Çalışma saati başlamıştı. Kamu görevlileri yavaş yavaş işe gidiyorlardı. Öğleden sonraki çalışma saati on üçte başlıyordu. Vali Hakan Bey, lokantadan söylenen yemekle kaymakamlık odasında Albay İsmet ve Kaymakam Vekili Şenol Bey ile öğlen yemeğini yediler.
Kapı çalındı, sekreter içeri girdi:
-Efendim, Zermutlu Salih Bey geldiler, görüşmek istiyor.
-Gelsin.
İçeri giren Salih Bey, “selam” verdikten sonra Albay İsmet’in karşısındaki konuk koltuğuna oturdu. Vali Hakan Bey:
-Nasılsınız Salih Bey?
-Sağ olun Sayın Valim. İyiyiz. Sizler nasılsınız?
-Bizler de iyiyiz. Buyurun, bir isteğiniz mi vardı.
-İstek demeyelim de Sayın Valim. Huskalı Deli Esma ve arkadaşlarına vermiş olduğum atları kendilerine bağışlıyorum. Onların bize çok büyük katkıları oldu. Her iki eşkıyanın ve adamlarının yakalanmasında üstün başarı gösterdiler. Onun için onlara geçici olarak verdiğim atların onların olduğunu söylemeye geldim. Umarım bir daha olmaz ama her olasılığı da göz önüne alarak atların onlarda kalmasını istiyorum. Bugün toplantı yapacaksınız, iletirseniz memnun olurum.
-Çok sağ olun Salih Bey. Dokuz at, önemli bir bağış. Hatta Esma’nın atını da siz vermiştiniz öğrendiğim kadarıyla.
-Evet Sayın Valim. Onlar her şeye layıktırlar.
-Sağ olun Salih Bey. Ben kendilerine ileteceğim.
-Bana müsaade.
-Güle güle.
Salih Bey, konağın merdivenlerini inerken Yüzbaşı Eşref ile karşılaştı. Yüzbaşının yüzünün asık olduğunu görünce soramadan edemedi.
-Hayırdır yüzbaşım, keyifsiz gördüm sizi.
-Biraz öyle Salih Bey.
-Bir şey mi oldu?
-Nasıl söylesem bilemiyorum.
-Devlet sırrı değilse söyleyebilirsin.
-Olacak gibi değil, Vali Bey, Huskalı Esma ve arkadaşlarının silahlarını teslim etmesini istiyor.
Şaşıran Salih Bey:
-Nasıl olur, biz eğer bugün huzura kavuşmuşsak onların sayesinde kavuştuk. Yanlış anlamayın sizlerin de büyük katkısı oldu.
-Bizim katkımız onların yanında solda sıfır kalır Salih Bey.,
-Vali Beyi ikna edemez miyiz?
-Yok Salih Bey, toplantının amacı da silahlar. Teslim etmelerini isteyecek.
-Yanlış yapıyor Vali Bey.
-Ne diyeceğimi bilemiyorum.
-Benim biraz işim var yüzbaşım, daha sonra görüşürüz.
-Olur Salih Bey.
Merdivenleri inen Salih Bey. Hükümet konağının karşısında toprak damlı ahşap binada istidacı Topal Ömer’in işyerine gitti. Topal Ömer’i yalnız başına otururken buldu.
-Hoş geldin Salih Bey oğlum.
-Hoş bulduk Ömer emmi.
-Buyur otur.
-Ömer emmi bana bir dilekçe yazar mısın?
-Ne demek, işimiz o. Nereye yazılacak?
-Başbakanlığa.
-Anlamadım.
-Başbakanlığa emmi. Yıldırım telgraf çekeceğim dilekçeyi.
-Ne oldu ki? Seni böyle telaşlı pek görmemiştim.
-Vali Huskalı Deli Esma ve arkadaşlarının silahları teslim etmesini istiyormuş.
-Hayda… Kafayı mı yedi bu adam.
-Bilmem emmi. Silahların Esma ve arkadaşlarında kalmasını isteyeceğim emmi.
-Hemen yazayım.
Salih Bey, yazılan dilekçeyi aldı. Acele ile köprünün başındaki postaneye geldi. Görevliye “yıldırım telgraf” çekeceğini söyledi. Telgraf çekildi, ücretini ödeyip Ali Osman’ın kahvehanesine geldi. Çay istedi.
Huskalı Deli Esma ve dokuz amazon kız, Kurt İsmail’den aldıkları yeni giysilerini giyerek aşağıya indiler. Onu da pantolon giyiniyordu. Başlarında bereleri vardı ama bu kez yüzleri açıktı. Saçlarını berelerin altına toplamışlardı. Ellerinde silah olmadığı gibi sadakları da yoktu. Kaldıkları odaların anahtarlarını Ali Osman’a teslim ettiler. Huskalı Deli Esma:
-Emmi, anahtarlarımızı kimseye verme. Odalarda silahlarımız var.
-Merak etme kızım vermem.
Dışarı çıkarken Huskalı Deli Esma’nın gözü bir köşede çay içen Salih Bey’e ilişti. Yanına gitti. Salih Bey, “buyur” etti ama:
-Sağ olun Salih Bey, toplantıya katılacağız, geç kalmayalım.
-Vali Beye de söyledim Huskalı, size verdiğim atlar artık sizindir.
-Nasıl olur. Benimki ile on at ediyor.
-Olsun. Sizlerin emekleri ödenmez.
-Çok sağ olun ama…
Salih Bey sözünü kesti:
-İtiraz istemiyorum. O kadar atın içerisinden sizlere birer at verdim. Çok mu Huskalı?
-Çok hem de nasıl.
-Çok değil. Güle güle binin.
-Sağ olun.
Dışarı çıktılar. Hükûmet Konağına gitmek için köprüye aşağı yürüdüler. Onları görenler, kirpik, kirpik üstüne vurmadan meraklı gözlerle bakıyordu.
-Çok güzeller.
-Hiç sorma.
-Huskalı Deli Esma en güzelleri.
-Doğru. Boy pos her şey var. Bunun bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum.
-Ben de.
-Ben de.
Kambur Cemal’in otel ve kahvehanesinin önünden geçerken kara kara düşünen Deli Hadi’yi gördüler. Huskalı Deli Esma yanına geldi.
-Hadi emmi çok düşüncelisin
-Sana ne? Sen kendi işine bak.
-Tabi bana ne de biz seni çok seviyoruz.
-Bana ne. Sevme. Sen silahlarını koru.
-Ne olmuş silahlara? Ali Osman emmiye teslim ettik.
-Görürsün, dedi ve sırtını çevirdi. Esma ve amazon kızlar bir süre ona baktılar. Ses gelmeyince caddeyi geçerek Hükümet Konağına geldiler. Herkes onlara bakıyordu. Ayaklarında çizmeler. Pantolon ve montla dikkat çekiciydiler. Konağın ahşap merdivenlerini çıkarken çürümeye yüz tutmuş tahtalar gıcırdıyordu. Kaymakamlık odasının kapısına geldiler. Sekreter Vali Hakan Beye haber verdi, içeri alındılar. Gösterilen yere oturdular.
Vali Hakan, Albay İsmet, Kaymakam Vekili Şenol ve Yüzbaşı Eşref onları bu giyimle hiç görmemişlerdi. Gözlerinin dışında yüzlerini ilk kez görüyorlardı. Başlarındaki berelerinin altına topladıkları saçlarla hepsi birbirinden güzel görünüyordu. Huskalı Deli Esma ise odadakileri hayran bırakacak bir güzelliği vardı. Albay İsmet, “Bu kadar güzel bir kız nasıl olur da amazon olur” dedi kendi kendine.
Vali Hakan, söylediği çayların içilmesinin ardından gösterdikleri üstün başarıdan sonra teşekkür etti.
-Devletimize yaptığınız katkı takdire şayandır. Bu bizi çok mutlu etmiştir. Her iki eşkıyanın adamları ile birlikte yakalanması kolay bir olay değildir. Az önce Salih Bey buradaydı. Size verdiği atların sizde kalmasını söyledi. Ben de teşekkür ettim.
-Haberimiz var. Otelden çıkarken karşılaştık, söyledi.
-Güzel…, bir süre bekledi, önemli bir konu var.
-Buyurun Sayın Valim.
-Siz de biliyorsunuz ki artık eşkıya diye bir derdimiz kalmamıştır.
-Şu an öyle.
-Olsa da artık devletimiz gittikçe güçleniyor, asker sayımız artıyor, onlarla baş ederiz.
Huskalı Deli Esma ve amazon kızlar valinin sözü nereye getireceğini hemen hemen tahmin etmişlerdi. Baltazar eşkıyası yakalandığında da silahların teslim edilmesini istemişti. Gedikçioğlu Behzat eşkıyası ortaya çıkınca bu konunun ertelendiğini tahmin ettiler.
-Diyeceğim şu ki, artık vatandaşın ve sizlerin silaha ihtiyacı yok. O nedenle silahlarınızı devletimize teslim etmeniz gerekiyor.
Odada soğuk bir hava esti. Albay İsmet, Kaymakam Vekili Şenol ve Yüzbaşı Eşref, Huskalı Deli Esma’nın ne söyleyeceğini merak ediyorlardı. Esma, amazon kızlara teker teker baktı. Hepsinin da kaşları çatıktı.
-Evet, cevabınızı bekliyoruz.
(Devamı var)