Huskalı Deli Esma destanı (15)

Baltazar’ın kapıya hızla vurması evdekilere korku salmaya başladı.

-Yetim Ali, benim senle bir işim yok, bana Huskalı Deli Esma’yı ver, çekip gideyim. Yoksa evini ateşe vereceğim. Sizler de içinde kül olup kalırsınız.

Islık çalan ok, Baltazar’ın sağ omuzu üzerinden kapıya saplandı. Baltazar, ne olduğunu anlayamadı. Baltayı tutan eli havada kaldı. Çok kısa ara ile ikinci ok, bu kez sol omuzu üzerinden ıslık çalarak o da kapıya saplandı.

-Ben buradayım Baltazar, diye seslendi Huskalı Deli Esma. Baltazar olduğu yerde donmuş kalmıştı adeta. 

-Şimdi, baltanı yavaş yavaş yere bırak.

-Huskalı Deli Esma!

-Evet, Huskalı Deli Esma! Bana söylediğim sözü bir daha söyletme. Elindeki baltayı arkanı dönmeden yavaşça yere bırak.

Baltazar, denileni yaptı.” Çok kötü tuzağa düştük” dedi kendi kendine, “Bunu nasıl da düşünemedim?” 

-Silahlarını da aynı şekilde yere bırak. Yavaş yavaş. Sakın yanlış bir şey yapayım deme, yoksa üçüncü ok kafana gelir.

Baltazar, çaresiz silahlarını yere bıraktı. Akıl alacak gibi değildi. “Sonun geldi Baltazar” dedi kendi kendine.

-İki adım geri at ve yüzünü bana dön. Aferin, dedi ve ekledi, Leyla, Çeşminaz, Baltazar’ın ellerini arkaya bağlayın. Silahlarını alın ve meydana kadar getirin.

Köyün meydanına gelen Baltazar, üç adamının yakalandığı ve ellerinin arkadan bağlı olduğunu gördü. Huskalı Deli Esma da saklı olduğu yerden ortaya çıktı.

-Ne haber eşkıya bozuntusu. Ben de seni akıllı birisi sanırdım, meğerse ne kadar aptal biri olduğunu ortaya koydun. Çeşminaz, dördünü de birbirine bağlayın. En önde eşkıya bozuntusu olsun… Leyla eve haber ver, Baltazar’ın yakalandığını söyle ama kimse dışarı çıkmasın, gelirken de atımı getir.

-Tamam abla.

Eşkıyaların silahları, armaları ile toplandıi. Ay ışığında Baltazar ile göz göze geldi Huskalı Deli Esma.

-Buraya kadarmış Baltazar. Artık devlet seni ne yapar, boğazına yağlı ilmik mi geçirir onu bilemem.

-Beni öldür Huskalı, devlete teslim etme.

-Biz katil değiliz Baltazar, kendinle karıştırıyorsun. 

-Sana yalvarıyorum, bizi devlete teslim etme. Ha orada ölmüşüm ha burada. Hazır yakalamışken kafamıza birer tane kurşun sık.

-Biz boşa kurşun sıkmayız Baltazar. Yaktığın canların, öldürdüğün insanların, bebelerin, dağa kaldırdığın gencecik kızların hesabını vereceksin. Merak etme çok bekletmez devlet seni. İşlediğin cinayetler ortada, yakıp yıktığın köyler ortada.

Leyla, Sütbeyaz’la birlikte meydana geldi. 

-Haber verdin değil mi?

-Verdim abla. 

-İyi. Şimdi önde Baltazar, arkasında diğerleri olmak üzere ikişer metre aralıklarla birbirlerine bağlayın. Baltazar’ı da Sütbeyaz’ın eyerine. Toplanan silahları da heybeye yerleştirin.

Huskalı Deli Esma’nın söyledikleri bir bir yapıldı. Sabah yakındı. Ay batmak üzereydi. 

-Ay batmadan ana yola inmemiz lazım. Ben atımla önden gideceğim. Sizler de bu eşkıya bozuntularına göz kulak olun. 

-Tamam, dedi diğer kızlar.

-Gidiyoruz. 

Köyün içinden aşağı rampa inmeye başladılar. Baltazar ve üç eşkıya yürümekte zorlanıyorlardı. Düşe kalka ana yola kadar indiler. Ay battı, zifiri bir karanlık çökmüştü. Huskalı Deli Esma atına binmeden önce üç akide şekerini Sütbeyaz’a yedirdi. 

-Ellerini kollarını bağlayarak genç kızları böyle dağa çıkarmıştın değil mi Baltazar?

-Bak Esma, sana bir kez daha yalvarıyorum, bizi burada öldür dereye at.

-Suyu da kirletirsiniz Baltazar. Hiç yalandan yere yalvarma, sizi sağ olarak Yüzbaşı Eşref’e teslim edeceğiz, değil mi kızlar?

Hepsi bir ağızdan “Evet abla” dediler.

Bir sıçramada ata bindi. 

-Gidiyoruz, dedi bir kez daha, gözlerinizi dört açın, karanlıktan yararlanıp bir şey yapmaya kalkışmasınlar. 

-Merak etme abla, ellerini öyle sıkı bağladık ki, Yüzbaşı Eşref bile zorla açacak. Abla.

-Söyle Leyla?

-Yüzbaşı bekar mı?

-Sormadım, hani bunları ona teslim edeceğiz ya.

-He.

-İşte o zaman sorarsın ona evli mi bekar mı olduğunu.

-Ayıp olmaz mı? diye sordu Çeşminaz.

-Yok yok olmaz, içinizden biri de onbaşının evli olup olmadığını sorar.

Kahkahaları Çit Deresinin suyunun sesine karıştı. 

Zermut yol ayrımına kadar bir Allah kuluna rastlamadılar. Ayrıma gelmişlerdi ki, Kötünün Hüseyin, eşeğine binmiş kasabaya gidiyordu. Huskalı Deli Esma ve diğerlerini görünce eşeğine “deh” dedi. Dörtnala sürmeye başladı. 

-Şimdi bu Kötünün Hüseyin var ya, Hacı’nın kahvesinde ballandıra ballandıra bizi anlatacak ve kasabalıların çarşının başına toplanmasına sebep olacak.

Salih Bey Köprüsünü geçince Şişman’ın Mahmut’la karşılaştılar. O da eşeğine binmiş, dükkanını açmak için kasabaya gidiyordu. Huskalı Deli Esma ve birlikte gelenleri fark edince durdu.

-Sen misin Esma kızım?

-Benim Mahmut emmi.

-Ha bu iple bağladıkların da kim?

-Baltazar eşkıyası emmi.

-Deme?... Yakaladın soysuzu demek?

-Yakaladık emmi.

-Sıkamadın mı kafasına bir kurşun, geberip gideydi. Devlete masraf olacak.

-Fazla yaşamaz emmi, ilmiği kısa zamanda geçirirler boğazına.

-Ben geçiyorum, dükkânı açacağım.

-Güle güle emmi.

Şişman Mahmut, hızla eşeğini sürdü alacakaranlıkta gözden kayboldu. Sabah yavaş yavaş ağarıyordu. Giresunlu Şükrü’nün evinin karşısına gelince hava iyice aydınlanmıştı. Yol kenarındaki evlerde yaşayanlar büyük merakla Huskalı Deli Esma ile eşkıyalara bakıyorlardı.

-Helal sana Huskalı Deli Esma, helal sizlere kızlar.

Güneş, Ardasa Kalesinden doğmuş bir boyunduruk yükselmişti. Kasaba girişine gelince Esma atından indi, dizginleri eline aldı. Hacı’nın kahvehanesinin önü ana baba günüydü. Kasabada ne kadar insan varsa oraya toplanmıştı. Yüzbaşı Eşref kalabalığa hakim olmaya çalışıyordu askerleriyle. Kalabalık:

-Baltazar’a ölüm… Baltazar’a ölüm! Sesleri Kastel ve Ardasa Kalesi’nin kayalıklarında yankılanıyordu. Esma, kalabalığın toplandığı yere gelince elini havaya kaldırdı:

-Beni dinleyin… Beni dinleyin… Biz bu eşkıya bozuntusunu öldürmek isteseydik, öldürürdük. Sizler de bilirsiniz ki, bizler bu eşkıyalar gibi katil değiliz. Cana kıymayız. Sizler de öylesiniz. Onun için yolu açın bunları adalete teslim edelim.

Kalabalıktaki homurtular yavaş yavaş kayboldu. Yolu açtılar. Esma, atının dizginlerini çekerek tozlu ve çakıllı caddeden sonra üç kemerli köprüyü geçerek adliyenin bulunduğu hükümet konağına doğru yürümeye başladılar. Toplanan kalabalık da arkadan, “Baltazar’a ölüm, Baltazar’a ölüm” diye bağırarak onları takip etti. Kaymakamlığa vekaleten bakan Vali Yardımcısı Şenol Beyi, ahşap merdivenlerde bekler buldular. Şenol Bey, eşkıyaları ve kalabalığı süzdü. Huskalı Deli Esma’ya dikkatlice baktı. Onunla birlikte gelen diğer kahraman kızlara da. Kalabalığa döndü:

-Arkadaşlar! Beni dinleyin! Huskalı Esma ve arkadaşları sayesinde son eşkıya Baltazar da üç arkadaşı ile yakalanmıştır. Kendisine ve onun gibi kahraman olan arkadaşlarına hepiniz adına teşekkür ediyorum. Böylece kasabamız ve köylerimizde eşkıya kalmamıştır. Herkes işine gücüne baksın. İşyeri sahipleri işyerlerine dönsün, köylülerimiz de köylerine. Herkes rahat rahat işine gücüne baksın. Tepkinizi gösterdiniz. Haklısınız. Çok canınız yandı. Bundan sonra canınıza da malınıza da zeval gelmeyecektir. 

Kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başladı. Yüzbaşı ve askerler, Baltazar ve arkadaşlarını alarak karakolun nezaretine götürürken, Huskalı Deli Esma ile arkadaşları da tam ayrılacaktılar:

-Huskalı Esma, diye seslendi Şenol Bey, sana ve arkadaşlarına çay ısmarlamak isterdim. Buyurur musunuz?

Esma, kahramanlarla göz göze geldi ve Hükümet Konağının ahşap merdivenlerine yöneldiler. Kaymakamlık katibi Huskalı Deli Esma’nın elinden Sütbeyaz’ın dizginlerini aldı.

(Devamı var)

YORUM EKLE