TRT Haber ekranlarında yayınlanan ve Türkiye’de en çok izlenen belgesellerden birisi olan ‘Ömür Dediğin’ programına eşi Güler Sadık’la birlikte katılan Niyazi Sadık, evli çiftlere sevgi, saygı, sabır ve sadakatten oluşan 4S formülünü tavsiye etti.
Cumartesi günü yayınlanan ve tüm Gümüşhanelileri ekrana kilitleyen programa Dörtkonak köyü sakinlerinden 75 yaşındaki Niyazi Sadık ve eşi Güler Sadık konuk oldu.
Aynı köyden Mehmet Yücel Ergin'in girişimleriyle Gümüşhane'ye gelen program yapımcısı Zeliha İlhan Doymuş ve ekibinin programına konuk olan Sadık, hayatından önemli kesitler aktardı.
“Sevgi, saygı, sabır ve sadakat bir ailenin içerisinde olduğu müddetçe o aile kolay kolay yıkılmaz”
Yaklaşık 40 dakika süren yayında eşiyle evlilik sürecini anlatarak mutlu evliliğin sırlarını veren Sadık, “Her evde tartışma olur. Önemli olan onu büyütmemek, karşılıklı anlayış gösterebilmek. Ben sesimi yükselttiğimde Güler hanım sustu, o yükselttiğinde ben sustum. Bu şekilde orta yolu bulduk. Gönüllerde sevgi ve saygı olduktan sonra ev içerisinde çözülemeyecek hiçbir problem yok. Evliğinde sevgi, saygı, sabır ve hoşgörü çok önemli. Ben 4S gerekli diyorum evliliğin mutlu bir şekilde yürüyebilmesi için. Sevgi, saygı, sabır ve sadakat. Bu 4S bir ailenin içerisinde olduğu müddetçe o aile kolay kolay yıkılmaz. Gençlerimizin şimdi ki kurduğu ailelere çok üzülüyorum ben. Evleniyorlar 6 ay, 1 sene sonra boşanmaya karar verdik diyorlar. Mutlaka bu “s” lerin bir veya ikisi eksik olduğu için bu. Şuanda ülkemizde boşanma oranları çok yüksek. Yazık oluyor gençlerimize, çok yazık oluyor” dedi.
8 kardeş olduklarını ve Yıldız Üniversitesi Harita Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra uzun yıllar süren memuriyet hayatının ardından köyü Dörtkonak’a yerleşen Sadık, 12 yaşında hayatını kaybeden engelli oğlunun hikayesini ise buğulu gözlerle anlattı.
“Meğer benim kurbanım oğlummuş”
Küçük oğulları ‘Ceyhun’un 5 aylıkken yüksek ateş geçirmesi sonucu beyin hücrelerinin tahrip olduğunu ve engelli hale geldiğini kaydeden Sadık, “Tamamen yatağa bağlıydı. 12 yaşına kadar annesi baktı ve vefat etti. Vefat ettiği yıl Kurban Bayramında İstanbuldaydık. Orada kurban kesecektik. Teyzemin oğluna kurban aldık bende alacaktım beraber kesecektik ama ben unuttum. Kurbanı kestik, Cuma namazına gittik dönüşte oğlumu yatakta vefat etmiş buldum. Kurban Bayramının 1.günü ve Cuma namazında. Meğer benim kurbanım oymuş. Yürümüyordu, konuşmuyordu, hiçbir hareketi yoktu, tamamen yatağa bağlıydı ama onu çok severdik. Onun acısı evlat acısı olarak hala yüreğimde sürer gider” dedi.
“Engelli evlatlarımıza mutlaka merhamet göstermeliyiz”
Her Kurban Bayramı geldiği zaman onu ‘kurban’ olarak anımsadığını, hep aklına onun geldiğini dile getiren Sadık, “Çünkü namaza giderken yan çevirmiştim, döndüğümde vefat etmiş bulunca çok üzüldüm. Kabullenmek çok zor. Merhamet insanoğlunda çok önemli bir vasıf. Aslolan merhamettir. O yüzden engelli evlatlarımıza mutlaka merhamet göstermeliyiz. Bazen görüp, duyuyorum engelli çocuğundan nefret edenler, onlardan kaçanlar var. Güler hanım çok fedakar bir anneydi. Fedakarca baktı ve hiç yüksünmedi. Hatta 1973 yılında Hürriyet Gazetesinde yılın annesi seçildi” şeklinde konuştu.
“İnsan kendisini kaç yaşında hissediyorsa o yaştadır”
Emekli olduktan sonra 18 yıldır İzmir, İstanbul ve 6 ay da köyünde yaşadığını ifade eden Sadık, “Gönül hiçbir zaman yaşlanmaz. Saçlarıma ak düşmesi, dizlerimin ağırması hiç umurumda değil. İnsan kendisini kaç yaşında hissediyorsa o yaştadır. Şimdiye kadar doktor nedir bilmem ben. İnsanın en büyük doktoru kendisidir. Kendi yaşamını iyi kontrol eder, beslenmesine dikkat ederse o insanın hasta olması diye bir şey yok. Ben buzdolabından su içmem, sıcak yemek yemem. Günde 2 öğün yerim. Şimdiye kadar sağlık açısından hiçbir şikayetim olmadı Allah’a şükür” dedi.
Anadolu insanının en büyük özelliğinin duygusal olması olduğunu belirten Sadık, “Gurbet beni bu şiirleri yazmaya teşvik etti. Özellikle köyümle ilgili videolar çekmeler emekli oluncaya kadar devam etti. Ne zamanki 2000 yılında emekli oldum geldim köyüme yerleştim onları artık izlemeyle yetiniyorum. Ara ara kamera kullandığım, şiir yazdığım oluyor ama eskisi kadar yoğun değil” ifadelerini kullandı.
“Bir erkeğin pasaportu hanımıdır”
Ölümün her canlı için kaçınılmaz olduğunu, sadece hazırlıklı olamamanın endişesini taşıdıklarını ifade eden Sadık, “Ölümden hiçbir zaman korkmam. Rahmetli babam annemden 10 yıl sonra vefat etti. Çok yalnız kaldı. Erkekler için en büyük dezavantaj hanımın önceden ölmesidir. Arkadan erkekler çok perişan oluyorlar. Hanımın benden sonra ölmesini hep arzu ederim. Hanımlar tek kaldıkları zaman kendilerine yetebiliyorlar. Rahmetli babam, anam vefat ettikten sonra abisinin evine bile gidemedi. Çünkü bir erkeğin pasaportu hanımıdır. Hanımsız abisinin evine bile giremedi babam. Şimdi bütün duam hanımından önce canımı alsın ki ben rezil olmayayım. Hanımlar birşekilde hayatlarını devam ettiriyor, erkekler perişan oluyorlar” diye konuştu.
“Allah kurtarsın’ diyorlardı, bu benim çok zoruma gidiyordu”
Niyazi Sadık’ın 65 yaşındaki eşi Güler Sadık ise engelli çocuğunu zevkle baktığını belirterek, “O benim elim kolumdu. Onunla bütünleşmiştik. Kucağımda oğlumla görünce bazıları ‘Allah kurtarsın’ diyorlardı, bu benim çok zoruma gidiyordu. İnsanın çocuğundan kurtuluş nasıl olur ki? Onsuz kalabilirim diye düşünmemiştim” şeklinde konuştu.
Güncelleme Tarihi: 22 Ekim 2018, 19:49
Zevkle proğramı izledim,Allah uzun ömür versin.