Huskalı Deli Esma destanı (20)

Vali Hakan Bey, kaymakamlık koltuğundan kalktı. Albay İsmet ve Kaymakam Vekili Vali Yardımcısı Şenol da onunla birlikte kalktılar.

-Çarşıya bir çıkalım, bakalım vatandaşlar ne yapıyor, dedi.

-İyi olur Sayın Valim.

Birlikte, Hükümet Konağının ahşap merdivenlerini indiler. Çarşı içerisine dönmeden savaş sırasında Rus ve Ermenilerin hedef tahtası haline gelen konağa baktı. Konak büyük zarar görmüş, kırılan camların yerine naylonlar çekilmişti. 

-Konak çok harap olmuş albayım.

-Öyle Sayın Valim. Sıva ve badanasını Erzurumlu bir askerimiz yapıyor. Ancak operasyona katıldığı için şu anda çalışma durdu. En kısa zamanda dış cephesi onarılmış olacak.

-Şimdilik bu bina ile idare edelim. Adliye de burada mı?

-Evet efendim. Girişteki kat.

Çarşıya doğru yöneldiler. Caddede, karşılaştığı vatandaşlarla hal hatır edip Kambur Cemal’in oteline kadar geldiler. Binalardaki kurşun izleri, kırılmış camları ile işyerlerinin hali içler acısıydı. 

-Çok büyük bir savaştan çıktık albayım. Çok hasar yedik. Baksana şu binaların haline.

-Kalkarız bunun altından efendim. 

-Kalkacağız albay, kalkacağız Albay İsmet.

Kambur Cemal’in otelinin altındaki kahvehanede kasabanın ileri gelenleri hala oturuyorlardı. Onları görünce içeri girdiler. Vali Hakan, “selam” verdi. Ayağa kalkarak verilen selamı aldılar. Berber Osman yer gösterdi. Oturdular. 

-Nasılsınız arkadaşlar?

-İyiyiz Sayın Valim, dedi berber Osman. 

-Böyle toplanmış bir şey mi konuşuyordunuz? Konuşmanızı bölmeyelim?

-Yok Sayın Valim, dedi lokantacı Osman, bir yardım kampanyası başlattık.

-Yardım kampanyası mı?

-Evet, diyerek söze girdi berber Osman, lokantacı Osman arkadaşımın dediği gibi bir yardım kampanyası başlattık.

-Ne için?

-Hem askerimize hem de Huskalı Deli Esma ve arkadaşları için.

-Ne gibi bir yardım?

-Maddi durumu iyi olanlar para, iyi olmayanlar ise gıda ve urba için.

Vali Hakan, Albay İsmet ve Kaymakam Vekili Şenol, gösterilen bu ilgi karşısında duygulandılar. 

-Savaştan yeni çıktık. Vatandaşımızın durumu iyi değil. Biz devlet olarak elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız, sizlerin böyle bir masrafa girmemenizi isterim. Gördüğüm kadarıyla kasabamız büyük hasar gördü. Sizler bu hasarı gidermeye çalışın, bu bize yeter. 

-Onu da halledeceğiz Sayın Valim, dedi Kurt İsmail. 

-Adlarınızı bilmiyorum. İsterseniz bana adlarınızı söylerseniz, sohbetimiz daha samimi olur.

Kahvehanede bulunanlar sıra ile adlarını söylediler. 

-Benim belim kambur olduğu için bana Kambur Cemal derler Sayın Valim.

Vali Hakan gülümsedi:

-Olsun Kambur Cemal, her güzelin bir kusuru vardır.

-Doğrudur efendim. Bizler, yardım için karar verdik. Özellikle Baltazar ve çetesini yakalayarak devlete teslim eden Huskalı Deli Esma ve “amazon” olarak nitelendirilen savaşçı arkadaşlarına yardım etmek istiyoruz. Onlar, şu anda başımıza musallat olan Gedikçioğlu Behzat ve çetesini yakalaman için askerimizle birlikteler.

-Doğru söylersin. Biz devlet olarak Esma ve arkadaşlarına beşer lira ödül vermeyi kararlaştırdık. Ancak ne var ki ne kendisi ne de arkadaşlar bu ödülümüzü kabul etmediler. Onlar, bize “okul yaptırın” dediler. Biz de o parayla kasabamıza bir okul yaptıracağız. 

-Helal olsun. 

-Helal de ne helal.

Berber Osman, söyleyip söylememek konusunda oldukça tereddütlüydü ama söylemeden de edemedi:

-Sayın Valim… Bir konu daha var.

-Söyle.

-Kaymakamımız Veysel Bey.

-Onunla ilgili olarak kararımı verdim, buradan Vilayete geçince Dahiliye Nezaretinden tayinini isteyeceğim.

-Biz öyle düşünmüyoruz Sayın Valim. Kaymakamımız bir hata yaptı. Hatasını anlamıştır. Biz onu seviyoruz. Kalmasını istiyoruz.

- “Kaymakam istifa” diyerek istifaya çağırdınız. Onun için siz kalmasını isteseniz de biz kalmasını istemeyiz. Bu konu kapanmıştır. Bu arada belediye reisinizi göremiyorum. 

-Kendisi biraz rahatsız Sayın Valim, evinde yatıyor.

-Ziyaret etmek isterdim ama geçmiş olsun dileklerimi iletin. 

Sohbet uzadıkça çaylar da ardada geliyordu. Çapulacı Hüseyin:

-Sayın Valim, ne dersiniz bu Gedikçioğlu Behzat eşkıyası yakalanacak mı?

-Devlete ve vatandaşa karşı suç işleyenler yakalanıp cezalandırır. O da yakalanacak, ama ölü ama diri bilemiyorum. Bugün ya da yarın mutlaka yakalanacak, sizler merak etmeyin. İşinize gücünüze bakın.

Xxx

-Bu iş ne kadar sürecek Mehmet Çavuş?

-Hangi iş hatun?

-Esma’yı diyorum. Yetim Ali senin Leyla da öyle. Bunlar hep dağlarda eşkıyamı takip edecekler? Bunlar genç kızlar, evlenerek yuva kurmak varken, karda, kışta, yağmurda, çamurda hep dağlarda mı olacaklar?

-Yok, dedi Yetim Ali, bu yaptıkları son takip olacak. Ben de kızımın dağlardan evine dönmesini istiyorum. Hele şu Gedikçioğlu Behzat çetesini halletsin oturup konuşacağım.

-Vali’nin beşer lira teklif ettiği doğru mu?

-Doğrudur Hayriye Hatun kabul etmediler.

-Neden?

-Devletimiz yeni savaştan çıktı. Beş lira çok dedi Esma kızımız. Siz o parayla okul yaptırın diye hiçbiri kabul etmemiş.

-Helal olsun vallahi.

-Öyle Hayriye Hatun öyle. Helal ki ne helal.

Mehmet Çavuş, Yetim Ali ile birlikte evden çıkarak köyün meydanına geldiler. İkindi namazı vakti yaklaşıyordu. Namaz kılmak için meydan bitişiğindeki caminin önü gittikçe kalabalıklaşıyordu. Onlar meydandaki oturak olarak kullanılan taşlarının üzerine oturdular. 

-Evin işine de bir türlü bakamadık Yetim Ali.

-Ne o bizim evde kalmaktan rahatsız mısın?

-Olur mu öyle şey. Allah razı olsun. İsmail ile Reşat iyi ustadırlar. Onlarla bir konuşup evi tamir etmelerini isteyeceğim. 

-İyi ustadırlar. 

-Hayriye hatun gibi ben de çocukları merak ediyorum. Cami Boğazı Yaylasına kadar gideceklermiş.

-Bilirim. 

-Eşkıyaların önünü keseceklermiş.

-Evet.

-İnşallah başlarına bir hal gelmez.

-Merak etme Esma akıllı kızdır, kendini koruduğu gibi arkadaşlarını da korur.,

-Umarım.

-Döndüklerinde oturup konuşalım artık dağ, taş gezmeleri bırakıp, bağ, bahçe işlerine baksınlar.

-Ben de öyle diyorum Mehmet Çavuş.

İmam Ahmet, ikindi namazı için ezanı okumaya başlayınca, oturdukları yerden kalkarak camiye yöneldiler.

(Devamı var)

YORUM EKLE