Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bulunan Tomara Şelalesi muhteşem görüntüsü, gizemli hikayeleri ve gür sesi ile ziyaretçilerini bekliyor.
Geçtiğimiz yıllarda şelale alanında yapılan yenileme çalışmaları ve bozuk olan yürüyüş parkurlarının tamir edilmesinin ardından bölge ziyaretçilerini ağırlamaya hazır hale getirildi.
Gümüşhane Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği de (GÜFSAD) yılın her mevsiminde kayaların arasından fışkıran suyunu bahar aylarında doruk noktasına çıkaran ve Gümüşhane’nin önemli turizm merkezlerinden olan Tomara Şelalesine gezi düzenledi.
Kulüp üyesi fotoğrafçıların bir tam gün boyunca yüzlerce kare fotoğraf çektiği bölgeye havanın güzel olmasını fırsat bilen çok sayıda yerli ve yabancı turistte geldi.
Şiran ilçesine bağlı Seydibaba köyü sınırları içerisinde bulunan ve ilçe merkezine 25 kilometre mesafede ki Tomara Şelalesinin hem görüntüsü, hem sesi hem de hikayeleri ile cezbedici olduğunu ifade eden GÜFSAD Başkan Yardımcısı Mustafa Zengin, dernek olarak çektikleri fotoğraflardan sergi yapacaklarını söyledi.
Tomara’nın yörede “Kırk Gözeler” adıyla anıldığını hatırlatan Seydibaba Köyü Muhtarı İbrahim Kara ise Çimen dağlarında bulunan yeraltı sularının yüzeye çıktığı noktada ki şelalede suyun 40 ayrı yerden çıktığını, süt beyazı ve köpük halinde çıkan suyun yaklaşık 35 metre genişlikte ve yaklaşık 25 metre yükseklikten dere yatağına düştüğünü belirtti.
Kara, Tomara şelalesinin efsanesini ise şöyle anlattı: “Seydibaba Köyü çobanı kendi kendine sürüyü otlatıyormuş. Öğlen saatlerinde sürüyü götürüp ıssız yerde yatırıp abdestini alır namazını kılarmış. Köylü çobanı sürüyü susuz bırakıyor diye dava etmiş. Bir gün çobanı takip etmişler. Tam öğle zamanı çoban yine sürüyü aynı ıssız yere indirmiş. Elindeki değneğini toprağa vurmuş. Çıkan sudan kendisi abdest alıp namazını kılmış sürü de suyunu içmiş. Çoban namazını kıldıktan sonra bakmış ki köylü kendini seyrediyor. Buna çok kızan çoban kavalını bir tarafa bıçağının kılıfını bir tarafa savurmuş. Biri düşmüş Tomara Şelalesi’ne diğeri de Çamoluk İlçesi'nin Mindaval Köyü‘ne. Kaval ile bıçağın kınının düştüğü yerden sular fışkırmış. Kırk ayrı yerden su çıkan Tomara Şelalesi'nin diğer bir adı da Kırk Gözeler olarak günümüze kadar gelmiş.”
Yörede şelalenin oluşumu ile ilgili çok çeşitli efsaneler ve öykülerin dillendirildiğini ifade eden Kara, o hikayeleri şöyle anlatıyor: “Bir başka hikaye ise, suyun beyaz ve köpüklü olması ile ilgilidir. Hikayede köpüklü suyun, bir kadının çocuğunun bezini suda yıkaması sonucu oluştuğu anlatılır. Farklı bir öyküde ise, dağda sürüsünü otlatan bir çobanın, kavalını tepelerde bulunan yarıklardan bir tanesine düşürdüğü, düşen bu kavalın da Tomara’dan çıktığı ifade edilir. Yine, Tomara Şelalesinde sularının düştüğü noktada bir kapının varlığından bahsedilir. Kapının arkasında ise çeşitli gizemlerin olduğu söylenir.”
Şelalenin Gümüşhane turizm açısından büyük bir önem arz ettiğini idile getiren Kara, şelalenin suyunun önceki yıllarda daha yüksek bir bölgeden düşüş yaptığını, 1939 Erzincan Depremi sonrası ise suyun çıktığı yerlerin değiştiğini ve bu günkü halini aldığını sözlerine ekledi.
Güncelleme Tarihi: 22 Mayıs 2012, 14:36
Geçtiğimiz yıllarda şelale alanında yapılan yenileme çalışmaları ve bozuk olan yürüyüş parkurlarının tamir edilmesinin ardından bölge ziyaretçilerini ağırlamaya hazır hale getirildi.
Gümüşhane Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği de (GÜFSAD) yılın her mevsiminde kayaların arasından fışkıran suyunu bahar aylarında doruk noktasına çıkaran ve Gümüşhane’nin önemli turizm merkezlerinden olan Tomara Şelalesine gezi düzenledi.
Kulüp üyesi fotoğrafçıların bir tam gün boyunca yüzlerce kare fotoğraf çektiği bölgeye havanın güzel olmasını fırsat bilen çok sayıda yerli ve yabancı turistte geldi.
Şiran ilçesine bağlı Seydibaba köyü sınırları içerisinde bulunan ve ilçe merkezine 25 kilometre mesafede ki Tomara Şelalesinin hem görüntüsü, hem sesi hem de hikayeleri ile cezbedici olduğunu ifade eden GÜFSAD Başkan Yardımcısı Mustafa Zengin, dernek olarak çektikleri fotoğraflardan sergi yapacaklarını söyledi.
Tomara’nın yörede “Kırk Gözeler” adıyla anıldığını hatırlatan Seydibaba Köyü Muhtarı İbrahim Kara ise Çimen dağlarında bulunan yeraltı sularının yüzeye çıktığı noktada ki şelalede suyun 40 ayrı yerden çıktığını, süt beyazı ve köpük halinde çıkan suyun yaklaşık 35 metre genişlikte ve yaklaşık 25 metre yükseklikten dere yatağına düştüğünü belirtti.
Kara, Tomara şelalesinin efsanesini ise şöyle anlattı: “Seydibaba Köyü çobanı kendi kendine sürüyü otlatıyormuş. Öğlen saatlerinde sürüyü götürüp ıssız yerde yatırıp abdestini alır namazını kılarmış. Köylü çobanı sürüyü susuz bırakıyor diye dava etmiş. Bir gün çobanı takip etmişler. Tam öğle zamanı çoban yine sürüyü aynı ıssız yere indirmiş. Elindeki değneğini toprağa vurmuş. Çıkan sudan kendisi abdest alıp namazını kılmış sürü de suyunu içmiş. Çoban namazını kıldıktan sonra bakmış ki köylü kendini seyrediyor. Buna çok kızan çoban kavalını bir tarafa bıçağının kılıfını bir tarafa savurmuş. Biri düşmüş Tomara Şelalesi’ne diğeri de Çamoluk İlçesi'nin Mindaval Köyü‘ne. Kaval ile bıçağın kınının düştüğü yerden sular fışkırmış. Kırk ayrı yerden su çıkan Tomara Şelalesi'nin diğer bir adı da Kırk Gözeler olarak günümüze kadar gelmiş.”
Yörede şelalenin oluşumu ile ilgili çok çeşitli efsaneler ve öykülerin dillendirildiğini ifade eden Kara, o hikayeleri şöyle anlatıyor: “Bir başka hikaye ise, suyun beyaz ve köpüklü olması ile ilgilidir. Hikayede köpüklü suyun, bir kadının çocuğunun bezini suda yıkaması sonucu oluştuğu anlatılır. Farklı bir öyküde ise, dağda sürüsünü otlatan bir çobanın, kavalını tepelerde bulunan yarıklardan bir tanesine düşürdüğü, düşen bu kavalın da Tomara’dan çıktığı ifade edilir. Yine, Tomara Şelalesinde sularının düştüğü noktada bir kapının varlığından bahsedilir. Kapının arkasında ise çeşitli gizemlerin olduğu söylenir.”
Şelalenin Gümüşhane turizm açısından büyük bir önem arz ettiğini idile getiren Kara, şelalenin suyunun önceki yıllarda daha yüksek bir bölgeden düşüş yaptığını, 1939 Erzincan Depremi sonrası ise suyun çıktığı yerlerin değiştiğini ve bu günkü halini aldığını sözlerine ekledi.