmuş, fakat çoğu söz bir nutuk olarak kalmış veya temenniden öte gitmemiştir. Küresel pazarın aktörleri sadece üretim ve tüketimi fazlalaştırma esasıyla modern yaşama biçimini egemen kılmak adına, kadının, ailenin ve giderek toplumun huzurunu alt üst edecek illüzyonlarla birçok değeri ifsat etmişlerdir. Bunların neticesinde birlikte aile bağları zayıflamış, genel ahlaki kurallar gevşemiş, sevgisizlik, güvensizlik toplumları tehdit eder olmuştur. Ailenin parçalanıp dağılmasıyla birlikte toplumu bir arada tutan duygu bağları da zayıflayınca, sevgisizlik, ilgisizlik yaşama biçimine dönüşmüş, buna bağlı olarak şiddet, taciz gibi olaylar toplumun varlık ve huzurunu tehdit eder ölçüde yaygınlık kazanmıştır.
Modern işleyiş, yöneldiği geri dönüşsüz yolda travmalara daha insani bir çözüm bulmak yerine, yeni sorun alanlarını da kendi için kazanç kapısına dönüştürmenin hesabı ve girişimi içinde oldu. Bugün bu sıkıntıları ileri seviyelerde yaşayan çoğu batılı ülke, köklü sosyal, kültürel çözümler için yeni arayışlara girmiştir. Kadına pozitif ayrımcılık ve yeni haklar, aileyi daha da güçlendirmeyi amaçlamaktadır. İlk başladığı yıllarda savunulanın aksine bugün kadın haklarına yönelik yeni yaklaşımlar, kadının aile ve çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmesini talep etmekte, ülkeler çalışma yasalarını buna göre düzenlemektedir. Son yıllarda Türkiye’de de çalışma hayatının kadını ve çocuğu daha fazla koruyacak tarzda düzenlenmesi, toplum sağlığı ve huzuru bakımından son derece yararlı olmuştur, olmaktadır.
Kültür ve medeniyet değerlerimiz, kadına cenneti ayaklar altına serecek yücelikte değer vermiştir. Onlar bütün bir topluma dayanak, korunak, sığınak olmuşlardır. Öncüdürler, örnektirler. Kucaklarında sadece çocuklarını değil, onlarla birlikte aklı, anlayışı, şefkati, fedakârlığı büyütmüşlerdir. İlmi, estetiği, duyguyu, şefkati, cesareti, güveni büyütüp beslemişlerdir. Yeri gelmiş Fatma Bacı’nın önderliğinde Anadolu Bacıları olarak iş dünyasında ve sosyal hayatta örgütlemiş, yeri geldiğinde de Nene Hatun olup, Şerife Bacı olup onur ve özgürlük mücadelesinde erkekleriyle, evlatlarıyla yan yana omuz omuza en ölümcül direnişin kahramanı olmuşlardır. “Beşiği sallayan dünyaya hükmeder” anlayışıyla hareket eden Aziz Haydar Hanım eğitimci kadın hareketine önderlik etmiştir. En son, 15 Temmuz’da kanlı bir darbeyle başlayan ülkemizin işgal girişimine karşı Safiye Bayat, o zamanki ismiyle Boğaz köprüsü üzerinde hainlerin açtığı ateşin üzerine üzerine giderek, darbecileri engellemeye çalıştı, yaralandı. Şerife Boz, gün direniş günü diyerek kamyonunu tankların üzerine sürdü. Jale Usta, ‘Bugün ölmezsek ne zaman öleceğiz?’ diyerek direnişe katıldı. Nebahat Topaloğlu, Huriye Yiğit, Derya Ovacıklı ve bunlar gibi on binlerce kadınımız onur, iman, özgürlük için bir an bile tereddüt etmeden kendilerini tankların, namluların karşısına attılar. Ayşenur Tolun, Adviye Gül İsmailoğlu daha çocuk denecek yaşta kızlarımızdı. Ama kalpleri imanlı kalpleri ülkemiz kadar geniş, özgürlük kadar sınırsızdı. ‘Bugün evde oturma günü değil’ diyen Ayşe Aykaç, ‘Kardeşlerim sokaklarda kurşunlanırken ben burada duramam’ diyen Kübra Doğanay, ‘Biz bugün ölmezsek yarın çocuklarımız yaşayamaz’ diyen Yıldız Gürsoy ve onlar gibi daha niceleri hain, işbirlikçi kurşunların hedefi olarak şehit düştüler. Mekânları cennet olsun. Her biri medeniyetimizin gök kubbesinde parıltılı yıldızlar gibi duran, nesillere yol gösteren, geleceğe yön veren yüzlerce kadın değerimiz var. Anadolu! Gerçekten ana dolu!
Biz, toplum gerçekliğimizi kadın erkek çatışması üzerine değil, sevgi ve saygıya dayalı yardımlaşma ve dayanışma üzerine kurmuşuzdur. Hem dinimiz, hem ait olduğumuz medeniyet itibariyle insanın hakikati, kadın erkek bütünlüğü içinde değerlendirilir. İkisi de Allah nezdinde muazzezdir. İkisi de insan ve toplum bütünlüğü çerçevesinde birbirinin tamamlayıcısıdır. Bu duyarlıkla yerine göre iş hayatında yan yana, 28 Şubat darbe süreci ve 15 Temmuz ihanet girişimine karşı da omuz omuza oluruz. Çünkü istiklâl ve istikbalin olmadığı yerde kadın olsun erkek olsun kimsenin ne hakkı, ne hukuku ne onuru olur.
Hak ve özgürlük ihlallerinin eşi görülmedik seviyelerde sürdüğü dünyamızda en çok mağdur olanlar kadınlar olmuştur, olmaktadır. En az yüz yıldır kitlesel yıkım ve kıyımlara yol açan ve şimdi son vahşetini Suriye’de gördüğümüz savaşların ilk ve çaresiz mağdurları da yine çocuklarıyla birlikte önce kadınlardır. Dün Bosna’da, Arakan’da olduğu gibi belki onlardan daha alçakça bugün zindanla binlerce kadın tutuklu işkenceye ve tecavüze maruz kalmaktadır. Bu masum ve mazlumların çığlığına maalesef dünya kamuoyu sessiz ve sağır kalmaktadır. BM ve sözde İnsan Hakları aktivistleri bu ağır hak ihlali karşısında neredeyse en küçük açıklama bile yapmaz olmuşlardır. Özelde kadın genelde tüm insan hakları hususunda sahte ve çifte standartlı tutum takınan bu hükümsüz kişi ve kurumları da tel’in ediyoruz. Bu sebeple Suriye hapishanelerinde tutulmakla kalmayıp iğrenç ve insanlık dışı taciz ve işkence yapılan 6736 kadın tutuklunun serbest bırakılması için dünyanın her yerinden kadınların katılımıyla düzenlenip İstanbul’da 6 Mart’ta başlayan Vicdan Konvoyu eylemini sonuna kadar destekliyoruz.
Emeğe, insana, kültüre, değerlere her zaman önem veren Memur-Sen olarak, toplumun temel taşı olarak gördüğümüz kadınlarımızın daha iyi çalışma şartlarına kavuşmaları başta olmak üzere, onlara daha saygın, huzurlu, verimli bir konum ve ortam sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını arzu ve talep ediyoruz. Bu bağlamda kadına yönelik şiddet ve tacize karşı daha etkili ve caydırıcı mücadele edilmelidir. Bu kapsamda mahkemelerce verilen cezalar uygulanmalı, mülki amirlerce izlenmeli, kadın korunmalıdır. Daha da önemlisi, basından sivil toplum örgütlerine, ailelerden tüm devlet birimlerine, yazarlarımıza kadar herkes her kurum konuya duyarlı olmalı, gittikçe artan farkındalık daha yaşanır ve uygulanır olmalıdır.”