Huskalı Deli Esma destanı (25)

Yüzbaşı Eşref, İstavri köyü muhtarının eşeğini alarak eşkıya Gedikçioğlu Behzat’ı bindirdi. Her iki elini semerin kaşlarına sıkıca bağladı.

-Merak etme ölmeyeceksin. 

-Öldür beni Yüzbaşı.

-Ben senin gibi katil değilim. Senin cezanı kanun verecek. Benim görevim senin gibi eşkıyaları ölü ya da diri yakalamaktır.

-Öldür işte, teslim olmadı öldürdüm dersin.

-Biz bu göreve başlarken namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ettik Gedikçioğlu. Biz de yalan yoktur. 

Muhtar Sebahattin’in eşeğini alan Yüzbaşı, ücretinin ödeneceğini söyledi. Muhtar, kiralamaya karşı çıkarak:

-Ne parası yüzbaşım. Benim çocuk da sizinle gelsin. Kasabaya vardıktan sonra eşeği alır gelir.

-Bizim kasabaya ne zaman varacağımız belli değil muhtar, gece vakti tek başına çocuğunu yollayamam. Ancak yarın gündüz yollarım.

-Nasıl istersen yüzbaşım.

-Tamam muhtar sağ ol.

-Haydi güle güle.

Neriman, bindiği atı yüzbaşının yanına getirdi. Dizginleri uzattı:

-Yüzbaşım, nereden nereye yürüdünüz. Benim atı alın, siz binin. Diğer askerlerimiz de arkadaşlarımın atlarına binsinler, izniniz olursa.

-Olmaz, siz yürüme mi geleceksiniz?

-Biz kasabadan buraya kadar at sırtında geldik. Ana yola kadar askerler ve siz binin.

-İyi olur.

Öyle de yaptılar. Huskalı Deli Esma dışında amazon kızlar atları askerlere verdiler. Bir at boşta kalmıştı. O da Çeşminaz’ın atıydı. 

Önde Yüzbaşı Eşref, arkasında Huskalı Deli Esma, hemen arkasında Çeşminaz önde gidiyorlardı. Arkalarında muhtarın oğlu Nedim, eşeğin yuları elinde geliyordu. Üç yerinden yaralı Gedikçioğlu Behzat, eşeğin üzerinde zor duruyordu. Her iki eli de semerin kaşlarına bağlı idi. Onun arkasında askerler ve amazon kızlar vardı.

Yağlıdere köyüne inince karanlık kitledi. Öyle karanlıktı ki göz gözü görmüyordu. Nal seslerine evinden elinde gaz feneri ile köyün muhtarı Abdullah dışarı çıktı. Yüzbaşı ve beraberindekileri görünce meraklandı. Hızlı adımlarla yanlarına geldi.

-Hayırdır komutanım.

-Hayır hayır muhtar meraklanacak bir şey yok.

-Yoksa?

-Evet muhtar.

-Helal olsun size, diğer itleri nerede?

-Onlar sana ömür.

-Ne güzel. Durun size komşulardan fener bulayım, bu karanlıkta gidemezsiniz. 

Eşkıyanın yakalandığını duyan köylüler evlerinden dışarı fırladılar. Bir anda etrafını sardılar. Gelen köylü eşkıya Gedikçioğlu’nun yüzüne tükürüyordu. Behzat, her ne kadar yüzünü sakınsa da yüzü gözü tükürük içinde kaldı. 

Köyden üç gaz feneri alarak yeniden yola koyuldular. Askerlerden biri bindiği at ile öne geçerek feneri tutuyordu. 

Xxx

Deli Hadi elindeki sopasının ucunu yere vurup bir sağa bir sola götürüp getiriyordu:

-Gedikçioğlu Behzat eşkıyası yakalandı… Gedikçioğlu Behzat eşkıyası yakalandı… Gedikçioğlu Behzat eşkıyası yakalandı, diyerek kasabanın bir başına bir sonuna kadar durmaksızın gidip geliyordu. Kasabasılar, onun söylediği “Gedikçioğlu Behzat eşkıyası yakalandı” sözlerine inanmak istiyordu. Kambur Cemal, tam da otelinin önünden geçen Deli Hadi’yi çağırdı:

-Hadi, yoruldun, gel otur bir çay iç.

-Ben deliyim, ben yorulmam.

-Sana deli diyen mi var? Gel hele gel otur, bir çay iç, sonra yine yürürsün.

-Eh, içeyim bari.

-İçeri gel istersen, hava serinledi üşürsün.

-Deliler üşümez.

-Sen bilirsin, ben çayını alıp getireyim.

-Demli olsun.

-Tamam demli olacak. Helva ile lavaş da getireceğim acıkmışsındır.

Caddede bir aşağı bir yukarı gidip gelenler Deli Hadi’ye selam veriyorlardı. Onlara takılmadan edemedi:

-Ben deliyim dolanıyorum, siz de mi delisiniz?

-Herkes biraz delidir Hadi.

-Benim kadar kimse deli olamaz.

-Olamaz.

-Ben akıllı deliyim.

-Öylesin Hadi. Baksana Kambur Cemal çayın yanında helva ile lavaş da getirdi.

-Sana ne.

-Ben de helva ile lavaş aldım, yiyeceğim.

-Bana ne.

-Doğru sana ne.

Deli Hadi, Kambur Cemal’in getirdiği helva ile lavaşı iştahla yedi. Yedikçe acıktığını hissediyordu. Kambur Cemal, biten çayını durmadan tazeliyordu. 

-Doymadınsa biraz daha helva ile lavaş getireyim.

-Doydum, fazla helva yemek iyi değildir. Beni gibi delileri iyice deli eder.

-Etmez Hadi etmez. Sana kim deli diyorsa asıl deli odur.

-Zaten ben deli değil zırdeliyim.

Kambur Cemal baş edemeyeceğini anlayınca içeri girdi. Kahve saat gece yarısına gelmesine rağmen hala kalabalıktı. Hala operasyondan bir haber alamıyorlardı, onun için merakları gittikçe artıyordu. Deli Hadi her ne kadar Gedikçioğlu Behzat’ın yakalandığını söylese de inanmıyorlardı. 

Xxx

Yüzbaşı Eşref ve beraberindekiler ana yola inince durdular. Askerler atlardan inerek amazon kızlara teslim ettiler. Yol bir kamyonun sığacağı genişlikteydi. Yoldan pek araç geçmiyordu. Yüzbaşı da attan inmek istedi ama Neriman kabul etmedi.

-Ben yürürüm komutanım, siz attan inmeyin.

-Ama yoruldun.

-Yok yorulmadım, ben bu yollara alışığım.

Yol genişleyince Yüzbaşı, Huskalı Deli Esma ile yan yana gidiyorlardı. Esma Yüzbaşı Eşref’i, Yüzbaşı Eşref de Huskalı Deli Esma’yı merak ediyordu. Zaman zaman dönüp Esma’ya bakıyor, askerin elinde tuttuğu gaz fenerinin ışığı ile yüzünü görmeye çalışıyordu.

-Zor gün oldu.

-Evet komutanım.

-Sonuç iyi oldu ama.

-Hem de nasıl.

-Diğer eşkıyaları da sağ yakalamak isterdim ama ateş edince karşılık vermek zorunda kaldık.

-Gerekeni yaptın yüzbaşım.

-Çok yardımcı oldunuz. 

-Onun için geldik. 

Konuştukça sohbet ilerliyordu. Atların nal sesleri Harşit Çayı’nın sesine karışıyordu. Hemen arkadan gelmekte olan Neriman ise, “sorsam mı acaba evli ya da bekar olduğunu. Sorardım da Esma abla çok kızar. E, ben nasıl öğreneceğim evli ya da bekar olduğunu. Sormadan öğrenilmez ki” diye kendi kendine konuşuyordu.

-Yüzbaşım, seslenen Çeşminaz’dı.

-Efendim.

-Evli misin bekar mı?

-Nişanlıyım.

Çeşminaz aldığı cevap karşısında hem utandı hem de yüzü kızardı. Diğer kızlar ona bakıyordu. Biraz sinirli tavırla:

-Ne bakıyorsunuz, hepinizin merakını giderdim. Benimse tüm umutlarım suya düştü.

-Aldın mı cevabı Çeşminaz?

-Aldım abla. 

-Başka soracak sorun var mı?

-Bende daha soru soracak hal mi kaldı abla.

-İyi.

(Devamı var)

YORUM EKLE