-Gel bakalım Zermutlu.
-Geldim Baltazar ağam.
-Gören oldu mu seni?
-Yok ağam.
-Anlat bakalım.
-Ağam, köylüler bankadan yarın para alacaklar.
-Bak bu güzel haber.
-Hangi köylüler?
-Avliyana, Fidigar, Manastır, Çitikebir ve Çitisagir köylüleri. Her hane bankadan üçer lira alacak.
-Deme. Çok para. Duydun mu Tilki Cemil? Duydun mu Kirpi Cevdet?
-Duyduk ağam.
-Çok para geçecek elimize.
-Öyle ağam.
-Köylüler Suda Boğazı’nı geçmek zorundalar.
-Evet ağam.
-E, ne duruyorsunuz ikiniz hazırlığınızı yapın, yanınıza da sekiz tane güçlü kuvvetli adam alın. Akşama çok parayla dönün.
-Emrin olur ağam, hiç merak etme.
-Bu vurgundan sonra da terk eder gideriz buralardan.
-Gideriz ağam.
-Dört yolun dördünü de tutun. Gelenleri alanda toplayın. Paracıklarını alın. Vermek istemeyen, direnen olursa sıkın kurşunu gitsin. Şu bizim çengi nerede? Açın rakıları, bu gece düğün dernek, yarın gece zengin olmak var. Haydi, çalsın müzik oynasın cengi.
-Bana başka bir emrin var mı ağam? diye sordu Zermutlu Kürşat.
-Yok Zermutlu. Al şu keseyi, çok iyi haber getirdin. Senden güzel yeni haberler bekliyorum, kuşağından çıkardığı para kesesini Zermutluya attı.
-Sağol ağam.
-Haydi git güle güle.
-Eyvallah ağam.
Baltazar ve adamları gece sabaha kadar içki içip eğlendiler. O kadar sarhoş olmuşlardı ki, her biri olduğu yerde sızıp kaldı. Öğlene doğru uyanan Baltazar, adamlarının sere serpe yattıklarını görünce çok öfkelendi. Tabancasındaki bir şarjör mermiyi havaya boşaltı. Silah sesine uyanan adamları neye uğradıklarını şaşırdılar.
-Kalkın ulan. Öğlen oldu, hala yorgun eşek gibi yatıyorsunuz. Kalkın toplanın.
Zorla ayağa kalkan Tilki Cemil:
-Kusura bakma ağam. Hemen toparlanıp yola çıkıyoruz.
Öyle de oldu. Tilki Cemil ve Kirpi Cevdet, sekiz eşkıya ile Suda Boğazı’na doğru yola çıktılar. Tilki Cemil ile Kirpi Cevdet hem yürüyor hem de konuşuyorlardı.
-Çok para geçecek elimize Tilki.
-Evet.
-Sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?
-He.
-Ne dersin?
-Adam ben ağayım deyip yatıyor.
-Yatıyor.
-Kurşunu biz yiyoruz, keyfini o sürüyor.
-Sürüyor.
-Parayı aldıktan sonra, şu garibanlara birkaç kuruş verelim.
-Verelim.
-Sonra herkes yoluna.
-Ben de aynı senin gibi düşünüyorum.
-Baltazar da beklesin dursun.
-Beklesin.
-Var mısın?
-Varım.
-Tamam.
-Anlaştık.
-Anlaştık.
Xxx
Kaymakam Veysel, makamında bankadan para alan köylerin muhtarları ile toplantı halindeydi. Köylülere verilen paranın üretime yönelik olduğunu anlatıyordu.
-Devletimiz zor ve çetin bir savaştan çıktı, bunu biliyorsunuz. Hepimiz savaşı birlikte yaşadık. Şimdi iç düşmanlar türemiş, dağlar eşkıyalarla doldu. Köylülerin elinde ne kaldıysa onu da eşkıyalar alıyor. Köylere baskınlar düzenliyor. Genç kızlarımızı dağlara kaldırıyor. Köylerimizde genç insanımız kalmadı gibi. Toprağımız ekilmeli, üretim mutlaka yapılmalı. Bunu da yapacak olan sizlersiniz. Devlet olarak sizlere bütün imkanlar zorlanarak destek olacağız. Şimdi, köylülerinize üçer lira verildi hane başı. Bu paradan bankamız faiz almayacak. İki yıl geriye bir şey ödenmeyecek. İki yılın sonunda alınan para yirmi dört ay taksitle geri ödenecek. Bağınızı bahçenizi, tarlalarınızı ekin. Hayvancılık yapın. Üç lira bu çağda çok para. Sakın ola ki paranızı boşa harcayıp güç durumda kalmayın.
Kapı çalındı, Karakol Komutanı Yüzbaşı Eşref’ti gelen. Asker selamı verdi.
-Gel komutan, otur. Muhtarları tanıyorsun.
-Tanıyorum efendim.
-Onlara nasıl önlem aldığınızı anlatır mısın?
-Efendim, para alan köylülerimiz hepsi Suda Boğazı’nı geçmek zorunda. Biz, karakolda bulunan onbaşı ile birlikte yedi askerimizi görevlendirdik. Suda Boğazı’na kısa bir mesafe kala askerimiz duracak.
-Anlamadım.
-Anlatayım efendim. Huskalı Deli Esma ile görüşme sağladık. Kendisi her dört yol ağzına ikişer adamını yerleştirecek.
-Adamını dediğin zaman komutan bunlar genç kızlar. Eşkıya ile nasıl baş ederler?
-Deli Esma da dahil hepsi birer cengaver Sayın Kaymakamım.
-Peki?
-Yine aldığımız habere göre Baltazar eşkıyası iki önemli adamını baskın için görevlendirmiş. Onlar da yanlarına sekiz eşkıya almışlar. İkişer ikişer Suda Boğazına çıkan yolları tutacaklar. İşte onların hemen arkasında Huskalı Deli Esma ve arkadaşları pusu kuracaklar.
-Güzel plan.
-Köylülerle de konuştum. Sıra halinde boğaza çıkacaklar. Son köylü de boğaza girdikten sonra Huskalı ve arkadaşları ortaya çıkıp silahlarını eşkıyalara dayayarak yakalayacaklar.
-Güzel, inşallah başarılı olurlar.
-Bugüne kadar Huskalı Deli Esma’nın elinden kurtulan eşkıya olmadı Sayın Kaymakamım.
-Bu kadar güveniyorsunuz ona.
-Evet efendim.
-Peki, adamlarının yakalandığını duyan eşkıya başı köylere saldırmasın.
-Onu bilmiyoruz efendim ama, Huskalı Deli Esma, “Baltazar’ı bana bırakın” dedi.
-Tanımak isterdim onu.
-Bir emriniz yoksa ben çıkayım efendim. Askerlerimizi göndermem gerekiyor köylülerle.
-Tamam komutan. Dikkatli olalım, kimsenin burnu kanamasın. Dediğim gibi Huskalı Deli Esma ile ilk fırsatta tanışmak isterim.
-Emredersiniz efendim.
Kaymakam Veysel komutan çıktıktan sonra muhtarlara dönerek:
-Sizler de çıkabilirsiniz. Çok dikkatli olun. Ufak bir şüpheniz olduğunda mutlaka bize haber verin diye nasihat etti. Köylerinizde rahat olun. Bağınızı, bahçenizi, tarlanızı, bostanınızı ekin. Ermenilerin kestiği meyvelerin yerine yenilerini dikmeniz için Ziraat Müdürlüğümüz Erzincan’dan meyve fidanı getirecek. Sizlere herhangi bir ücret almadan dağıtacağız. Dedim yaşüpheli bir durumla karşılaştığınızda bize haber verin.
(Devamı var)