Japon toplumunda kabahatli olmak ve bu kabahatin toplumca bilinir hale gelmesi çok büyük utanç sayıldığından uygulanan bir intihar yöntemiymiş harakiri. Terimsel adıyla sepukku. Aslında samuraylara ait olan bu gelenek, vaktiyle yasaklanmış olsa da günümüze kadar var olmayı başarmış. Üstelik son örneği ülkemizden.
Geçtiğimiz hafta bir ceset bulundu Yalova’da ki bir mezarlığın girişinde. Yanında intihar notuyla birlikte. Ceset, İzmit-Körfez asma köprüsünün yapımında çalışan Japon mühendis Kishi Ryoichi’ye aitmiş. Catwalk adı verilen köprü halatlarından birinin kopmasından kendini sorumlu tutan mühendis, maket bıçağıyla bileklerini ve boğazını keserek intihar etmiş. Bir çeşit harakiri yani. Görev aşkı, sorumluluk, erdem ya da her ne derseniz sebebine. Doğru bulup takdir edenler de olabilir, saçma bulup enayilik diyenler de.
Ben garipsedim. 3-4 kere okudum haberi. Hata bir şekilde telafi edilebilirdi, suç bir başkasına atılabilirdi, ya da birkaç gün sonra zaten unutulur giderdi. Ama öyle olmadı. Daha doğrusu fırsat kalmadı. Hemen söyleyeyim ortada ölen, yaralanan ya da zarar gören herhangi biri yok. Yani bu adam kimsenin katili olmamış, bile isteye ya da istemeyerek birine zarar da vermemiş. Velhasıl olan bir köprüye bir de kendine olmuş. İnanılmaz!
Hayatım boyunca yaptığım (ve dahi yapacağım) bütün hatalarımı düşünmeye çalıştım. Ağladım, bunalıma girdim, hapse bile girdim hayalimde. Olabilecek her türlü yolla cezalandırdım kendimi. Ama yok hiçbirinin ucu varamadı intihara. 26 yıldır hiçbir hatamın bedelini intihar ederek ödemeyi düşünmedim ben. O kadar büyük hatalarım olmadığından değil elbet. Sıralamaya koysam o halatı üçe beşe katlayacak hatalarım vardır belki ama.. Hayatım boyunca hiçbir şeyin sorumluluğunu böylesine üstlenmemişim demek ki dedim. Ya da uygun sözcük nedir bilmem ama her neyse ben onu hiç hissetmemişim.
Son dönemde yaşadığımız felaketlerin en iz bırakanlarını sıraladım kafamda. 17 Ağustosu, Van depremini, Soma’yı, Ermenek’i… Afetti, kazaydı, belaydı, kaderdi.. Ama hepsinde de sorumsuzluğa kurban edilen canlar vardı. Onlarca yüzlerce ölen insan ve tabii bolca da ihmal cabası.
Bu adam böylesi bir felakete sebep olmamış. Ama nasılsa kimse ölmedi de dememiş. Belki ileride sebep olabileceği bir felaketi düşünmüş, üzülmüş, utanmış. Kurmuş mahkemesini, kesmiş cezasını. Şimdi morgda.
Hangi mimar ya da müteahhit sordu kendine çaldığı, eksik koyduğu bir tuğlanın hesabını.. Hangi işletmeci kahretti kendini madene yaşam odası yaptırmadı diye? Hangisi kahretti de gitti intihar etti? (Bilakis birkaç ay sonra yenisini açmaya teşebbüs etti) Cevap zannetmem ki acı bir tebessümün ötesine geçsin. Ülkesini en çok seven işini en iyi yapandı. Ve eskiden bir Türk dünyaya bedeldi. Şimdi tüm bu olanlara bakınca diyorum ki acaba toplasam bizden çalan, çırpan, işini iyi yapmayan bin kişiyi, bilmem o Japon kadar eder mi?
Geçtiğimiz hafta bir ceset bulundu Yalova’da ki bir mezarlığın girişinde. Yanında intihar notuyla birlikte. Ceset, İzmit-Körfez asma köprüsünün yapımında çalışan Japon mühendis Kishi Ryoichi’ye aitmiş. Catwalk adı verilen köprü halatlarından birinin kopmasından kendini sorumlu tutan mühendis, maket bıçağıyla bileklerini ve boğazını keserek intihar etmiş. Bir çeşit harakiri yani. Görev aşkı, sorumluluk, erdem ya da her ne derseniz sebebine. Doğru bulup takdir edenler de olabilir, saçma bulup enayilik diyenler de.
Ben garipsedim. 3-4 kere okudum haberi. Hata bir şekilde telafi edilebilirdi, suç bir başkasına atılabilirdi, ya da birkaç gün sonra zaten unutulur giderdi. Ama öyle olmadı. Daha doğrusu fırsat kalmadı. Hemen söyleyeyim ortada ölen, yaralanan ya da zarar gören herhangi biri yok. Yani bu adam kimsenin katili olmamış, bile isteye ya da istemeyerek birine zarar da vermemiş. Velhasıl olan bir köprüye bir de kendine olmuş. İnanılmaz!
Hayatım boyunca yaptığım (ve dahi yapacağım) bütün hatalarımı düşünmeye çalıştım. Ağladım, bunalıma girdim, hapse bile girdim hayalimde. Olabilecek her türlü yolla cezalandırdım kendimi. Ama yok hiçbirinin ucu varamadı intihara. 26 yıldır hiçbir hatamın bedelini intihar ederek ödemeyi düşünmedim ben. O kadar büyük hatalarım olmadığından değil elbet. Sıralamaya koysam o halatı üçe beşe katlayacak hatalarım vardır belki ama.. Hayatım boyunca hiçbir şeyin sorumluluğunu böylesine üstlenmemişim demek ki dedim. Ya da uygun sözcük nedir bilmem ama her neyse ben onu hiç hissetmemişim.
Son dönemde yaşadığımız felaketlerin en iz bırakanlarını sıraladım kafamda. 17 Ağustosu, Van depremini, Soma’yı, Ermenek’i… Afetti, kazaydı, belaydı, kaderdi.. Ama hepsinde de sorumsuzluğa kurban edilen canlar vardı. Onlarca yüzlerce ölen insan ve tabii bolca da ihmal cabası.
Bu adam böylesi bir felakete sebep olmamış. Ama nasılsa kimse ölmedi de dememiş. Belki ileride sebep olabileceği bir felaketi düşünmüş, üzülmüş, utanmış. Kurmuş mahkemesini, kesmiş cezasını. Şimdi morgda.
Hangi mimar ya da müteahhit sordu kendine çaldığı, eksik koyduğu bir tuğlanın hesabını.. Hangi işletmeci kahretti kendini madene yaşam odası yaptırmadı diye? Hangisi kahretti de gitti intihar etti? (Bilakis birkaç ay sonra yenisini açmaya teşebbüs etti) Cevap zannetmem ki acı bir tebessümün ötesine geçsin. Ülkesini en çok seven işini en iyi yapandı. Ve eskiden bir Türk dünyaya bedeldi. Şimdi tüm bu olanlara bakınca diyorum ki acaba toplasam bizden çalan, çırpan, işini iyi yapmayan bin kişiyi, bilmem o Japon kadar eder mi?