Gümüşhane Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen “1915’te Ne Oldu?” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Türkiye Günlüğü Dergisi Genel Yayın Müdürü Dr. Mustafa Çalık, yakın tarihle ilgili çarpıcı gerçekleri dinleyicileriyle paylaştı.
Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansa Gümüşhane Valisi Dr. Yusuf Mayda, Belediye Başkanı Mustafa Canlı, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Ümit Yüksel, çok sayıda kurum amiri ve vatandaşlar katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan konferans, Çalık’ın biyografisinin sunulduğu video gösterimi ile devam etti.
Konuşmasında soykırım iddialarının tarihi sürecini anlatan Çalık, iddianın ilk olarak 1960 yılında Amerika’da yapılan bir toplantı ile dillendirildiğini söyledi.
“OKTAY EKŞİ OSMANLI’NIN BAŞKASI OLDUĞUNU ZANNEDİYORDU”
Türk tarihçilerinin bir kısmının geçmişi dikensiz gül bahçesi olarak nitelendirdiğini aktaran Çalık, diğer bir kısım aydınların ise tarihi başlarına bela saydıklarını, üzerlerine yük olarak gördüklerini kaydetti. Seksenli yıllarda başında “Soykırım olsa dahi bunu Osmanlılar yaptı, bizden ne istiyorlar” gibi görüşlerin olduğunu kaydeden Çalık, o zamanın Hürriyet Gazetesi başyazarı Oktay Ekşi’nin daha sonraları bu görüşün yanlışlığını itiraf ettiğini söyledi.
“İDDİALAR DEDENİZE BABANIZA BİR İFTİRADIR”
1915 yılındaki tehcirin soykırım olarak kabul edilmesinin ne manaya geldiğini sorgulayan Dr. Mustafa Çalık, “Nesiller boyu, babadan oğla, oğuldan toruna bütün gelecek olan nesiller, doğmamış çocuklar dahi atalarının işlediği bu en ağır suçun manevi yükü altında kalır. Bu çok ağır bir ithamdır. Zaman aşımına uğramaz, unutulmaz. Bir kez kabul edildikten sonra özür dilenir, tazminatlar ödenir, tarihi talepler ve toprak talepleri beraberinde gelir. Peki, biz bu Ermeni iddialarına bedeli ağır olur diye mi karşı çıkıyoruz; Hayır. Dedeniz suç işlediyse bunu kabul etmeniz gerekir ama eğer onlar bu suçun kenarından bile geçmediyse o zaman ortadaki iddia babanıza, dedenize bir iftiradır. Size düşen bu iddiayı gece gündüz çalışarak bertaraf etmektir.” diye konuştu.
“SOYKIRIM DEĞİL, TEHCİR”
Osmanlının kendi ahalisini de zaman zaman tehcire tabi tuttuğunu belirten Çalık, “Cihan harbi içinde sadece Ermeniler değil bazı Araplar da tehcir dilmiştir. Bu Osmanlıda çok eski bir uygulamadır. Problem çözme yöntemidir. Sevk ve İskan politikasıdır bu. Orta Asya’dan gelen Türk unsurlar da, Balkan coğrafyasına sevk ve iskân edilmiştir. Bu karar 1915 de sadece Ermeniler için yapılmış bir uygulama, onları cezalandırma yöntemi değildir, Bir idare tarzıdır” dedi.
“PKK: STALİNİZM’İN ÜZERİNE KÜRT IRKÇILIĞININ AŞILANMASI SONUCU ORTAYA ÇIKMIŞTIR”
Tarihi süreç içerisinde Ermeni çetecilerinin yaptıkları isyanları, örneklemeler ve tarihi olaylarla birlikte aktaran Çalık, 1892 tarihli Taşnak-Sutyun beyannamesinin siyasi tarihteki ilk faşizan bildirge olduğunu söyledi. Ermeni ideolojilerinin iki kavrama dayandığını ifade eden Çalık, bunların Ermeni ırkçılığı ve Sosyalizmin olduğunu kaydetti. Irkçı milliyetçilik ve sosyalizmin birleşmesinden faşizmin çıktığını, kan ve nefretin çıktığını vurgulayan Çalık, günümüzde PKK’nın da böyle kurulduğunu anlattı. Stalinizm’in üzerine Kürt ırkçılığının konulmasıyla birlikte ortaya bir Kürtçü faşizmin çıktığını söyledi.
“SULTAN ABDULHAMİT ÇOK BÜYÜK BİR ADAMDIR”
Sultan Abdulhamit ile ilgili söylemlere de itiraz eden Çalık, “Nereden bakılırsa bakılsın Sultan Abdulhamit çok büyük bir adamdır” dediği konuşmasına şöyle devam etti: “Sultan, döneminde bol bol öğrenciyi Avrupa’ya gönderir. Avrupa’da yaşayan bu gençler de yurda döndüklerinde padişaha muhalif olurlar. Herkes Sultana karşı çıkar. Bunlardan Enver ve Talat Paşa, Sultanın cenazesini gözyaşları içerisinde uğurlarken Talat Paşa, Enver paşa’ya dönerek; ‘Paşam, başımıza neler geldiyse, şu tabut içerisinde gidene yaptıklarımızdan gelmiştir’ diye söyler.”
Günümüzde söylenegeldiği gibi, Enver ve Talat Paşaların da bu toprakları kaçarak terk etmediğini, bu paşaların Kurtuluş Mücadelesini örgütleyerek gittiklerini kaydeden Dr. Mustafa Çalık; “Sultan Abdulaziz, Sultan Abdulhamit, Talat Paşa, Enver Paşa ve Mustafa Kemal’e kötü söz söylemeye kimsenin hakkı yoktur. Eleştirebilirsiniz ancak saygı duymak zorundasınız. Bu isimler sayesinde bu topraklarda Türk ve İslam kimliği yaşamaya devam etmiştir” diye konuştu.
“TEHCİRDE ÖLDÜĞÜ İDDİA EDİLEN RAKAM ÇOK ABARTILI BİR RAKAMDIR”
Tehcirde hayatını kaybeden Ermeni nüfusunun 1 milyon 400 bin kişi olarak telaffuz edildiğini ancak Cemiyeti Akvam’ın, dönemin Ermeni kanaat önderlerine dayandırdığı nüfus verilerinin, bir milyon dört yüz bin rakamının ne kadar abartılı olduğunu ortaya çıkardığını söyleyen Çalık, “Tehcirde ölen binlerce insan var ancak başka ölümler de var. Bunları görmezden gelmemek gerek. Mesela hastanede çeşitli salgın hastalıklarda hayatını kaybeden 455 bin Ermeni nüfusu var. Savaşların ardından da 700 bin civarında Ermeni geri dönmüş ve yıllarca bu topraklarda yaşamıştır. Olay bir soykırım değildir. Aksine 1915 yılında yaklaşık bin 500 Osmanlı askeri, jandarması, sivil memuru ceza almış, hatta bunlardan bazıları idam edilmiştir. Soykırım (hukuki tanım olarak), bir ırkı, bir dini ve bölgesel topluluğu kısmen veya tamamen yok etmek kastıyla girişilen eylemlerdir. Ancak tehcire tabi tutulmayan bölgeler, savaşın ardından topraklarına geri dönen Ermeniler var. Buradan bakıldığında 1915’e soykırım demek çok insafsız ve haksız bir tanımlama olduğu kadar, taraflı ve propagandaya yönelik bir yaklaşımdır. Tarihe siyasi gözlerle bakmak ve tarihten siyasi mazeret çıkarmak çok tehlikelidir.” dedi.
“BİZ YUNANİSTAN VEYA ERMENİSTAN DEĞİLİZ, BİZ BÜYÜK BİR DEVLETİZ”
Aslen Türkiye’nin bir Ermeni meselesi olmadığını, Ermeni takıntısı olduğunu vurgulayan Çalık, “Biz patırtıya pabuç bırakacak bir devlet, bir millet değiliz. Bizden kanla alamadıklarını, lafla vermeyiz. Ermenileri o günün şartlarında anlamak mümkündü. Sırplar, Bulgarlar, Yunanlılar gibi ayrı bir devlet kurma hayalleri vardı. Dış ülkelerin oyununa geldiler. Biz de tarihimize sahip çıkarak mücadelemizi verdik. Tarihin utanılacak bir tarafı yok. Büyük milletler, küçük hesapların peşinde olmaz. Büyük devletler, tarihte kendilerine yapılmış haksızlıkları gündeme getirmezler, bunu ancak küçük devletler yapar. Biz Yunanistan ya da Ermenistan değiliz; biz büyük bir Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz. Biz bu meselenin peşine düşenler gibi millet olarak ağlamayı, yakınarak hakkımızı aramayı da bilmeyiz, bu tür politikaları becerebilen bir millet değiliz” diye konuştu.
Üç saat devam eden konferansın sonunda, Dr. Mustafa Çalık’a Vali Mayda, Belediye Başkanı Canlı ve Çalık’ın Öğretmeni Demokrat Gümüşhane Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Sadık tarafından çiçek takdim edildi.
Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansa Gümüşhane Valisi Dr. Yusuf Mayda, Belediye Başkanı Mustafa Canlı, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Ümit Yüksel, çok sayıda kurum amiri ve vatandaşlar katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan konferans, Çalık’ın biyografisinin sunulduğu video gösterimi ile devam etti.
Konuşmasında soykırım iddialarının tarihi sürecini anlatan Çalık, iddianın ilk olarak 1960 yılında Amerika’da yapılan bir toplantı ile dillendirildiğini söyledi.
“OKTAY EKŞİ OSMANLI’NIN BAŞKASI OLDUĞUNU ZANNEDİYORDU”
Türk tarihçilerinin bir kısmının geçmişi dikensiz gül bahçesi olarak nitelendirdiğini aktaran Çalık, diğer bir kısım aydınların ise tarihi başlarına bela saydıklarını, üzerlerine yük olarak gördüklerini kaydetti. Seksenli yıllarda başında “Soykırım olsa dahi bunu Osmanlılar yaptı, bizden ne istiyorlar” gibi görüşlerin olduğunu kaydeden Çalık, o zamanın Hürriyet Gazetesi başyazarı Oktay Ekşi’nin daha sonraları bu görüşün yanlışlığını itiraf ettiğini söyledi.
“İDDİALAR DEDENİZE BABANIZA BİR İFTİRADIR”
1915 yılındaki tehcirin soykırım olarak kabul edilmesinin ne manaya geldiğini sorgulayan Dr. Mustafa Çalık, “Nesiller boyu, babadan oğla, oğuldan toruna bütün gelecek olan nesiller, doğmamış çocuklar dahi atalarının işlediği bu en ağır suçun manevi yükü altında kalır. Bu çok ağır bir ithamdır. Zaman aşımına uğramaz, unutulmaz. Bir kez kabul edildikten sonra özür dilenir, tazminatlar ödenir, tarihi talepler ve toprak talepleri beraberinde gelir. Peki, biz bu Ermeni iddialarına bedeli ağır olur diye mi karşı çıkıyoruz; Hayır. Dedeniz suç işlediyse bunu kabul etmeniz gerekir ama eğer onlar bu suçun kenarından bile geçmediyse o zaman ortadaki iddia babanıza, dedenize bir iftiradır. Size düşen bu iddiayı gece gündüz çalışarak bertaraf etmektir.” diye konuştu.
“SOYKIRIM DEĞİL, TEHCİR”
Osmanlının kendi ahalisini de zaman zaman tehcire tabi tuttuğunu belirten Çalık, “Cihan harbi içinde sadece Ermeniler değil bazı Araplar da tehcir dilmiştir. Bu Osmanlıda çok eski bir uygulamadır. Problem çözme yöntemidir. Sevk ve İskan politikasıdır bu. Orta Asya’dan gelen Türk unsurlar da, Balkan coğrafyasına sevk ve iskân edilmiştir. Bu karar 1915 de sadece Ermeniler için yapılmış bir uygulama, onları cezalandırma yöntemi değildir, Bir idare tarzıdır” dedi.
“PKK: STALİNİZM’İN ÜZERİNE KÜRT IRKÇILIĞININ AŞILANMASI SONUCU ORTAYA ÇIKMIŞTIR”
Tarihi süreç içerisinde Ermeni çetecilerinin yaptıkları isyanları, örneklemeler ve tarihi olaylarla birlikte aktaran Çalık, 1892 tarihli Taşnak-Sutyun beyannamesinin siyasi tarihteki ilk faşizan bildirge olduğunu söyledi. Ermeni ideolojilerinin iki kavrama dayandığını ifade eden Çalık, bunların Ermeni ırkçılığı ve Sosyalizmin olduğunu kaydetti. Irkçı milliyetçilik ve sosyalizmin birleşmesinden faşizmin çıktığını, kan ve nefretin çıktığını vurgulayan Çalık, günümüzde PKK’nın da böyle kurulduğunu anlattı. Stalinizm’in üzerine Kürt ırkçılığının konulmasıyla birlikte ortaya bir Kürtçü faşizmin çıktığını söyledi.
“SULTAN ABDULHAMİT ÇOK BÜYÜK BİR ADAMDIR”
Sultan Abdulhamit ile ilgili söylemlere de itiraz eden Çalık, “Nereden bakılırsa bakılsın Sultan Abdulhamit çok büyük bir adamdır” dediği konuşmasına şöyle devam etti: “Sultan, döneminde bol bol öğrenciyi Avrupa’ya gönderir. Avrupa’da yaşayan bu gençler de yurda döndüklerinde padişaha muhalif olurlar. Herkes Sultana karşı çıkar. Bunlardan Enver ve Talat Paşa, Sultanın cenazesini gözyaşları içerisinde uğurlarken Talat Paşa, Enver paşa’ya dönerek; ‘Paşam, başımıza neler geldiyse, şu tabut içerisinde gidene yaptıklarımızdan gelmiştir’ diye söyler.”
Günümüzde söylenegeldiği gibi, Enver ve Talat Paşaların da bu toprakları kaçarak terk etmediğini, bu paşaların Kurtuluş Mücadelesini örgütleyerek gittiklerini kaydeden Dr. Mustafa Çalık; “Sultan Abdulaziz, Sultan Abdulhamit, Talat Paşa, Enver Paşa ve Mustafa Kemal’e kötü söz söylemeye kimsenin hakkı yoktur. Eleştirebilirsiniz ancak saygı duymak zorundasınız. Bu isimler sayesinde bu topraklarda Türk ve İslam kimliği yaşamaya devam etmiştir” diye konuştu.
“TEHCİRDE ÖLDÜĞÜ İDDİA EDİLEN RAKAM ÇOK ABARTILI BİR RAKAMDIR”
Tehcirde hayatını kaybeden Ermeni nüfusunun 1 milyon 400 bin kişi olarak telaffuz edildiğini ancak Cemiyeti Akvam’ın, dönemin Ermeni kanaat önderlerine dayandırdığı nüfus verilerinin, bir milyon dört yüz bin rakamının ne kadar abartılı olduğunu ortaya çıkardığını söyleyen Çalık, “Tehcirde ölen binlerce insan var ancak başka ölümler de var. Bunları görmezden gelmemek gerek. Mesela hastanede çeşitli salgın hastalıklarda hayatını kaybeden 455 bin Ermeni nüfusu var. Savaşların ardından da 700 bin civarında Ermeni geri dönmüş ve yıllarca bu topraklarda yaşamıştır. Olay bir soykırım değildir. Aksine 1915 yılında yaklaşık bin 500 Osmanlı askeri, jandarması, sivil memuru ceza almış, hatta bunlardan bazıları idam edilmiştir. Soykırım (hukuki tanım olarak), bir ırkı, bir dini ve bölgesel topluluğu kısmen veya tamamen yok etmek kastıyla girişilen eylemlerdir. Ancak tehcire tabi tutulmayan bölgeler, savaşın ardından topraklarına geri dönen Ermeniler var. Buradan bakıldığında 1915’e soykırım demek çok insafsız ve haksız bir tanımlama olduğu kadar, taraflı ve propagandaya yönelik bir yaklaşımdır. Tarihe siyasi gözlerle bakmak ve tarihten siyasi mazeret çıkarmak çok tehlikelidir.” dedi.
“BİZ YUNANİSTAN VEYA ERMENİSTAN DEĞİLİZ, BİZ BÜYÜK BİR DEVLETİZ”
Aslen Türkiye’nin bir Ermeni meselesi olmadığını, Ermeni takıntısı olduğunu vurgulayan Çalık, “Biz patırtıya pabuç bırakacak bir devlet, bir millet değiliz. Bizden kanla alamadıklarını, lafla vermeyiz. Ermenileri o günün şartlarında anlamak mümkündü. Sırplar, Bulgarlar, Yunanlılar gibi ayrı bir devlet kurma hayalleri vardı. Dış ülkelerin oyununa geldiler. Biz de tarihimize sahip çıkarak mücadelemizi verdik. Tarihin utanılacak bir tarafı yok. Büyük milletler, küçük hesapların peşinde olmaz. Büyük devletler, tarihte kendilerine yapılmış haksızlıkları gündeme getirmezler, bunu ancak küçük devletler yapar. Biz Yunanistan ya da Ermenistan değiliz; biz büyük bir Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz. Biz bu meselenin peşine düşenler gibi millet olarak ağlamayı, yakınarak hakkımızı aramayı da bilmeyiz, bu tür politikaları becerebilen bir millet değiliz” diye konuştu.
Üç saat devam eden konferansın sonunda, Dr. Mustafa Çalık’a Vali Mayda, Belediye Başkanı Canlı ve Çalık’ın Öğretmeni Demokrat Gümüşhane Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Sadık tarafından çiçek takdim edildi.
Haberin Kaynağı: Hüseyin Özgün
Güncelleme Tarihi: 23 Kasım 2012, 14:56