GÜMÜŞHANEMİZİN KURTULUŞ HATIRALARI

Kurtuluş Savaşı, tarihin hiçbir döneminde esaret altında yaşamamış Türk milletinin, kadını erkeği, yaşlısı genci, köylüsü kentlisi ile top yekün verdiği, dünyada pek az millete nasip olan destansı bir mücadeledir. Milletimizin bu mücadelesi bu yönüyle esaretten kurtulmaya çalışan mazlum milletlere de örnek olmuştur.

Anadolu’nun heryerin de olduğu gibi Gümüşhane İli de bu eşsiz mücadeleyi vererek bugünlere gelmiştir.

Kolay olmayan kurtuluş mücadelesini amansız bir şekilde veren Türk Milleti asla esir edilemeyeceğini, dosta, düşmana ve bütün dünyaya haykırmıştır.”

Türkiye’nin her karışı düşman işgalinden çok kolay kurtulamadığı gibi Gümüşhane’miz de çok kolay kurtarılmadı. Büyük acılar çekildi, çok sayıda şehit verilerek kanının son damlası dökülene dek çarpışılarak kurtarıldı.

Bugün gururla söylemek istiyorum ki Gümüşhane’mizin düşman işgalinden kurtuluşunun 103.yıldönümüdür.

 KUTLU OLSUN.

Tarihimizin eşsiz ve isimsiz kahramanları canları pahasına bizlere bağımsız bir hayat sürdürülen cennet vatanımızı hediye etmişlerdir.

Son yıllarda yapılan kurtuluş kutlamaları, ne yazık ki önceleri yapılan coşkuda olamıyor. Veya o heyecan coşku, kahramanlık duygusu yaşatılamıyor diye düşünüyorum. Bu durumun birçok sebebi olsa da bizim dönemin kutlamaları aranıyor.

Kendimin de tanık olduğum yaşadığım belki birçoğumuzun da hemfikirde olabileceği kurtuluş kutlamalarından bahsetmek istiyorum.

15 Şubat Gümüşhane’mizin kurtuluşu yaklaştığı tarihten itibaren içimize büyük sevinç ve heyecan dolardı.

Yaklaşan son gece uyku da tutmazdı gözlerimiz. Ertesi gün büyük gün kurtuluş günümüzdü.

Hepimiz ellerimize al bayraklarımızı alarak kurtuluşu izlemeye giderdik. O gün hiçbir iş yapılmaz programlar kurtuluşu izlemeye endekslenirdi.

Gümüşhane de evler boşalır işyerleri kapanır kurtuluş alanları tıklım tıklım dolar taşardı.

Kurtuluş konuşmaları içimizi titretir hep birlikte sevinci yaşardık. Yıkılan şehir stadyumda yapılan kutlamalarda, komutanlar önde, sıra sıra askerlerimiz geçer ayak sesleri yeri göğü inletir şeref tribününün önünde selam verir devam ederdi.

Ayağa kalkar kahraman askerlerimizi alkışlar selamlardık. Şehrin gazileri ellerinde bayraklar yakalarında gazilik madalyaları ile kimi genç kimi yaşlı bir sevgi ile gelir geçer ve alkış alırlardı.

Kurtuluşun simgesi haline gelen canlandırma sahnesi ilgiyle izlenirdi. Yaşlı, çoluk, çocuk savaşın vahametini acısını sergiler sonunda düşman sıkıştırılıp yere yatırılır ve en heyecanlı sahne olan askerin koynundan şanlı Türk bayrağını çıkararak selam dururdu. Tabi bu gösteri karşısında hepimiz ayağa kalkar alkış, ıslık sesleri ile coşkuya ortak olurduk.

Manevi duygularımızın doruk yaptığı kutlamalar bando takımının kahramanlık türkülerini kalbimizin derinliklerine dokundura dokundura geçerek öğrenciler ve öğretmenlerin de selam vererek yürüyüşünü izlerdik.

Yıl içerisinde düzenlenen kurtuluş temalı şiir kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrenciler ödüllerini alırken şiirlerini de aynı heyecanla okur biz izleyenlerden takdir toplardı.

Bir anımda:

 “1984 Yılı bir kurtuluş günüydü. Annem ile birlikte kurtuluş gösterilerini izlemeye gidecektik. Rahmetli aneannem hasta yatıyordu. Aneannem Gümüşhane de  Maliye lojmanlarında oturan dayımda kalıyordu. O sabah erkenden kalkmış önce aneannemi görmeye gitmiştik. Ziyaretimizi yaptıktan sonra soluğu stadyumda almıştık. Anneannemin “bende ayakta olsam sizinle giderdim” sözünü hiç unutamıyorum.

103.yıl önce yaşanan acıların, kaybedilen canların bize hatırası bu aziz vatanımızı korumak, sevmek ve sonsuza kadar yaşatmak her birimizin boyun borcudur.

YORUM EKLE