VALİ YÜCEL YAVUZ
“Kadın haklarının hatırlanması ve sorunlarının çözümlenmesi amacıyla, 8 Mart 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınan bir kararla birlikte 8 Mart, tüm dünyada Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır.
Toplumumuzun temel yapısını oluşturan ailenin en önemli unsuru olan kadınlarımız, daima özveri, şefkat ve sevginin kaynağı olmuş, binlerce yıllık tarihimizde olduğu gibi, Cumhuriyetimizin kurulmasında da önemli görevler üstlenmiş, hiçbir fedakârlıktan çekinmeden modern Türkiye'nin oluşmasında söz sahibi olmuşlardır. Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimiyle, kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak 1930’da belediye seçimlerinde seçme, 1933’te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçilme, 5 Aralık 1934’te Anayasa’da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakkının dünyadaki birçok hemcinsinden önce Türk kadınına verilmiş olması da, millet olarak kadınlarımıza verdiğimiz kıymetin bir göstergesi olmuştur. Büyük Önder Atatürk'ün söylediği gibi "Bir toplum aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesine ve medenileşmesine teknik bakımdan imkân, ilmi bakımdan da ihtimal yoktur." Dolayısıyla, bugün her alanda kadınlarımızın sayısının artıyor olması, değişim ve dönüşümün en somut örneğidir.
Görüldüğü üzere millet olarak tarih boyunca kadınlarımıza çok kıymet vermiş olmamıza rağmen, münferit vakalar da olsa, günümüzde kadınlarımıza şiddet uygulayanların varlığı bir gerçektir. Bu sorunun çözümü için, yasal düzenlemelerin yanı sıra, çocukluktan itibaren tüm vatandaşlarımıza ahlaki ve vicdani eğitim de verilmesi gerekmektedir. Peygamberi, “Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allah’ın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!” buyuran bir dinin mensubu olan milletimizin, bu değerler kendisine iyi bir şekilde öğretildiği takdirde asla kadına şiddet uygulamayacağına yürekten inanıyorum.
Günümüzde devletlerin gösterdiği ilerleme ve gelişmişlik, kadına duyulan saygı, verilen hak ve sorumluluklarla ölçülmektedir. Bu bağlamda, Gümüşhane’de de kadınlarımızın sosyal yaşamda hak ettikleri yere gelmesi için önemli ve somut adımlar atılmaktadır. Valiliğimiz koordinasyonunda, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar olaylarının azaltılması ile kadınlarımızın üretime katılmaları yönünde gayretli çalışmalarımız devam etmektedir.
Doğumdan ölüme kadar hayatımızın her anında varlıklarıyla onurlandığımız, desteklerini bizden hiç bir zaman esirgemeyen kadınlarımızın toplumsal, ekonomik ve siyasal alanda etkinliklerinin daha da artmasına vesile olması dileğiyle tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, mutlu ve huzurlu bir yaşam geçirmelerini temenni ediyorum.”
MİLLETVEKİLLERİ OSMAN AKGÜL, CİHAN PEKTAŞ
“Toplumumuzun temel taşı olan ailenin en önemli mimarları, fedakâr ve cefakâr kadınlarımızdır.
Biz, cennetin annelerin ayaklarının altında olduğunu bildiren bir medeniyetin mensuplarıyız.
Bin yıldır bu topraklarda hür ve bağımsız yaşamamızı temin eden ecdadımızın cephedeki en büyük yardımcıları Hayme anadan, Nene Hatun'a kadar bugünlere gelmemizde hayatlarını hiçe sayan bütün kahraman ninelerimizi de rahmetle anıyoruz.
Ecdadımız, kadınlarımızı hayatın her alanında en müstesna yere koymuştur. Günümüzde ve gelecekte bu davranış, sevgi ve saygı ile devam edecektir.
Bu vesile ile “8 Mart Dünya Kadınlar Gününü” kutlar, yeryüzünde ki bütün Annelerin aileleriyle huzurlu yaşayacakları Mutlu yarınlar dileriz”
BELEDİYE BAŞKANI ERCAN ÇİMEN
Gümüşhane Belediye Başkanı Ercan Çimen, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle mesaj yayımladı.
Başkan Çimen, 1977 yılından beri 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün kutlandığını anımsatarak, "Kadın hakları konusuna dünya çapında verilen önemin artmasının sonuçlarından birisi olarak 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etmiştir. Kadınların, erkeklerle eşit haklara sahip olma mücadelesinin başlangıcı sayılan 8 Mart günü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlar için bir bilinçlenme ve dayanışma günü olarak kutlanmaktadır" dedi.
Aile ve toplum yapımızın temel direğini oluşturan kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ettiğini kaydeden Başkan Çimen, "Dinimize göre kadınlar ve erkekler yaratılış olarak eşittirler. Bu konuda Allah Kur-an’da ‘ Ey İnsanlar! Biz sizi, bir erkek ile bir dişiden yarattık... Hiç şüphesiz Allah katında en değerliniz takvaca en ileri olanınızdır’ buyurmaktadır. Bundan dolayı kadınlarımıza hak ettikleri değeri vermemiz aynı zamanda dinimiz İslam’ın gereklerindendir. Kadınlarımızın haklarını yalnız bir gün değil her gün savunmalıyız. Senede bir gün onları anlamaya çalışmak,onların haklarından bahsetmek, çektikleri sıkıntıları anlamaya çalışmakla yetinemeyiz. Bu duygu ve düşüncelerle Türk Tarihinde kahramanlık destanları yazan; Nene Hatun, Erzurumlu Kara Fatma, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Halime Çavuş, Emir Ayşe, Tayyar Rahmiye, Kılavuz Hatice gibi binlerce kadın kahramanımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Tüm kadınlarımızın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum” ifadelerine yer verdi.
İL EMNİYET MÜDÜRÜ ORHAN KAR
“Toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan kadınlar aile kurumunun temel taşını oluşturmaktadırlar. Varlıklarıyla hayatın her alanında fedakârlığı, duyarlılığı temsil eden kadınlar ve yeri geldiğinde cepheye zor şartlar altında mermi taşıyan Türk kadının Vatan toprağının çizilmesinde göstermiş olduğu azim ve gayret çok değerlidir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, başta şehit eşleri ve şehit anneleri olmak üzere tüm kadınların bu anlamlı gününü en kalbi duygularla kutluyorum.”
AK PARTİ GÜMÜŞHANE KADIN KOLLARI BAŞKANI ŞÜKRİYE KARABULUT ORHAN
“Dünya ve Türkiye Nüfusunun yarısını oluşturan kadınların ekonomik ve sosyal yaşama katılımları, toplumsal ve ekonomik kalkınmadan yararlanma düzeyleri maalesef nüfuslarıyla doğru orantılı değildir.
Ülkemizde de kadınlarımız için birçok düzenleme yapılmasına rağmen henüz istediğimiz seviyeye ulaşılamamıştır. İktidar olduğumuz günden bugüne kadar,kadınlara yönelik yapılan tüm düzenlemelerde, insana hak ettiği değeri verme gayretinde olduk. Hükümetlerimiz; aile ve toplum hayatında kadını görünür kılarak işlevini artıracak tedbirler aldı. Bu kapsamda, kadınların her alanda daha ileri düzeyde temsilini sağlamaya yönelik çalışmalarımız tüm hızıyla sürdürülmektedir.
Kadınlarımız için yapılan ve yapılması planlanan çalışmaların hiçbiri tesadüf değildir. Bilinçli olarak ve kararlılıkla hayata geçirilen politikaların sonucudur. Kurucu Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN ve Başbakanımız Sayın Ahmet DAVUTOĞLU’ nun güven ve destekleriyle sürekli güçlenen Kadın Kolları, sadece seçim günü değil, her zaman sahada olmuş, 919 ilçede hane hane vatandaşlarımızın istek ve ihtiyaçlarını dinlemektedir. En çok da kadınlarımızı…
Batıdan Doğuya, Güneyden Kuzeye dinlediğimiz kadınlarımız, analarımız, kız kardeşlerimiz, son günlerde “birliğimizi dirliğimizi bozamayacaklar” diyerek haykırmakta, terörün her türünü lanetlemektedir...Çünkü terör ve savaş ortamlarının mağduru her zamankadınlar olmaktadır.
1857’de New York kentinde daha iyi çalışma koşulları için grev yaparken çıkan yangında ölen 129 kadın tekstil işçisi anısına,duyarlılık gösterilmiş; Birleşmiş Millet tarafından “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlenmiştir. Ne yazık ki aynı hassasiyet, gönül coğrafyamız ve mazlum coğrafyada hayatını kaybeden kadınlara, onların kıyıya vuran çocuklarına ya da eşlerine gösterilmemiştir. Vicdan ve merhametin timsali olan kadınlar, bunu affetmeyecektir.
Hayata her anlamda “can” katan kadınlara yapılan her hizmetin, halkın sağlığına, huzuruna, mutluluğuna; dolayısıylaHakk’a yapıldığını savunan anlayışımızla;tüm dünya kadınlarının özelliklede mazlum coğrafyada yaşayan kadınların ve ANA-DOLU’ muzun değerli kadınlarının “Dünya Kadınlar Günü” nükutlar; refah, huzur ve barış içinde yaşayacakları yarınlar dilerim.”
CHP KADIN KOLLARI BAŞKANI BELGİN ÇAKIR
“8 Mart "Dünya Emekçi Kadınlar Gününün" kısa tarihçesi şöyledir: 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Bu grev esnasında polis işçilere saldırdı ve onları fabrikaya kilitledi. İşçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan yangında, işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. Ölen işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. Bu olaydan 53 sene sonra, 8 Mart 1857 tarihinde tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak anılması kabul edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.
Kadına medeni kanunla resmi nikah ve güvenceyi sağlayan, miras konusunda ve diğer tüm konularda kadına eşit haklar getiren, kadının okuması ve istediği meslekte çalışması imkanını yaratan, kısaca bu ülkenin eşit ve özgür bireyi olması gereken kadını yücelterek hak ettiği yere çıkaran Atatürk devrimlerinin yarattığı imkanlardan sonuna kadar faydalanıp, Atatürk devrimlerini beğenmeyen ve o muhteşem döneme enkaz nitelemesi yapanları kınıyor ve milletin vicdanına havale ediyoruz. Büyük önderimiz Atatürk ve Cumhuriyetin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisinin; adeta yok sayılan kadına kazandırdığı bu büyük haklar; maalesef baskıcı muhafazakar ve gerici yaklaşımlarla hızla törpülenmeye ve yok edilmeye devam ediyor.
Ülkemizde kadının toplumsal durumu, hakları ve özgürlükleri son derece sıkıntılı durumdadır. Bazı verileri kamuoyumuzun dikkatine sunmak istiyoruz. Türkiye'de çalışan kadınların sorunları gün geçtikçe boyutlanarak artıyor. Kayıt dışı çalışmanın yaygınlaşması sonucunda sigortasız, güvencesiz çalıştırılan kadınların emek sömürüsünün önüne geçmek bugün çok can alıcı bir sorun olarak önümüzde duruyor. Diğer yandan, kıdem tazminatının kaldırılmasının öngörülmesi gibi, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'nda öngörüldüğü gibi yasal değişiklikler, kadınları yakından ilgilendiren olumsuz düzenlemeler getireceği için çalışan kadınların gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Son derece düşük ücretlerle İŞKUR benzeri çalışma hakkı elde edenlerin de, düzenli, güvenceli,adil bir ücretle nitelikli ve onurlu bir meslek sahibi olmalarının önü kesiliyor.
AKP'nin İktidarda olduğu 2002 - 2015 yılları arasında cinayete kurban giden kadın sayısı 13 bin 381'dir. Cinayet kurbanı kadınların yaklaşık % 50'sinin eşi, eski eşi veya akrabası tarafından öldürüldüğü ortaya çıkmaktadır. AKP döneminde kadın cinayetlerindeki artış % 1400 dür. Dünya Ekonomik Forumu'nun Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre 135 ülke arasında Türkiye: Kadınların ekonomiye katılımda 127, Eğitim olanaklarına erişiminde 104, Siyasete katılımda 103 ve kadın yoksulluğunda 122. sıradadır.
Dünyadaki işlerin %66'sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10'una sahipler. Dünya'daki mal varlığının ise % 1'ine sahipler. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34'ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90'ına ve toplam mal varlığının % 99'una sahipler. Ülkemizde şehirlerde evli kadınların % 18'i, köylerde de % 76'sı eşleri tarafından dövülüyor. Kadınların % 57,7'si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor. Aile içi suçların % 90'ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.
En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suiistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suiistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suiistimal şeklidir.
Ülkemizde şuan kadın olmak; çocuk yaşta gelin olmak, ayrımcılıkla, şiddetle, acıyla, tacizle, tecavüzle ve ölümle iç içe yaşamak demektir. Ne acıdır ki; ülkemizde ardı arkası gelmeyen kadın cinayetlerinin, tecavüzlerinin, tacizlerinin ve kadına şiddetin önüne bir türlü geçilememektedir.
Özgecanlar, Canseller bildiklerimizdir ve maalesef ne ilktir ne de sondur. Bunların dışında binlerce bilinmeyen duyulmayan veya kamuoyunun dikkatini çekemeyen acı ve ıstırabı kadınlar her gün yaşamaktadır.
Türkiye'de Kadını bu duruma düşüren, yani dünyanın en geri ülkelerinin bile gerisine iten bu yönetim anlayışını ve iktidardaki sorumlularını kınıyoruz. "Özgecan Yasası" olarak bilinen ve CHP tarafından Meclise sunulan "Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetlerinde İndirimin Uygulanmaması" yasa teklifini kabul etmeyen ve buna karşı çıkan AKP grubunu kınıyor, kadınların bu haklı beklentilerinin yasalaşması yönündeki tutumlarını derhal değiştirmeye çağırıyoruz.
Bu yoz yönetim anlayışını; kadınların etek boyları ile uğraşmak, kahkaha atıp atamayacağına karar vermek, kaç çocuk doğuracağını belirlemek, hamile iken sokakta gezip gezemeyeceğine dair fetva vermek, sezaryen veya kürtajla uğraşmak, okuması veya çalışmasına gerek olup olmadığı gibi saçma, ilkel ve çağ dışı tartışmaları yapmak yerine, kadının ülkemizde yaşadığı bu büyük ve derin sorunlar yumağının nasıl çözüleceği üzerine kafa yormaya çağırıyoruz.
Peki çözüm nedir? Çözüm kadını yok sayan, eve kapanıp sadece çocuk doğurma ve ev kadınlığı görevi ile görevli cinsel bir obje olarak gören, kadını üretimden, iş hayatından, eğitimden kopararak ekonomik bağımsızlığını kazanmış özgür ve gelişmiş birey olmaktan alıkomayı hedefleyen bu çağ dışı yönetim anlayışından bir an önce kurtulmaktır. Kadınların hak ettiği düzenin kurulması için adres bellidir, bu adres Cumhuriyet Halk Partisidir. Son 14 yılda sayamadığımız, dilimizin dönmediği bütün acıları, bütün kederleri Cumhuriyet Halk Partisinin birleştirici, merhametli, inançlı ve ilerici kadınları saracaktır.
Bizler Cumhuriyet kadınları olarak; Atamızın bizlere tanıdığı haklara, devrimlerine ve demokratik laik cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkacağız. CHP'li demokrat ve aydın kadınlar olarak; 14 yıldır yaşadığımız "Enkaz" gibi kaotik ortamdan çıkarak, gelecek nesillere; savaşların, yıkımların, ölümlerin, kadına şiddetin ve ayrımcılığın olmadığı, zalimlerin değil mazlumların kazanacağı, barışın, huzurun, eşitliğin, özgürlüğün ve adaletin kurulduğu, pırıl pırıl bir demokratik cumhuriyetin alabildiğine yaşanacağı bir Türkiye'yi yaratıp, bizden sonraki nesillere büyük bir huzur ve vicdan rahatlığı ile bırakacağız.
Cinsel ve sınıfsal sömürüye son verebilmek adına, eşitlik, özgürlük ve demokrasi adına, emeğin değerinin katlanması ve hak ettiği değere ulaştırılması talebimizle kadınlarımızın "Dünya Emekçi Kadınlar Gününü" kutluyorum.”
MEMUR -SEN VE EĞİTİM BİR-SEN KADIN KOMİSYONU BAŞKANI AYNUR BİLGİN
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların haklarını aramak, çalıştıkları işin karşılığı olan ücreti alabilmek için başlattıkları mücadele mirasının yıldönümüdür. Bu mücadelenin 1857 yılında başladığı dikkate alındığında, aradan geçen süre zarfında kadının yaratılış gayesi çerçevesinde hak ettiği değer, toplumsal misyon, sosyal inşa ve geleceği ihya ekseninde yeterli gelişmenin olmadığı açıkça görülmektedir.
Emeğin hak ettiği değeri bulması ve insanın inandığı değerlere uygun yaşamasını sağlanmak noktasında mücadele etmeyi varlığının amaç ve ilkesi gören sendika olarak, bütün kadınlarımızın gününü kutluyor, kendilerine sağlık, huzur ve başarı diliyoruz. Kadınlar, toplumun temel taşı, direğidir. Başarı, huzur ile tesis edilmek isteniyorsa, o direğin sağlam tutulması hayati önem ve önceliktedir. Bugün, dünyanın yaşadığı derin sosyal, psikolojik, kültürel bunalımların tabanında, hayatın esas nüvesini oluşturan ailede merkezi rol üstlenen kadının ontolojik konumundan edilmesi yer almaktadır. Yine bugün, gerek acımasız kapitalist işleyiş gerekse savaş ve terör gibi yıkıcı gidişat, çocuklarıyla birlikte en çok kadınları mağdur etmektedir.
Pragmatizmin siyasi, sosyal, ahlakî bütün sınırları aştığı, daha doğrusu çiğneyip geçtiği dönemlerde, parasal kazancı ‘put’ edinen kapitalizm, çıkar alanını genişletmek için, üretimin hizmetinde tüketime köle yaptığı kadını gelenekten, kültürel değerlerden uzaklaştırmış, tasarlanan yenidünyanın kışkırtıcı figürü ve ikonu haline getirmiştir.
İslâm coğrafyasında ve Batı modernizmine teslim olmamış diğer toplumlarda, toplumsal değişimlerin, hatta bizde 28 Şubat sürecinde görüldüğü şekliyle siyasi dayatmaların kadın üzerinden sürdürülmesi tesadüfi olmayan toplum mühendislikleri gereği olarak baştan sona planlı programlı operasyonlardır. Operasyon yapanların kadının özgürleşmesi gibi bir dertleri asla olmamış, ancak onlar, kadınlarını kendi ideolojileri doğrultusunda biçimlendiremedikleri toplumları etkisizleştiremeyeceklerini anlamışlardır.
Bizim değer dünyamızda kadın hiçbir ideolojinin ne aracı ne oyuncağıdır; yaşamın ana öğesi, kurucu ve koruyucu unsuru, bir bütünün diğer yarısı olarak bütünlüğün tamamlayıcısıdır. Evde, sosyal ve kültürel hayatta kadın her türlü kültürel varlığın yüklenicisi olmuştur.
Kadını evinden, ailesinden koparıp, onu kendine özgü fıtratından uzaklaştırmayı çağdaşlık, özgürlük, eşitlik gibi içi aldatmalarla doldurulmuş kavramlarla kışkırtan, kontrolden çıkmış birinci feminist dalga, geride telafisi imkânsız tahribatlar bırakarak yerini ikinci dalgaya bıraktı. İkinci dalganın talepleri, kadının çalışmahayatına girmesinin doğal sonucu olarak aile merkezli bir yaşamdan uzaklaşmanın veya aile bağlarının gevşemesi ilene tür sosyal, ruhsal çalkantıların, bozulmaların başladığını ağır, acı tecrübelerle gözler önüne serdi. Köklü, kapsamlı değişim, yaşamın oturduğutemelleri derinden sarsmaya başladı. Batı, her şeyini katarakyükselttiği yeni uygarlığını, önce ucuzlattığı, sonra da büsbütün yıkıpyok ettiği ruhun, aklın, sevginin üzerine inşa etti. Bugün ikinci dalganın talep ettiği ev ve aile merkezli hayat, hükûmetlerin eylem ve çalışma programlarında uygulamaya konulmaya başlamıştır.
Gelinen noktada, modern yaklaşım sadece kadın için değil, insan içinhiçbir ontolojik anlam ve amaç inşa edememiştir. Kadın olsun erkek olsun, insan, manasız bir yaşam içinde boş hayallerle avunmaktadır. İnsan, anlam derinliğini, asaletini yitirmiş, yitirmek üzeredir. İlk evrede aldatılarak sömürülen kadın, ruhunun güzelliğinden soyulmuş, ikinci evrede tensel varlığı tüketim piyasasına pazarlanarak doğrudan aldatıcı bir figüre dönüştürülmüştür. Şimdi o değer olarak hiçleştirilmiş varlığıyla şehevî duyguların tatmin aracı yapılmıştır. Kapitalizm, kurnazca sürdürdüğü algı operasyonlarıyla iliklerine kadar sömürüye ve pazarlamaya elverişli hale getirdiği kadını ‘özgürlük ’yalanıyla aldatmayı sürdürebilmektedir. Son tahlilde kadına cinsel bir obje olmanın ötesinde anlam yükleyemeyenler, ona tarihinde en aşağılık muameleyi reva görmüşlerdir. Kadının maddi-manevi tüm varlığı, sömürü, istismar, yağma, talan ve kazanç alanına dönüştürülerek hiçleştirilmiş, aşağılanmıştır. Eğer ‘Kadının Adı Yok’sa, bu sebeple ve bu gelişmeler nedeniyle yoktur.
Sosyal, kültürel değişimin karmaşık toplum yapısı içinde bir mihenk taşı olarak kadının hayat içinde konum ve saygınlığını muhafaza etmek önemlidir. Dışarıda iş kadını, çalışan, içeride evinin hanımı, çocuğunun annesi olarak kadın, toplum düzenimizin en saygın varlığıdır. ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ anlayışı ile biz kadına sevgi, saygı ve hürmetle yaklaşırız. Kadınlarını zelil eden toplumlar, zillete düşer.
Bize göre, bu bozulmaya ödün vermeksizin kadın hayatın her kademesinde yer almalıdır. Kadın, hayati görevi göz ardı edilmeksizin desteklenmeli, korunmalı, tahkim edilmelidir. Çünkü kadını korumak toplumu korumaktır; tüm canlılığı, coşkusu, nezaheti, inceliği ile bugünü ve yarını korumaktır.
Eğitim-Bir-Sen olarak, böyle bir günü, kadınların sorunlarına odaklanma açısından bir fırsat olarak görürken, kadınları ve sorunlarını adeta bir güne hapseden anlayışı da sağlıklı bulmadığımızı belirtiyor; başta kadın çalışanlar olmak üzere, bütün kadınların ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü, sorunlarının çözümüne vesile olması temennisiyle bir defa daha kutluyoruz.”
GÜMÜŞHANE-BAYBURT BÖLGE BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANI AV.BURCU ALTINOK
“Dünün kız çocuğu, geleceğin annesi ve büyüğü olarak biz kadınlar tıpkı bir tual gibi bembeyaz bir sayfayız. Dileriz ki bu tual şiddetin hiçbir tonuyla boyanmaz ve ilk günkü temizlik, aydınlık ile baki kalır.
Kadın-erkek eşitliğinin siyasi ve idari platformlarda da hayat bulduğu, cinsiyet kaynaklı şiddetin sona erdiği, küçük yaşta evliliklerin nihayete erdiği güzel yarınlar temennisiyle…
8 Mart Dünya Kadınlar günümüzü Gümüşhane-Bayburt Bölge Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak hukukun verdiği güvenle kutluyoruz.”
TÜRK SAĞLIK-SEN ŞUBE BAŞKANI LOKMAN YAKUT
“8 Mart Dünya kadınlar günü kadının çalışma hayatındaki hak arama mücadelesinin adıdır. 8 Mart kadınlar için dayanışmanın birlikte mücadele etmenin adıdır. Kamuda çalışan kadınlarımızda artık güçlerinin farkına varmalı sorunlarının çözümü için kendileri mücadele ortamında yer almalıdırlar.
Burada önemle ifade etmek isteriz ki çalışma hayatında yaşanan sorunların çözümü için kadınlarımıza da görevler düşmektedir. Türk kadını sesini duyurmalı, düşüncelerini açıklamalı ve çözüm için mücadele etmelidir. Sivil toplumda görev alan kadınlar Türk kadının temsilcisi ve ümididir. Kamuda çalışan bayanların seslerini güçlü olarak duyurabilecekleri örgütlerde hiç şüphesiz ki sendikalardır. Bu nedenle Türk Sağlık-Sen olarak kadınlarımızı sendikal mücadelemize ortak olmaya çağırıyor ve güçlü ailemizde sorunlarını çözmek için bir arada bulunmalarını istiyoruz.
Bugün sağlık ve sosyal hizmet kolumuzda görev yapan doktor,ebe,hemşire,acil tıp teknisyeni/teknikeri, laboratuvar teknisyeni/teknikeri,radyoloji teknisyeni/teknikeri ,genel idari hizmet ve teknik hizmet çalışanlarımız Türk kadınının zor şartlarda ülkesine ve milletine hizmetinin bir diğer timsalleridirler. Sağlık Çalışanlarımız her gün sözlü veya fiziksel şiddetin yaşandığı sağlık kurumlarında zor koşullarda hizmet etmektedirler. Kreş, lojman gibi bazı sosyal imkânlardan mahrum bırakılmakta, özellikle kırsal kesimde hizmet üretirken malzeme eksikliği, fiziki mekân yetersizliği gibi sorunlarla uğraşmaktadırlar. Bunların çözmenin yolunda en büyük adımda bu sıkıntıları yaşayan çalışma arkadaşlarımızın sorunlarını birliktelik içerisinde dile getirmesidir.
Bunun içinde kamuda görev yapan kadınlarımızın haklarını savunacakları ve sorunlarını güçlü bir şekilde dile getirecekleri kurumlar sendikalardır. Biz sağlık ve sosyal hizmet kolunda görev yapan tüm bayan arkadaşlarımızı Türk Sağlık-Sen çatısı altında mücadeleye ve haklarımızı savunmaya çağırıyorum. Gerçek bir hak arama gücünde buluşmaya davet ediyorum.
Türk Sağlık-Sen olarak başta şehit anneleri ve eşleri, Sağlık ve sosyal hizmet alanında şifa dağıtan, şefkat veren, çalışma arkadaşlarımız olmak üzere, tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz. Toplumsal yaşamda ve sendikal hayatta mücadele eden kadınlarımıza başarılar diliyor ve kadınlarımızın tüm sorunlarının göstermelik tartışmalardan uzak bir şekilde çözüm odaklı olarak irdelenmesini istiyoruz.”
Güncelleme Tarihi: 07 Mart 2016, 15:08