Gümüşhane Bağlarbaşı’nın Yama Devrine şahitlik ettiği ve Gümüşhane kimliğinin genetiğinin henüz bozulmadığı ve Harşit Çayı’nın ab-ı hayat suyuyla yıkanan bağ ve bahçelerinde henüz bülbüllerin terki diyar etmediği günlerin bize sunduğu güzelliklerin başında gelen isim Hıfzı Kenan Çetiner’dir.
Fevzipaşa İlkokulu’nda başlayan, Erzurum Sanat Okulu ve nihayetinde Gümüşhane Sanat Okulu’nda devam eden bir başarı öyküsünün ilk halkalarına şahitlik eder. Bugünkü nesle hayalleri peşinde okumanın ve başarabilmenin gerçek bir hikâyesini anlatır adeta.
Genlerinde var olan dürüstlük, çalışkanlık, vefa, samimiyet ve yardımseverlik hemen her yerde hiç bırakmıyor kendisini. Aşık Hıfziya gibi halk ve Hak aşığının yeğeni olması hasebiyle ruh ve hissiyat dünyasında fırtınalar kopar. Dert adamı söyletir misali bilhassa Amerika’da vatan hasreti üzerine muhteşem şiirlere imza atar. 19 Mayıs’ı Amerika’da yaşarken stadyumda okuduğu şiir bütün Türkleri adeta galeyana getirir. Öte yandan Allah ona verdikçe o da paylaşıyor verilenleri. “Yorganını hazırladınsa en rahat yer mezarındır” diyor.
Doğduğu memleketini unutamaz. Hatıralar yoğurur bedenini. Fevzipaşa İlkokulu, Gümüşhane Sanat Okulu rüyalarını süsler. Ve yardım elini uzatır yeni neslin öğrencilerine. İkinci baharım dediği hayat arkadaşı Gökçen Hanım ile birlikte kütüphane kurar, donatım malzemesi alır, öğrencileri giydirir, yetim öğrencilere burs verir. Verdikçe çoğalır malı ve duyguları. Vefa adına, sevgi adına, paylaşma adına mesajlar verir durmadan. Gümüşhane’nin bağrından çıkıp diyarı gurbetlerde bir yerlere varabilen hemşerilerine inat Gümüşhane’den ve Gümüşhanelilerden kopamaz.
Sizi bu değerli Gümüşhaneli hemşerimizle baş başa bırakıyorum.
Kısaca Hıfzı Kenan Çetiner’i tanıyabilir miyiz?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Ben Kenan Çetiner. Gümüşhane’nin Bağlarbaşı Mahallesi’nde 15 Ocak 1932 tarihinde dünyaya geldim. Babam Numan Efendi Ağa derler asıl adı Ziver’dir. İlkokulu Fevzipaşa Okulu’nda bitirdikten sonra Erzurum Yapı Sanat (Usta) Okulu imtihanlarını kazanarak Erzurum’a gittim. İki sene orada okuduktan sonra zaturreden hastalanıp leyli (yatılı) hakkımı kaybedip 1946 senesinde Gümüşhane’ye döndüm. Ve o yıl benim şansımdan meslek lisesi açılmıştı. O zamanki ismiyle sanat okulu. 1951 yılında orayı bitirdikten sonra orduya intibak ettim ve astsubay oldum. Dört yıl hizmet ettikten sonra astsubaylıktan ayrılarak Devlet Su İşleri’ne hidrolog olarak atandım. İmtihan neticesiyle beni aldılar ve hidrolog oldum. 1952 ile 1963 yılları arasında Ankara’da, 1963 ile 1970 arasında Eskişehir’de bulundum. 1970 yılında Amerika’ya gitme şansım çıktı. Amerika’da 14 sene çalıştıktan sonra 1984 yılında Türkiye’ye döndüm. Gümüşhane’ye geldikten sonra şöyle bir Türkiye’yi gezeyim sevdasına kapılıp İzmir’de bulunan Ahmet Dönmez adlı bir arkadaşımı ziyarete gittim. Orada eşimle tanışma fırsatım oldu. Evlendik ve 28 senedir İzmir’de yaşamaktayım. Gümüşhane’mi memleketimi çok özlediğim için buraya gelmeye gayret ediyorum.
Ata yurdumuz Gümüşhane ve Bağlarbaşı Mahallesi söz konusu olduğunda yazdığım bir şiirimi okuyan hemşerim İsmail Soysal’ın duygu ve düşünceleri karşısında yüreğimin titrediğini ve gözlerimden birkaç damla yaş düştüğünü itiraf etmek istiyorum. Bu güzel yorumu dikkatlerinize sunmak istiyorum;
"Sorda Bağlarında al gonca güller" satırında durakladım. ANA VATAN ÖZLEMİ boğazımda düğümlendi. Şiirinizi okurken gözüm, masamın üzerinde duran güzel konağımızın fotoğrafına takıldı. Dayanamadım. Belki bir gün "Yollarını tarif eden" olur da "Gönül ister vatanıma.." dönerim... Selam ve saygılar. İsmail SOYSAL
Şiir sizin gözünüzde nedir, nasıl olmalıdır. Şiirlerinizi yazarken sizleri etkileyen ilham kaynağınız nedir?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Çocukluk çağlarımın gençliğe dönüştüğü yıllardan, bugüne kadar geçen boş zamanlarımı değerlendirmeye çalışmak amacı ile yazmış olduğum bu şiirlerim, ilk satırından son satırına kadar bir iddia taşımaktan uzak olup, bir anlık duygularımın benliğimde husule getirmiş olduğu ilhamların bir tezahürüdür. Şiir duygu, aşk, ıstırap ve ait olduğu toplumun kültürünün sembollerini taşımalıdır.
Kökü bu aziz milletin özü ve sözü olmalıdır. Şiir şairin ait olduğu toplumun rengini, desenini, folklorunu, gelenek ve göreneklerini yansıtmalı yani şair ait olduğu toplumun sesine ses vermelidir. O toplumun acısını, sevdasını, keyfini yaşamalıdır, yaşatmalıdır. Ismarlama kelimeler, uyduruk ifadeler, toplumu ilgilendirmeyen sembol ve felsefe şiirde kesinlikle yer almamalıdır. Alıyorsa eğer ona da şiir demememiz gerekir.
Şiirlerimi ve felsefi sözlerimi kaleme alırken bu toplumun norm ve değerleri benim ilham kaynağımdır. Türkiye’nin acısı ve sevinci benim için ilhamdır. Acı da sevinçte aynı oranda hayatımızın rengini oluşturur. Elbette acıları kaleme alırken yüreğimizin bir tarafı da adeta tarumar olmaktadır. Hemen her gün şehit haberlerini duyarken biz sevda şiirleri yazamayız. Böylesi hassas dönem ve konularda vatan üzerine, iman üzerine, şehitlik üzerine, bayrak üzerine şiirlerimizi kaleme almamız gerekiyor. Çok yıllar evvelinde Amerika’da bu duygularla kaleme aldığım şiirimi Türk Gününde okumamı ve hemşerilerimin gurur dolu bakış ve alkışlarını unutmam mümkün değil.
Yayımlanmış kaç eseriniz var. Keşke şunu da yapsaydım dediğiniz bir düşünceniz veya projeniz var mı?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Çağlayan Çağlarım adlı eserim şiirlerimi bir araya getirdiğim ilk eserimdir. Bu kitabımın gelirini Gümüşhane’de öğrencilerimizin yararına diyerek bağışladım. Daha sonra bu eserimin ikinci baskısını da yapmak nasip oldu. Hakkımda geniş bir araştırma ile sevgili İsmail HAYAL tarafından kaleme alınan “80 Yıllık Çınar: Hıfzı Kenan Çetiner” beniz ziyadesiyle bahtiyar eden ve hemşerilerim tarafından tanınmamı sağlayan eser olarak bana gurur vermiştir. İsmail Hocama çok teşekkür ediyorum. Daha sonra Sonbahar Esintileri ve Aşk Var Oldukça adlı şiir kitaplarımı okuyucularıma takdim ettim.
Değerli üstadım. Eski ile yeni Gümüşhane arasında gördüğünüz farklar nelerdir?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Eski ile yeni arasında Gümüşhane’de bir defa yapı olarak çok büyük değişiklikler var. O yıllardaki Gümüşhane’yi özlüyorum daha doğrusu ama zaman gereği Gümüşhane çok değişmiş, büyümüş, her türlü imkânları var. Özellikle bazı şeylerden bahsetmek istiyorum. Bizim zamanımızda Gümüşhane’de bir tane eczane vardı. İki tane de fırın vardı. Şimdi her on metrede bir fırın, her yirmi metrede bir eczane, bir de pestil ve köme gerçeği var bayağı çoğalmış onlar benim dikkatimi çekti. Tabi zaman gereği, teknoloji gereği yollar, binalar çoğalmış. Ama gel gör ki benim zamanımın insanları, arkadaşlarımdan çokları ahrete göçmüş, yahut memleketten göçmüş, çoklarına burada rastlayamıyorum. Eski Gümüşhane’de birlik vardı, beraberlik vardı. Paylaşmak adına çok güzel hasletlerimiz vardı. Komşuluk, arkadaşlık ve akrabalık ilişkileri muhteşem bir seviyede zühur ederdi. Bugün maalesef bu güzel hasletlerimizi kaybetmiş durumdayız. Bu da beni çok üzüyor.
Hayatta unutamadığınız hatıralarınızdan bahsetmek ister misiniz?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Hayatta unutamadığım hatıralardan evveli Erzurum’a gittiğimi söylemiştim size. Oraya giderken bir kamyonun üzerinde gidiyorduk. Daha yaşım on iki. Aşkale civarında akşamüzeri yolculardan bir tanesi “Allah nasip ederse akşam Erzurum’a varır mıyız” diye sorunca kamyonun Trabzonlu şoförü ona has şivesiyle;
“Allah nasip etse de varacauz, etmese de varacauz” der demez aradan on saniye geçti geçmedi kamyonun her iki arka lastiği “baaam” diye parçalanmasın mı. Bu sefer yolcular şoföre kızmaya başladı ve
“Büyük söyledin, günah işledin bak senin yüzünden yolda kaldık” dediler. Laz şoför bu sefer de;
“Ben şimdi Erzurum’a gideceum, lastikleri alacaum, geleceum ve sizi akşama Erzurum’a kavuşturacaum” dedi ve arkadan gelen bir kamyona bindi ve Erzurum’a gitti.
Ama gel gör ki bizim Erzurum’a gitmemiz iki gün sonranın gecesini buldu. İşte ben orada Allah’ı iyice tanıdım diyebilirim. Demek ki Allah’a asilik etmek yanlış bir şey. O günden beri Rabbim’e her zaman şükrederim. Ve her zaman Rabbim’e karşı sevgim ve saygım vardır.
Bir de unutamadığım bir insanlık örneği gördüm astsubaylık yıllarımda. İstanbul’da o zaman her zaman olduğu gibi itiş kakış tramvaylarda. Bir beyin ayağına bastım. Otuz otuz beş yaşlarında delikanlı, yakışıklı bir beyefendi. Ayakkabılarını da yeni boyamış. Adam ona benim söyleyeceğimi inanın o bana söyledi.
“Affedersiniz beyefendi, olur böyle şeyler” dedi. Bende;
“Beyefendi benim size söyleyeceğim şeyleri siz bana söylediniz. Ben şimdi size ne söyleyeyim.” Efendiliği de gerçek insanlığı da ben o beyefendiden öğrendim. Hayatta unutamadığım olaylardan bir tanesi de budur.
Gümüşhane gençliğine nasihatleriniz neler olabilir? Özellikle Gümüşhane gençliğini ve daha doğrusu gençliği nasıl buluyorsunuz?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Şimdi Gümüşhane gençliğini değil de bütün gençliğe, gençlere benim bir nasihatim var. “Eğer gönül eri iseniz kardeşinize arkadaş gibi, arkadaşınıza kardeş gibi davranın.” Biraz evvel verdiğim örnek bunun en büyük ve en güzel ispatıdır. Mesela o beyefendi bana büyük hakarette yapabilirdi ama yapmadı insanca davrandı. Siz de herhangi bir yanlış harekette bulunursanız sakın yanlış değerlendirmeyin. Onu hoşgörün. Siz de ona hoş davranın. Gençliğe benim nasihatim budur. Karşılıklı saygı ve sevgi. Birde tüm gençlere nasihatim olsun. Okumaktan geri kalmasınlar. Okumanın yanında okuduklarıyla da amel etsinler. Okumayan, okuduğunu anlamayan ve dolayısıyla anlatamayan bir gençlik ülkemizin yarınlarını temsil edemezler. Gençlik malum su misali akıp geçti. Hayatın son deminde keşkeler ve pişmanlıklar fayda etmiyor. Geri dönüşümüzde olmayacağına göre günün kıymetini bilerek yaşamalıyız. Efendimiz (SAV) buyurduğu gibi;
“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalış” düsturunu kendimize felsefe yapmalıyız.
Hayat felsefenizi kısaca alabilir miyiz, bize neler söylemek istersiniz?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Dilerseniz hayat felsefemi şöyle küçük bir şiirimle ifade edeyim.
DÜŞÜRDÜK
Yaşamı hoş tuttuk, sorun etmedik,
Dostun yarasına, neşter vurmadık.
Daim sevgi verdik, keder vermedik,
Unuttuk gamları, “yok”a düşürdük.
Asla ağlatmadık, güldürdük güldük,
Dertlinin derdini, oldukça sildik.
Yar ile yaşamın, kıymetin bildik,
Yastığı yorganı, “tek”e düşürdük.
Gençlik bir bahardı, kaynadık taştık,
Sevdalar yaşadık, coştukça coştuk.
Hayaller peşinden, koştukça koştuk,
Ey HIFZI saçları “ak”a düşürdük.
Efendim bize vakit ayırdığınız için size çok teşekkür ediyoruz. Son söz olarak neler söylemek istersiniz?
HIFZI KENAN ÇETİNER: Siz böyle bir zahmette bulunup beni onore ettiniz. Asıl ben size çok teşekkür ediyorum. Bütün Gümüşhaneli hemşerilerime saygılar, sevgiler sunuyorum. Çok, çok teşekkür ediyorum.
HIFZI KENAN ÇETİNER: HIFZI KENAN ÇETİNER İLE GÜMÜŞHANE ÜZERİNE