Milletvekili Aydın, Ermeni Vekile Dersini Verdi

AK Parti Gümüşhane Milletvekili Doç.Dr. Kemalettin Aydın, Slovakya Meclisinde Türkiye aleyhinde konuşan Ermenistan Milletvekiline dersini verdi.

Milletvekili Aydın, Ermeni Vekile Dersini Verdi
AK Parti Gümüşhane Milletvekili Doç.Dr. Kemalettin Aydın, Slovakya Meclisinde Türkiye aleyhinde konuşan Ermenistan Milletvekiline dersini verdi.

AK Parti Gümüşhane Milletvekili ve Genel Merkez Ar-Ge Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Kemalettin Aydın, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Ekonomi, Ticaret ve Çevre Komisyonu Başkanı olarak 19-21 Kasım tarihleri arsında Slovakya’nın Başkenti Bratislava’da ki Slovakya Meclisinde düzenlenen toplantılarda konuşma yaptı.

Milletvekili Aydın, Slovakya Meclisinde düzenlenen toplantılarda yaptığı konuşmaya kendisinden önce konuşan Ermenistan Milletvekilinin sözlerine cevap vererek başladı. Türkiye’nin gümrük kapılarını açmayarak Ermenistan’ın  Batı ülkeleri ile olan bağlantısını kurmaya engel olduğunu ve ekonomik gelişmesine katkı sunmadığını ifade eden Ermenistan Milletvekiline cevap veren Aydın, “Türkiye Cumhuriyeti olarak  İslam coğrafyasında harman olmuş  yüzlerce yıllık  Osmanlı ecdadın birlik, kardeşlik ve hoşgörü anlayışına, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' görüşüne ve Saygıdeğer Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın komşu ülkeler ile sıfır sorun politikası ve kuvvetli diyalog çizgisinde hareket etmekteyiz. Yüzlerce yıllık dost ve kardeş ülkemiz Azerbaycan’ın ve Karabağ’ın sorununu görmezden gelmemiz beklenemez, Kendi aranızda bu sorunu çözün bu bir sebep sonuç ilişkisidir, Sebebi ortadan kaldırın sorunu çözmek için bizde masaya oturalım” dedi.

Milletvekili Aydın, konuşmasının devamında Türkiye’de AK Parti Hükümetleri döneminde yaşanan büyük ekonomik ve sosyal reformları KEİPA üyesi katılımcı ülkelere aktararak şunları söyledi: “1980’li yıllarda mal, ticaret ve finans piyasalarında etkisini gittikçe göstermeye başlayan küreselleşme hareketi ile birlikte tüm dünya ekonomileri bu sisteme entegre olmaya başlamışlardır. Bu süreç, dış pazarlarda hem mal ve ülke çeşitliliğini artırmış ve hem de teknolojik yayılım paralelinde ulusal hasılanın yükselmesine olanak tanıyarak iktisadi büyüme dinamiklerini tetiklemiştir. Aynı zamanda küreselleşme ile beraber bazı sıkıntılar ortaya çıkmış ve dünya ülkeleri farklı dönemlerde ekonomik krizlere sahne olmuştur. Türkiye olarak yaşadığımız krizlerden sonra özellikle 2001 krizinden sonra yapılan reformların etkisiyle ekonomimiz rayına girmiş ve dünyanın 16. büyük ekonomisi olmayı başarmıştır. Bu seviyeye kolay gelinmemiş ve bir dizi köklü reform süreçlerinden geçilmiştir. Bu uygulamaların amacı ilk olarak enflasyonu hızla düşürmek, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme yaratmaktır. 21. yüzyıla çeşitli yapısal reformlarla giren Türkiye, gündemin en temel maddelerinden birisi olarak popülizmin yasal, kurumsal ve mali öğelerden oluşan dayanaklarını kaldırma hedefini gütmüştür. Enflasyon oranlarının düşürülmesi konusunda kayda değer bir başarı sağlanarak tek hanelere inilmiş, kamu kesimi borçlanma gereği düşürülmüş, dış ticaret hacmi genişlemiş ve refah ekonomisinin gereklerini yerine getirebilecek faktörler göreceli olarak yakalanmaya çalışılmıştır. Bu dönemde, sürdürülebilir bir iktisadi büyüme sürecini devam ettirebilmek için bankacılık sistemi yeniden yapılandırılmıştır. Yatırımların gerçekleştirilmesinde karşılaşılan idari ve bürokratik engeller azaltılmış, piyasalarda rekabetçi bir yapı tesis edilmeye çalışılmış, bütçe disiplini güçlendirilmiş, daha etkin bir vergi sistemi benimsenmiş ve yabancı sermaye yatırımlarını artırabilmek amacıyla yeni yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ekonomide rekabeti ve etkinliği artıracak politika tedbirleri alınmış, sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi hedeflenmiş, kamusal harcamaların azaltılarak mali gelirin artırılmasına yönelik politika hedefleri belirlenmiş, reel ve finansal piyasaların canlandırılması kapsamında etkin para ve maliye politikalarının uygulanması amaçlanmıştır. Yapısal reformların çoğu hem gelir eşitsizliğini azaltıp hem de aynı zamanda kişi başına düşen GSYİH'nın (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) uzun vadede artmasına yol açarak, ikili bir kazanç sağlamıştır. Yapılan reformların akabinde Türkiye ekonomisinde, 2004 yılı sonunda ortalama %10 büyüme hızına ulaşıldığı, enflasyonun da %9,3’e düştüğü olumlu gelişmeler gözlemlenmiştir. Biz Türkiye olarak yapılan bu köklü reformların etkisiyle 2008 krizini hafif şekilde, ciddi yaralar almadan atlattık ve son 11 yılda yıllık ortalama %5,1 büyüdük. Aynı şekilde 2009’da yaşanan küresel krize rağmen; son 11 yılda milli gelirimizi 3,4 katına (232 milyar dolardan 786 milyar dolara), kişi başına gelirimiz 3 katına ( 3500 dolardan 10500 dolara), ihracatımız 4,2 katına (36 milyar dolardan 152,5 milyar dolara) çıkmıştır. Sağlıklı bir ekonomik dengenin kurulmasında başta ülkenin kendi özel şartlarına uygun, sosyal içerikli ulusal bir ekonomik politikanın oluşturulması ve bu politikaların her dönemde kararlılıkla uygulanması gerekmektedir. Politik sebepler nedeniyle siyasi istikrarın yok edilmesine, hükümetlerin zayıflamasına ve dolayısıyla ekonomik programların tehlikeye girmesine izin verilmemelidir. Bir ülkenin refaha kavuşmuş, modern, küreselleşme sürecine uyum sağlayan ülke konumuna gelmesi için fırsatlar değerlendirilmeli ve ekonomik dengeleri sağlayıcı tüm politikalar acilen uygulanmalıdır.”
Güncelleme Tarihi: 22 Kasım 2013, 16:04
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER