HİZMETE SUSAMIŞ YÖREMİZ YAĞMURDERE

Yağmurdere deyince Kostan Dağı çağrışımı ister istemez insanın aklına geliyor. Yıllardır yörenin korkulu rüyası olan bu dağın 2200 metre kotunda ki geçiş; sanki yöre halkının kaderi gibi algılanıyor. Oysaki yıllar önce bir Vali Ethem Aykut (Topal Vali) bu dağları köhne bir jeeple aşma başarısını göstermişti. Uygarlığın iki temel unsurundan (Enerji + Ulaşım) yeterince nasibini alamayan bu yöre için bir kalkınma stratejisi geliştirilmeli ve uygulanmalı. Dağlar kalkınmamıza engel olmamalı.

30 yıl önce görünenler belki bugünkünden daha da iyi idi. Hiç olmazsa insanlar yerli yerinde ve evlerinde oturuyordu. Şimdi ise asrı gurbet her tarafı viran eyledi misali evler yıkıldı mecburi göç dörtte üç nispetine ulaştı. Geçtiğimiz hafta sonu memlekete olan hizmet borcumuz bitmedi varsayımından hareketle beraberimde Kent Konseyi Başkanı Hasan Pir, Muhtarlar Derneği Başkanı Gürbüz Demir ve esnaftan Salih Korkut beylerle yöreye bir gezi düzenledik.
İzlenimlerimizi özetleyecek olursak:

30 yıl önce görev gereği Yağmurdere’ye uğradım. Dönüşte Bandırlak köyünde duraklamıştık. Bu kez giderken Tohumoğlu köprüsünden ayrıldık. Sobran, Yayladere arasını şöyle böyle, Yayladere, Taşköprü kavşağına kadar da biraz rahat seyrederek Kostan Dağının hemen öte yüzü dibindeki Bandırlak köyünde mola verdik. Nedeni ise 30 yıllık arayı daha iyi mukayese edelim diye.

Köy Muhtarı Ayşe Saltık, İmam ise Hüseyin Saltık (muhtarın eşi). Köy yazın 20 hane kışın bilemedin 5 haneden oluşuyor. Okul yok. Köy muhtarı Ayşe hanım’ın ikinci dönem görev süresi. Beş yıl önce getirilen kilit taşlar yerine dizilmediğinden yakınıyor muhtar hanım. Yakınmaya devam ediyor. Eşim köyün imamı ve rotasyon nedeni ile başka köye naklediliyor. Hizmet alamadığımıza mı yanayım? Yoksa eşimden ayrıldığıma mı yanayım? diye feryat ediyor Muhtar. Nerede ise 30 yıl önce daha iyi durumdaydık demeye getiriyor sözü.

Köyün ortasından geçen dereye büz konup akarların kontrol altına alınması gerekiyor Bandırlak’ta. Ve tabii ki ara sokaklarında kaldırım taşları ile örtülmesi.

Devam ediyoruz. İkiz, Kayabaşı derken Yağmurdere’ye varmadan Taşköprü sapağından ilerliyoruz. Sağ yamaçta yaylaları meşhur Çorak köyü ile tanışıyoruz ve Taşköprü’deyiz. Cuma namazı çıkışı müteahhit kardeş Akın beyle mülaki oluyoruz. Taşköprü içi kaldırımlarını inşa ediyor. Tatlı sohbet sonrası sonrası, kaptanımız Korkut yol arkadaşım Demir ve Pir’le yorumlarımızı yaparak, Sarıtaş, Dilaver, Hava hanım, Cami boğazı, Anzahariye boğazı derken Krom Vadisini takiben Yağlıdere’den ana yola bağlanıyoruz.

Yaylalar geniş ve yerleşik düzendeki turist yaylacılarla dolu şenlik alabildiğine, Gümüşhane kökenli olanlar azınlıkta. Gurur verici dağlarımız var. Köylerimiz de öyle ama. Köyler için Cahit Sıtkı Tarancının “ Orda bir köy var uzakta” şiirini de hatırlamadan edemedik. Ünlü ozan Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Orda Bir Köy Var Uzakta” adlı şiirini başka bir köşe yazımda yine yöreyle örtüştürerek yorumlamak üzere... Hoşça kalın. 

YORUM EKLE