Merhametin yok diyelim nefsine,
Merhamet etmez misin evlâdına?
Mehmet Akif ERSOY
Dünyaya bir daha gelsen ve bir meslek seçmek istersen diye bir imkân verilse bana özel öğrencilerimize öğretmenlik yapmak isterdim. Neden mi? Çünkü onlar inanın hem anne babalarına ve hem de onları gerçek manada eğiten, öğreten, ilgi ve şefkatini gösterebilen öğretmenleri adına inanın Cennet vesilesidir.
1994 yılında başladığım öğretmenlik hayatımda yüzlerce öğrencinin yetişmesine vesile oldum. Öğrencilerim bugün doktor, psikolog, öğretmen, mühendis ve daha da önemlisi imanlı, karakterli ve adam gibi adam kimliğinde hayatın içinde yer almaktadırlar.
Ancak 2004 yılında Rehber Öğretmenliğe geçtikten sonra ve daha sonrasında Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda evlerinin karanlık odalarından hayata yeniden merhaba diyen özel yavrularımızı görünce yaptığım öğretmenliğin hiçbir şey ifade etmediğini anladım. Çünkü sevgiye bu kadar muhtaç, öz bakım becerilerini dahi gideremeyen, konuşamayan, tek başına yemeğini yiyemeyen, arabaya binemeyen, annesine, öğretmenine derdini anlatamayan, bu özel yavrularımız var olan devletimizin hayırlı ve yerinde politikaları ile bu dünyada biz de varız ve bizlerde en az sağlam çocuklar kadar önemli ve değerliyiz demeye başladılar. Şimdi sorarım size engelli çocukları olan ebeveynlerin ve de bilhassa bu yavrularımızın yüzünün gülmesi tüm dünya nimetlerinden evla değil midir?
İnanın biz Türkiye olarak birçok alanda olduğu gibi bilhassa engelli çocuklarımızın özel eğitimleri konusunda çağ atladık. Dün bu yavrularımıza adeta köle muamelesi yapan anne ve babalar artık bu özel eğitim sayesinde evlatlarına yeniden kavuşabilme, onları yetiştirebilme ve onlara değer verme adına son derece bilinçli, maddi ve manevi alanda kazanımlı oldular.
Dün bu çocuklarımıza arızalı çocuklar, özürlü çocuklar, körler ve sağırlar gibi rencide edici ithamlarla anılırken bugün onlara engelli ve en nihayetinde özel çocuklarımız demeye başladık. Dün hakaret edilen, evimizde ayrık otu gibi yaşayan, kapıya dahi çıkarılmayan, akrabaya gösterilmeyen ve sanki onların dünyaya gelmesi suçmuş gibi ötekileştirilen ve utanma vesilesi olan bu yavrularımıza devletimiz sahip çıkmıştır, korumaktadır, kollamaktadır. Evinde engelli yavrusuna bakana evde bakım ücreti verilmektedir. Daha iyi durumda olanlar Eğitim Uygulama Okullarında, okulların özel eğitim alt sınıflarında ve hemen her okulda kaynaştırma imkânı ile eğitime atılarak hayata tutunmuşlardır.
Ve bugün Gümüşhane’de 226 kaynaştırma öğrencimiz, 91 Özel Eğitim Uygulama Okulu ve Özel Eğitim Alt Sınıfı öğrencimiz ve 6 evde eğitim alan özel öğrencimiz olmak üzere toplamda 323 yavrumuz eğitim ve öğretim görmektedir.
Bu bağlamda devletin şefkatli elini bu yavrularımıza uzatan başta Sayın Valimiz Yücel Yavuz’a, bu yavrularımıza özel şefkatini esirgemeyen değerli eşleri Şengül Yavuz Hanımefendi’ye, Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Muhammet Şahinkaya’ya ve bu çocukların eğitiminde görev alan idareci, öğretmen ve diğer personele; Özel öğrencilerimiz ve onların ebeveynleri adına en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Bugün çocuklarının küçücük yaramazlıklarından şikâyet eden anne ve babaları çok uzak değil Eskibağlar Mahallesi’nde eğitim-öğretim veren Gümüşhane Özel Eğitim Uygulama Okul’umuza bir çay içmeye bekliyorum.
Ve şu hatıramı sizlerle paylaşmak istiyorum. 2004 yılında ilk öğrencimiz olan bir yavrumuz için annesinin duasını her hatırladıkça gözlerimden oluk gibi yaş akıyor. O duayı yapan anne; “Allah’ım ne olur evladım ben hayatta iken canını al. Yoksa ben öldükten sonra hali ne olur?” Ve o güzel kalpli annemizin duası yıllar sonra kabul oldu ve o yavrumuz 22 yaşında birkaç ay önce gülümseyerek Rabbime yürüdü.
GÜMÜŞHANE’DE ÖZEL EĞİTİM ve ÖZEL ÖĞRENCİLERİMİZ