Kuşakkaya Gazetesi’nin 10 Ağustos 2006 tarihli nüshasında, yine bu sütunda “BEKRİ MUSTAFA” isimli bir köşe yazısı yazmıştım.
Bekri Mustafa hikâyesi pek çok dostumuzun hoşuna gitmiş olmalı ki, aradan altı yıl geçmesine rağmen zaman zaman bu hikâyeyi gündeme getirirler.
Bekri Mustafa hikâyesi pek çok dostumuzun hoşuna gitmiş olmalı ki, aradan altı yıl geçmesine rağmen zaman zaman bu hikâyeyi gündeme getirirler.
İmparatorluğun son dönemlerinde yaşamış olan Bekri Mustafa’ya ait hikâyeler Osmanlı’nın devlet kurumlarında yaşanan olumsuzlukları, ehil olmayan kişilerin makamlara getirilmesini, torpille, adam kayırmayla yapılan işlerin sonuçlarını mizahi bir dille anlatan gerçek hayat hikâyesidir. Osmanlı’nın yıkılış nedenlerinden biri veya birkaçı bu hikâyede çok güzel anlatılmıştır.
Bir düşünür “Adalet, bir devletin temelidir.” diyor. Makam ve görevler adaletle hak edenlere verilmezse devletin temelinde sıkıntılar başlamış demektir.
2006 yılında yayınlamış olduğumuz BEKRİ MUSTAFA hikâyesini tekrar yayınlayacağız. Ama, aradan geçen 6 yıl boyunca ve günümüzde BEKRİ MUSTAFA hikayesi Gümüşhane’de de yaşanmış olabilir mi, veya yaşanıyor mu? Bu konunun cevabını okuyucularımıza bırakıyorum…
* * *
Bekri Mustafa, Osmanlı’nın son zamanlarında meşhur olmuş, mizahî kişiliği ile hem güldüren hem düşündüren bir şahsiyettir.
Bekri Mustafa; kendisini âlim zanneden, kendinden başka kimseyi beğenmeyen, makam mevki meraklısı, alkışlanmaktan hoşlanan, elifi görse mertek zannettiği halde, hem devlet erkânına, hem de ilim erbabına çaka satan, velhasıl vatan kurtaran aslanlardan biridir… Bazen ayık, bazen sarhoş gezer…
Devrin ileri gelenlerinden biri, Bekri’nin bu özelliklerini bildiği için “Zavallı makam merakından ölüp gitmeden şunu bir ödüllendireyim…” diyerek Bekri’yi Fatih’e kaymakam yaptırır…
Bekri, Fatih kaymakamı olduktan sonra muradına ermiş, koskoca ilçeyi istediği gibi yönetmeye başlamıştır. E… ne de olsa koskoca bir makam mevki sahibi… Devrin en modern araçlarını kullanarak payitahttan bilgiler sormakta, yeni içtihatlar geliştirmektedir… Bekri artık koskoca bir devlet adamı, kanun adamı olmuştur…
Bir gün Bekri’nin yakın bir arkadaşı vefat eder. Bekri Mustafa, cenaze namazına katıldıktan sonra, alışılmışın dışında bir hareketle musalla taşında bulunan cenazenin yanına gider, cenazenin yüzünü açıp, eğilerek kulağına bir şeyler fısıldar… Bekri’nın bu hareketi cemaatin dikkatini çekmiştir. Herkes cenazeye ne söylediğini merak etmektedir. Ve nihayet dayanamayıp Bekri’ye ölünün kulağına neler söylediğini sorarlar. Bekri Mustafa da: “Ölen arkadaşıma dedim ki, ötedekiler şimdi sana bu dünyanın halini ahvalini sorarlar… Senin onlara uzun uzun dünyayı anlatmana gerek yok, Sen onlara Bekri’yi Fatih’e kaymakam yaptılar de, onlar bu dünyanın ne halde olduğunu anlarlar.” Dedim der…
Güzel günler dileğiyle…