Bir gün civcivler dışarıda oynarken bir kartal yumurtası buldular ve gizlice kendi kümeslerine getirdiler. Yumurta oldukça büyüktü ve bunun, çok büyük tavuğa ait büyük bir yumurta olduğunu düşündüler. Daha sonra anne tavuk kümese geldi, ona da bunun büyük bir tavuk yumurtası olduğunu söylediler. Böylece anne tavuk bu yumurtayı bağrına bastı ve üstünde kuluçkaya yattı. Bir gün yumurta çatladı ve içinden siyah tüylü çok farklı bir şey çıktı. Tüm tavuklar onun farklı görünen bir civciv olduğunu düşündüler. Bu farklı civciv, büyümeye başladıkça daha da farklı görünmeye başlıyor, tüyleri uzuyor, güzel siyah bir renge bürünüyordu. Ancak annesi sandığı tavuk dahil olmak üzere, çevresindeki herkes onun bir tavuk olduğu konusunda o kadar emindi ki, kendisi de bu farklılığı hiç sorgulamıyordu. Annesi tavuk, onu bir tavuk gibi büyütmeye çalışıyor, onu tehlikelerden korumak için çeşitli korunma yöntemlerini öğretiyordu.
Bir gün kümeslerinde otururken, havadan hızla heybetli bir kuş geçti. Kendini tavuk sanan kartal annesine dönüp sordu:
“Anne bu ne?
“O bir kartal yavrum. Kuşların en heybetlisidir.”
“Ben de onun gibi uçabilir miyim dersin anne?”
“Hayır yavrum, sen bir tavuksun. Senden önce pek çok kişi denedi ama başaramadı. Bu yüzden sonunda hayal kırıklığı yaşayacağın bir hayalin peşinden gitme, kendini üzme.”
Kendini tavuk sanan kartal, annesinin söylediklerini çok fazla sorgulamadan kabul etti. Hala içinden gelen ses, aslında onun da uçabileceğini söylemesine rağmen, fazla üstüne gitmedi ve hiç ama hiç denemedi. Bir kartal olarak doğdu ama bir tavuk olarak hayatını geçirip, bir tavuk olarak öldü.
Gümüşhane gibi küçük yerlerde yazmanın, yazdığını okutamamanın ve yazdıklarınla anlaşılamanın ıstırabında arada sırada olsa yazmaya devam diyerekten gündeme azcık dokunalım ucundan.
Şehrin bana göre tek inovasyonu olan Gümüşhanesporumuz son üç sezonun şampiyonluklarını kıl payı kaçırırken 2018-19 sezonuna adeta yerlerde sürünerek “Bismillah” dedi.
Tamamen değişen kadrosunu bir takım hüviyetine getirmek çok zor olsa da bu işi Türkiye’de başaracak tek hocanın da Ziya Doğan olduğunu ifade etmek isterim. Oyunculara az cesaret, bize de bol sabır düşüyor. Kim bilir son üç sezondur zirvede giderken ulaşılamayan hedefe belki böyle ağır aksak ulaşabiliriz.
Taraftar haliyle ve haklı olarak son üç sezondur atlattığı travmalardan olsa gerek takımına desteğini kesmiş durumda. Birkaç taraftar grubu da olmazsa bu güzide takımın sahibi olmayacak. Burada iyi zamanda takımın yanında olmak her kişinin, kötü zamanda bu takıma sahip çıkmak er kişinin hasleti olsa gerek.
Evet, bana göre Türkiye’nin yetenek ve karakter bakımından en sağlam hocası olan hemşerimiz Ziya Doğan’ın her zaman yanında olmalıyız. Tamamen değişen, yeniden yapılanmaya çalışılan, genç bir kadro var elinde. Avrupa’dan ve Türkiye’nin dört bir tarafından gelen bu yetenekli ama tecrübesiz oyuncularla zirveye çıkacağız inşallah.
Şehre geldiğinden beri her zaman desteğini, inancını ve samimiyetini gördüğümüz ve son derece mutlu olduğumuz Sayın Valimiz Okay Memiş’in dışında şehrin yönetiminde yer alanlar, il müdürleri, STK temsilcileri ve diğer paydaşları maalesef bu sezon tribünlerde göremiyoruz.
Herkesin yüzünde ki mutsuzluk ve umutsuzluk inanın hocamızı ve oyuncularımızı menfi anlamda etkiliyor ve şehrin inancını tamamen yerle yeksan ediyor bilesiniz.
Peki, nedir hal çaresi?
Yedisinden yetmişine düştüğümüz yerden yeniden ayağa kalkacağız. Üstümüzdeki kasavet hırkasını fırlatarak yeniden ümitleneceğiz. Sadece inanacağız ve kendimizi yeniden keşfedeceğiz. İzlediğim ve gördüğüm kadarıyla bu ligde yenemeyeceğimiz hiçbir takım yok. Tek eksiğimiz yuvasından tavuk kümesine düşen kartal yavrusu misali zamanla kartal olduğumuzu unutmamız. Aynaya bakma cesaretimizin olmayışı inanın prangamız.
Şöyle bir silkinebilsek, kendimize gelebilsek, tavuk değil kartal olduğumuzu anlayabilsek ve birbirimize inandırabilsek üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk olmadığını göreceğiz.
Bu da başka hikaye bilmiyor
Varsa başka hikayen sen yaz dostum. Ben okurum hemde seve seve.