Tarihi Özdenoğlu Konağı’nda düzenlenen basın toplantısına Vahit Olgun ve beraberindekilerle birlikte Gümüşhane Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Köprülü ve basın temsilcileri katıldı.
Toplantıda konuşan Vahit Olgun, Türkiye’deki tüm derneklerin kendi ilçeleri adına kurulmuş federasyonların üst çatısı olacak Konfederasyonu kurmak için çalışma başlattıklarını dile getirerek, projenin ana hatlarını çizdi. Olgun, geçtiğimiz günlerde Gümüşhane’de yaşanan sel felaketi nedeniyle de geçmiş olsun dileklerini iletti.
Son olarak Gümüşhanespor başkanı iken yaşadığı talihsiz bir hadiseden sonra da biraz kendi kabuğuna çekildiğini belirten Olgun, “Bazen geri durmak da gerekiyor. Hani bizim bilmediğimiz, Allah’ın bizim için çizmiş olduğu, takdir ettiği bir süreç var. Bazen istesek de istemezsek de onu yaşıyoruz. Daha sonra da böyle biraz kendi hayatımızı yaşama eğiliminde olduk. Yine bürokratik yaşamımız da tabi İstanbul’da devam etti. Fakat bu zaman zarfında biz her ne kadar ya biz bu işleri bıraktık kenarda duruyoruz desek de hemşerilerimiz böyle bir sürecin olmadığını, olmayacağını sürekli telkin ettiler. Gerek buradaki hemşerilerimizin İstanbul’daki taleplerine, gerek İstanbul’daki hemşerilerimizin talepleri olduğu zaman da kayıtsız kalmadık. Doğal olarak ilgilenme eğiliminde olduk. Gücümüzün yettiği işleri de çözdük. Gümüşhane Dernekler Federasyonu bizden sonra yine bizim referansımızla bir arkadaşımız devam etti. Fakat beklenilen bir sonuç da elde edilemedi” dedi.
Kendi başkanlığı döneminde de Gümüşhane derneklerinin konfederasyonlaşması süreci olduğunu ifade eden Olgun, “Bende başkanken aslında bu işi başaramamıştık. Ama buradaki süreç de şu. Düğmeleri bir sefer yanlış iliklemeye başladığın zaman doğruyu tutturamazsın. Belki işin başında o gün olduğumuz zaman göremedik. Sistem olarak ilerleyişimizin yanlış olduğundan dolayı doğru sonuca varamamıştık. Son federasyonun biraz daha bizden sonraki süreçte belki bekleneni verememesi, burada tabii pandemi vesaire de girdi ama pandeminin ilk döneminde biz vardık. Pandemi de girmiş olması belki biraz daha dernekleri bu işlerden kişileri soğuttu vesaire. Bir duraksama dönemi oldu. Onun için dışarıdaki Gümüşhanelilerin sesinin daha gür çıkabilmesi için, içerideki Gümüşhanelilerin dışarıya daha hızlı gürleyebilmesi için birlikte hareket etmenin zorunluluğu doğdu. İşte hal öyle oluncada İstanbul’da özellikle dernekler üzerindeki etkimiz hiç kaybolmadı. Sağ olsun arkadaşlar her etkinliklerinde programlarında davet ettiler. Bizler de olmaya çalıştık. Bu sürecin de yine en azından bizim öncülüğümüzde yavaş yavaş hareketlendirmemiz gerektiğini taban bize sürekli telkin etti. Biz aslında bir yıldır her ne kadar taban sürüklese de arkadaşlar bilir böyle geri durmaya çalışıyoruz. Ama gelinen noktada göründü ki geri durmadan ziyade artık en azından Gümüşhaneliler adına bir eser ortaya konulabilmeli gibi düşündük. Yavaş yavaş da bu çalışmaya başladık” diye konuştu.
Yaklaşık 10 yıla yakın İstanbul Gümüşhane Dernekler Federasyonu Genel Başkanlığı yaptığını anımsatan Olgun, “Dernekler Federasyonu Başkanlığımız döneminde arkadaşlar birçok projeyi gerçekleştirmiştik. Siz de bunları yakinen takip etmiştiniz. İstanbul’da ilk tanıtım günleri İstanbul’da aslında Gümüşhane ile birinci Gümüşhane değil ama İstanbul’da ilk tanıtım günlerini yapan ikinci ildi Gümüşhane. Bu da bizim dönemimizde başlamıştı. Feshane’de başlamıştı. Daha sonra da Yenikapı’ya sirayet etmişti ve oradaki çalışmalarda da Yenikapı’da Gümüşhane günlerini düzenlediğimizde arkadaşların birçoğu ya hatta İstanbul’da yaşayanlar İstanbul’da ne kadar Gümüşhaneli var ki nereye adım atsak Gümüşhane Gümüşhane diyor. Çünkü o günkü tanıtımları gerçekten en üst düzeyde yapıyorduk. Ulusal medya bazında yapıyorduk, otobüsler üzerinde yapıyorduk, halk minibüsler üzerinde, billboardlarda, üst geçitlerde, alt geçitlerde, metrolarda adam elini atıyor Gümüşhane, oturuyor Gümüşhane. Muhteşem bir tanıtım günleri düzenliyorduk. Oralara sizlerden de katılanlar vardı. Daha sonra da Gümüşhane’den yine “Geleceğe Yolculuk” adı altında bir proje gerçekleştirmiştik ki aslında o dernekçiliğin özüne uygun en ideal projelerden birisiydi. 300 tane Gümüşhane’den hiç İstanbul görmemiş çocuğu her ilçeden, köyden alıp İstanbul’a götürdük. İstanbul’da gemi turu, boğaz turu, tarihi ve turistik yerleri ziyaret ettirdik. Oradan Çanakkale’ye götürdük. Çanakkale’de Türkiye’nin en azından kurtuluş harbini gözleriyle canlandırdılar ki rehber eşliğinde hatta Çanakkale’yi ziyaret eden bizim otobüste bulunan kendi dernekteki arkadaşlarımız bile rehberlerden dinleyince ya biz Çanakkale’ye çok gitmiştik ama bu sefer hakikaten sanki fetih ruhunu birlikte yaşadık diyerek geldiler. Sonra çocuklarla da konuşmuştuk. Çok da mutlu olmuşlardı” ifadelerini kullandı.
5 yıllık Gümüşhane Eğitim ve Sağlık Vakfı Başkanlığı dönemine de değinen Vahit Olgun, “Vakıf başkanlığını yürütürken de, önce 400 öğrenciyle başladık. Daha sonra da son iki yılında bin öğrenciye Gümüşhaneli üniversitede okuyan öğrencilere burs verecek bir kurum haline getirmiştik. Çalışmalarımız o yöndeydi. İşte yine o gün Tekke’de bulunan bugün Bahçeşehir Koleji o gün bizim Turkuaz Koleji olarak açıp Gümüşhane eğitimine katkılar sunmuştuk. Tabii vakıfta o gün mütevelli heyetimiz bizim 21 kişiydi. Bazı arkadaşlar şöyle söylüyordular. Ya biz paraları veriyoruz. Sen de işin reklamını yapıyorsun. Şeklinde bir değerlendirmeleri vardı. Ben de verenlerden Allah razı olsun diyordum. Benden sonra da 2 sene vakfı satarak, buradaki yeri devrederek, eldeki araçları satarak burs verdiler. Aynı adamlar, yine aynı adamlar iş adamı, aynı adamlar parasını kazanıyor ama bugün vakıf yok denilecek seviyeye geldi. Demek ki bir şeyi sürdürebilmek için hani senin paranın olması yetmiyor. Biraz daha gayret sarf edebilecek ekipmanlara ihtiyaç vardı. Biz de o gün o arkadaşların en azından zekâtlarını hatırlatıyorduk. İşte bu sene zekat sezonun geldi. İşte zekatını ver. Ne kadar hesaplıyorsun? Onun hesapladığı üzerine sen atlamışsındır. Biraz daha fazla koyarak biz alıp oradan öğrencilere dağıtıyorduk. Yani 8 sene önce 1 milyona yakın burs veriyorduk. Daha sonra arkadaşlar aynı anda hem yine dernekler federasyon başkanlığını yürüttük ve daha sonra da biliyorsunuz Gümüşhanespor ikinci ligdeyken çok kötü bir zamanında geldik” dedi.
Gümüşhanespor’un belki tarihinde en sahipsiz bir döneminde elini taşın altına koyduğunu belirten Olgun, “O günde yarım sezona yakın görev yaptık. O günkü şartlarda da arkadaşlar kurduğumuz kadro yani Gümüşhanespor’un kadrosu bir sezonluk toplam maliyeti 2 milyon 800 bin TL düzeyindeydi. Yani benim kurduğum takımın toplam maliyeti. Ama ben yarım sezonda da Gümüşhanespor borçları dahil olmak üzere, federasyondan alınan paralar hariç olmak üzere nakit 3.4 küsür milyon bir para ödedik. Yani Gümüşhanespor’un borçlarıyla ilgili ödedik. Daha sonra da işte talihsiz bir hadise yaşadıktan sonra da biraz kendi kabuğumuza çekildik” ifadelerini kullandı.
Olgun; “Tabi hani düğmeler yanlış iliklenince doğruya gidilmez denildiğinde, şimdi konfederasyon şekli şu. Alt federasyonlar olacak. 3 federasyon olmalı ki konfederasyon kurulsun. Tabi bu da bakıldığında Türkiye’de İstanbul’da Gümüşhane Dernekler Federasyonu var. İşte Ankara’da var. Kocaeli’de var. Samsun’da var vesaire. Fakat hal öyle oldu ki bir sefer o bölgelerdekiler mesela şimdi İstanbul’da evet Gümüşhane Dernekler Federasyonu var ama İstanbul’un bir de ilçelerinde kurulan ilçe dernekleri var. Altlarında köy dernekleri var. Yani tabii bir de ŞİDEF var federasyon. Bakıldığında Gümüşhaneliler Derneği baktığında etkinliğini sürdürüyor. Bünyesinde de 17-18 tane köy derneği var. Ama aynı duruma baktığında işte Ankara’daki GÜDEF toplam bazı derneklerin fonksiyonu kadar bile yoktur. Yani bu görülüyor. Niye? İşte bir federasyon var altında 4 tane 5 tane il derneğiyle oluşan bir yapı. Daha sonra da aslında Şiran Dernekler Federasyonu kurulduğu zaman birçok arkadaşımız karşı gelmişti. Yani dernekçilikle ilgilenen arkadaşların tamamı karşı gelmişti. Ben çok karşı ya da taraf açıklamalarım olmadı ama etkinliklerinde de sürekli bulunmaya çalıştım. Fakat gelinen süreçte görüldü ki Şiran Dernekler Federasyonu’nun kurulması Şiran ölçeğinde ciddi katkılar sundu. Türkiye ölçeğinde de Şiranlılara ciddi katkılar sundu. Demek ki o gün karşı gelinmesi yanlıştı. Bugün doğrusu ortaya çıktı. O zaman biz de bu işi analiz ederken, arkadaşlarla değerlendirirken şöyle bir sonuç ortaya çıktı. Dedik ki Gümüşhane Dernekler Konfederasyonu kurulması şu şekilde olsun. Şiran Dernekler Federasyonu kuruldu. Kelkit Dernekler Federasyonu, Köse Dernekler Federasyonu, Torul, Kürtün bir de Gümüşhane’nin merkez köyleri kapsayacak bir federasyon kurulsun. Dolayısıyla işte örnek veriyorum Gümüşhane’deki Torullular Derneği de Torul Federasyonu’na üye olsun. Sakarya’da varsa, Bursa’da varsa onlar da Torul Federasyonu’na üye olsun. İşte Isparta’da Kelkit varsa o Kelkit Federasyonu’na üye olsun. 6 federasyonun bir araya gelmesiyle de yani o federasyondan alt bünyesini ilçe dernekleri, köy dernekleri oluştursun. Onların bir araya gelmesiyle de bir konfederasyon oluşsun. Diğer federasyonlar zaten kendi illerinde yani İstanbul Gümüşhane Dernekleri Federasyonu İstanbul’da, Ankara’da, öteki kendi bölgelerinde zaten etkinliklerini sürdürsünler. Türkiye genelinde de söz sahibi olabilme adına böyle bir konfederasyon yapısı oluşsun. Bunun en azından böyle istişaresini ve yüzeysel startını vermek üzere bugün sizlerle bir arada olduk. İki ay gibi bir zaman zarfında federasyonların kuruluşunu tamamlayıp ondan sonra da konfederasyon tamamlanmalı. Şimdi bizim federasyonlarımızda şu eksiklik tabii süreç sonradan görülüyor. Örnek veriyorum işte X köyün kongresi şu tarihte yapılıyor. İşte diyelim Ümraniye İl Derneği’nin kongresi bugün yapılıyor. Federasyonun kongresi işte üç ay önce yapılmış oluyor. Şimdi üç ay önce federasyon kongresi yapılıyor. Arkasından o bölgedeki il dernekleri, köy dernekleri, ilçe derneklerinin kongresi yapılıyor. Yönetimler değişiyor. Yeni gelen yönetimler federasyon yönetiminde değil, eskiler federasyon yönetiminde. Siz de bilirsiniz bizim derneklerde giden ve gelenler arasında halef ve selef noktasında hep sorunlar yaşanıyor. Mevcutlar ona destek vermiyor. Onlar katkı sunamıyorlar ve dolayısıyla bütün bir yapının altı boşaltılmış adı var, altı boş şekilde yürümüş oluyordu. Şimdi o zaman dedik alt federasyonlar hep birlikte kurulursa bunların kongre tarihleri belli olur. Konfederasyon kurulur. Konfederasyonun kongre tarihleri ondan sonrasında oluşur. Yani alt federasyonlar kongrelerini tamamlar. Bitirir. Ondan sonra da üst konfederasyon mevcut yeni yapıyla birlikte konfederasyon yapısı oluşmuş olur. Bir de bu işin tabanını oluşturan köy dernekleri de alt federasyonlarda etkin rol almış olur. Yani bizim şu anki federasyonlarımızda, yani Gümüşhane’nin tabandaki temsilcisi aslında köy dernekleridir. Çektiğin zaman hepsi hiçbir şey kalmıyor. Yani piramidin en alt basamağındaki ana unsurlar, ana direk diyelim, o çekilince hiçbir şey kalmayacakken ama üst yönetimlerde onlar hiçbir zaman bulunamıyor. Niye bulunamıyor? İşte federasyonunda il dernekleri 10 kişiyle delege temsilcisi var, köy derneklerinin 1 kişiyle delege temsilcisi var. Bir de federasyonlar yavaş yavaş da sulandırılmaya başlandı. Yani il derneklerinde 10 delege ile temsil edildikleri için İstanbul’da hangi ilçe varsa bakıyorsun ki işte 4 kişi bir araya gelip orada bir Gümüşhane Derneği kuruyor. 10 kişi toplam üye sayısı 10 kişiyle federasyona delege gönderiyor. Burada da dedik en azından bunlar da tecrübe edilerek bu konfederasyon tüzüğüne de hiç olmazsa aynen Avrupa Birliği’nde olduğu gibi veto hakları doğacak şekilde yani 6 federasyonla bir araya gelip kurulduğu zaman bu konfederasyona yeni girebilecek bir federasyon müracaatında hepsinin onayıyla birlikte girmiş olsun. Buradaki sebep de şu. İşte bugün Şiran Dernekler Federasyonu tek çatı altında yürüyor. Yarın 4-5 kişi çatırdama olup ayrılıp yeni bir federasyon kurdukları zaman o da gelip ben konfederasyona katılacağım dediğinde işte o parçalanmanın bir emaresi oluyor. Hiç olmazsa onların önü kesilmiş olsun. Kimse hayal edip de ya biz konfederasyona katılmak üzere yeni federasyon kuralım demesin. Yani İstanbul’da şimdi Pendik’te bir Gümüşhane Derneği var. Mevcut federasyon yapısıyla ters düştüler. Hemen federasyon gitti orada yeni bir Gümüşhane il derneği kurdurdu. İşte Tuzla’da bir Gümüşhane Derneği var. Onlar az seslerini yükselttiler. Hemen orada yeni bir il derneği kurdurularak alındı. Baktık ki bu bir sulanıyor. Yani ciddi şekilde sulanma emareleri gösterdi. Böyle bir düşünceyle yola çıktık. Hem de konfederasyon Türkiye’nin tamamını temsil edebilecek bir pozisyon olmuş olsun. Yani bildiğimiz işte Tekirdağ’da Kelkit Derneği var. O Kelkit Federasyonu’na üye olsun. Bursa’da Torul Derneği var, oraya üye olsun. Kocaeli’nde Kürtün Derneği var, Kürtün Federasyonu’na üye olsun. Bunların hepsi de bir araya geldiğinde bir konfederasyon olsun şeklinde bir düşünceyle yavaş yavaş çalışmalara başladık” şeklinde konuştu.
Kenarda durmayı çok istediklerini ancak bunun mümkün görünmediğini belirten Olgun, “Hep kenarda durmak istedik ama bakıyorsun ki kendi ellerinle yetiştirdiğin işte bir yerlere getirmeye çalıştığın İstanbul’un tamamı Gümüşhaneli bile denilen süreçler sonradan kayboluyor. Bugün hala Gümüşhaneli birçok aile bana arayarak bu sene burs vermiyor musunuz sorusunu bana soruyor. Demek ki bir yerlerde tıkanıklık olduğunda yine tıkanıklığı açmada bizim işimiz olmalı. Kurulduğu zaman sanki birilerinin siyasi ikbali ve hedefi için kuruluyor gibi işte geçmişte hani vakıfta bunu söyleyebiliriz. Sanki birilerinin siyasi hedefine varması için kurulmuş o hedefe vardıktan sonra da misyonunu tamamlamış bir yapı gibi algılanmamalı. Siyaset tabii ki herkesin hakkı. Herkes yapabilmeli. Belki bizim için de aynı şeyler geçerli. Ama o hedefe vardıktan sonra buralar yok olmamalı diye düşünüyorum” diye konuştu.
Açıklamasının son bölümünde Gümüşhanespor’un bugünkü halinden duyduğu üzüntüyü ve bazı şahıslarla ilgili kırgınlıklarına değinen Olgun; “Gümüşhanespor’un bugünkü konuma düşmesi de gerçekten yani siz burada belki birçoğunuz takip ediyorsunuz. Belki hafta sonu maçı bile bilmiyorsunuz ama biz iki gün öncesinden neredeyse hakemlere varana kadar şehirlerdeki takımlara varana kadar araştırıyoruz, inceliyoruz. Bu hale düşmesi de bizleri ziyadesiyle üzmüştür. Biz ayrıldıktan sonra da bizden istedikleri her platformda yanlarında olduk, yardımcıda olduk. Biz gittik, elimizi eteğimizi çekelim düşüncesi olmadı. Gerek Gümüşhane Spor, gerek Kelkit Hürriyetspor, her ikisi de aradıklarında yanlarında yer almaya çalıştık. Hatta bununla ilgili bir hatıra ve anıyı da paylaşayım. Serzeniş de olsun. Gümüşhanespor’a yardım gecesi olarak İstanbul’da bir program tertip ettiler. Kamuran Bey valiydi. Vali Bey ve Belediye Başkanı Ercan Bey ikisinin de katılımıyla Topkapı’da işte bizim hemşehrilerin bir oteli var. Orada 100 kişilik bir organizasyon gerçekleştirmişler. Bizi de davet ettiler. Gittik oraya 12 kişi falan var. 12 kişinin de ortalama 7-8 tanesi zaten organizasyonu tertip etmeye çalışan ekip. Geride 3-4 kişi kalmış. Yardım toplanacak. Torullu Cahit Karakullukçu vardı. Allah razı olsun. O zaman ciddi bir 150 bin liraya yakın iyi bir rakam katkı sundu. Ben de kampanya düzenlesinler diye 3 bin tane forma söz verdim Gümüşhanespor’a. Ve ertesi hafta 3000 tane formayı İstanbul’daki Lüks Gümüşhane Seyahat’e vererek buraya gönderdim. Parasını da otobüsün de parasını verdik. Ertesi gün Gümüşhanespor yöneticilerinden formaları teslim alan bir zat işte lüks Gümüşhane seyahate teşekkür ederiz. Formalarımızı buraya getirdi yazmış. Yani formaları veren ve gönderen adamın hiç önemi yok. Formaları İstanbul’dan buraya getiren Gümüşhane seyahatin çok büyük önemi var. İşte hal böyle olunca da doğal olarak insanların kolu kanadı kırılıyor. Hep derler ya marifet iltifata tabidir. Yani bana teşekkür etmenin bir önemi yoktur. Ama hiç olmazsa hakaret eder gibi, küfreder gibi, Gümüşhane seyahate de teşekkür etme de diyelim ki sessizce aldı işlerine bakıyorlar. İşin şekli bu olmalı diye düşünüyorum. Bunu da antiparantez dile getirmiş olayım. Aynı yönetici aradan çok uzun zaman geçti. Bu sene son maç için beni aradı. Bakmadım telefonuna. Yani başkaları aradığında baktım o şahsınkine bakmadım. Niye çünkü sen iyi niyetli olmadın zaten ortada. Bugün de muhtemelen aldığında maç kurtarıldığında yine futbolcuya teşekkür edeceksin ama emek sarf edenlere etmeyeceksin. Hatta orada da son maçtaki o kampanyanın yanlış olduğunu ben yöneticilere de dile getirdim. Yani futbolcu alacağını sen ödeyerek maç kazanamazsın. Son maçta biz alacaklarını ödeyelim, maç kazanalım dersen onlar alacağını alır. Hatta ekstradan da alacakları varsa başka yerden onları da alır. Seni de kümeye gönderirler. İşte yani ikinci ligde mücadele ettiğimiz, Türkiye’nin her tarafına gittiğimizde ilimizde en iyi şekilde temsil ettiğimiz, reklamı yaptığımız bir süreçten sonra bugün amatör lige düşüldü. Tekrar çıkmak için ikinci ligde yaptığım masrafın en az iki katını yapman lazım ki çıkarabilesin. BAL liginden çıkmak çok kolay değil, çok çok zor. Allah onların da yar ve yardımcısı olsun. Düşmek kolay ama çıkmak da zordur. Bu durum tabii ki bizi de üzüyor. Yani onun da üzüntüsünü belirtmiş olalım. Tabii şöyle mesela ben varken de transfer yasaklarımız vardı. Gümüşhane’nin çocuklarına sahip çıkalım bölümü işleniyor. Hoca ayrı telden çalıyor. Taraflar ayrı telden çalıyor. Yönetim ayrı telden çalıyor. O cenah da kolay değil. Yani çok kolay işleyen bir cenah da değil. Onun için Gümüşhanespor’a da geçmiş olsun dileklerimizi iletelim” dedi.