ABD'nin Valparaiso Üniversitesi’nden Prof. Dr. Musa Pınar, ‘Markaların Ülkeler İçin Önemi; Amerika ve Türkiye Örneği’ başlıklı ortak oturumunda ‘Yöremizin insanları, ülkemizin tarihi eserlerinin marka olmasının onlara sağlayacağı faydanın bilincinde değil’ diyerek önce düşünme şeklimizin değişmesi gerektiğini vurguladı.
Gümüşhane Üniversitesinde Türkiye’de marka ile marka kent kavramlarını birleştiren az sayıdaki kongrelerden birisi olan ‘Uluslararası Marka ve Marka Kent Kongresi’ ikinci gününde tüm hızıyla devam etti.
Kongrenin ikinci gününde ABD'nin Valparaiso Üniversitesi’nden Prof. Dr. Musa Pınar, “Markaların Ülkeler İçin Önemi; Amerika ve Türkiye Örneği” başlıklı ortak oturumda katılımcılarla buluştu.
Uzun yıllardan beri marka konusunda ABD’de bilimsel çalışmalar yapan Prof. Dr. Musa Pınar, Türkiye’de değerli markaların olduğunu ve en güçlü markaların ise bankaların olduğunu söyledi.
Dünya markalarında en değerli 10 marka arasında 8 markanın ABD’ye ait olduğunu ve bu markaların teknoloji ağırlıklı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Pınar, Amerika’da neredeyse her şehrin bir markasının olduğuna dikkat çekerek, ‘Bizim 7 bölgemiz var, bizim neyimiz var?’ sorusunu yöneltti.
Ar-Ge yatırımlarının önemine vurgu yapan Pınar, Ar-Ge’ye yapılan yatırımların Türkiye’de az olduğunu ve inovasyon olmadan markanın olmayacağını ifade etti.
Marka, Verilen Sözün Tutulmasıdır
Bir markanın vaat ettiği şeyi mutlaka yerine getirmesi gerektiğine değinen Pınar, “Marka verilen sözün tutulması demektir. Eğer bir marka olacaksanız verdiğiniz her sözü tutmak zorundasınız. Markanın gerçek sahibi ise müşterilerdir. Çünkü müşteriler ürünü almadığı an marka biter. Kent markalaşmasında da durum aynı. Bir kent bir şey vaat ediyor ve bunu yerine getirmesi gerekiyor” diye konuştu.
Taklitçilik En Büyük Sorun
İnovasyonun çok önemli olduğunu fakat en önemli sorunun taklitçilik olduğunu kaydeden Pınar, “Türkiye’nin en önemli sorunu taklitçilik. Taklitçilik ile marka olunmuyor.” Sahil bölgelerinde bakıyorsunuz birçok yerde taklit markalar yer alıyor. Türkiye’de kendi markamızı yaratanları korumalıyız ve kendi markalarımızı satmalıyız” ifadelerini kullandı.
Düşünce Tarzımızı Değiştirmeliyiz
Türkiye’de öne çıkması gereken unsurlar ile ilgili konuşan Pınar, düşüncelerini şu sözlerle paylaştı: “Türkiye’nin öne çıkması gereken alanlar bana göre başlangıç noktası tarihi eserlerimizdir. Türkiye açık hava müzesi gibi. Yörenin insanları, ülkemizin tarihi eserlerinin marka olmasının onlara sağlayacağı faydanın bilincinde değil ve biz ülke olarak insanlarımızı eğitmiyoruz. Sahil turizmimiz var ve alternatif olarak yayla turizmimiz var. Biz neden fındığı marka yapamıyoruz? Eğe’nin pamuğu, Karadeniz çayı birer marka olabilir. Tüm bunların marka olabilmesi için önce belki bizim düşünce tarzımızı değiştirmemiz gerekiyor. Biz bunu demezsek bizi zorla oraya götüremezler.”
Değerlerimize Sahip Çıkmalıyız
Değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini, değerlerimiz ile farklılaştığımızı anlatan Pınar, “Türkiye’nin çok güzel yemekleri var. Eğer biz kendimizi tanıtmaz ve konumlandırmazsak başkaları bizi istediği gibi tanıtır ve konumlandırırlar. Bu çok basit bir kuraldır. Türkiye’ye 20-30 milyon turist geliyor ve bunlar neden Türk yemeği yemeden gidiyorlar. Çünkü yemek yiyecekleri yer yok ve bizler bunu yapmak zorundayız” şeklinde konuştu.
Öğrencilere Altın Değerinde Tavsiyeler
Öğrencilere Türkiye’de gelecek sizin diyen Pınar, öğrencilere şu tavsiyelerde bulundu: “Hepimiz bir markayız. Bazılarımız iyi marka, bazılarımızsa kötü marka. Kötü markayı almıyorlar, iyi markayı ise seçiyorlar. Bir şey zorsa marka için en önemli fırsattır. Zor olanı birçok kişi yapmaz, yapanlar ise marka olur. Zorluk, rekabeti de ortadan kaldıran bir faktördür. Kendinizi yetiştirin ve hayal kurun. Neyi yapabileceğinizi önce öğrenin. En iyi olun, en iyi olunca marka olunuyor. Zorlanacaksınız, zorlanacaksınız ki gücünüzü keşfedeceksiniz. Hayal kurun, en iyisi olabilmek için her şeye imkanınız var ve zekisiniz. Liseyi bitirip üniversiteye giren herkesin zeka gücü vardır. Sıra istek ve arzuya kalıyor. Bu olduğu zaman her şeyi başarırsınız. Başarısızlıktan da korkmayın. Başarısızlık olmadan da neyi yapamayacağınızı öğrenemiyorsunuz.”
Haberin Kaynağı: Olay Gazetesi