Huskalı Deli Esma destanı (7)

Baltazar, adamlarının yakalandığını duyunca adeta kudurmuşa döndü. Yerinde duramıyor, sağa sola saldırıyor, kalan üç adamının korkudan bacakları titriyordu. Onlar yerlerine çakılı kalmış, nerede ise nefes bile alamıyordu. 

-Kim, kim bu Huskalı Deli Esma, kim?

Adamları korkudan cevap veremiyordu. 

-Size soruyorum ulan, kim bu Huskalı Deli Esma? Konuşsanıza ulan, dilinizi mi yuttunuz?

Tabancasını belinden çıkardı. Kalan üç adamının ayaklarına birer mermi sıktı. Yere kapanan adamlarını ayağa kaldırdı, hırsını alamadı, hepsine sıra ile var gücüyle yumrukladı. Kadir, Hurşit ve Cemal yerden kalkamadılar. 

-Bana en kısa zamanda bu Huskalı Deli Esma’nın nerede kaldığını bulun, yoksa hiçbirinizi yaşatmam. Gidin bana Zermutlu Kürşat’ı getirin. 

Zorla ayağa kalktılar. 

-Tamam ağam, dedi Cemal.

Oturmakta olan çalgıcılar ve çengiyi görünce:

-Tasınızı, tarağınızı toplayıp siz de defolun.

Neye uğradıklarını şaşıran cengi ve çalgıcılar kaçar bir şekilde Baltazar’dan hızla uzaklaştılar. Baltazar, Gavur Dağı eteğindeki dağ evinde yalnız başına kaldı. Ne yapacağını, nereye gideceğini düşünecek halde değildi. Tilki Cemil, jandarmadaki sorgusunda bülbül gibi öter, bugüne kadar yaptıklarını tek tek anlatır. Kaldık mı bu dağ başında tek başına. Pirince giderken elimizdeki bulgurdan da olduk. Ben şimdi ne yapacağım? Yeniden adam bulmak da zor. Kimse katılmaz bana. Zaten kimse de kalmadı. Bu gidenler de kaçarsa sen gel bak işe. Dağ evinin önündeki bileği taşına oturdu. Karşıda görünen Avliyana köyüne baktı. Çok insanın canını yakmıştı bu köyde. Kimde ne var ne yok ellerinden almıştı. Çocukların ağlamalarını duyar gibi oldu. Ablasının bacağına sarılan çocuğu Tilki Cemil’in öldürmesi dağ gibi gözlerinin önünde canlandı.

Gönderdiğim adamlar dönerler mi acaba? Bekleyecek göreceğim. Yok yere adamlara kurşun sıktım, yumruk salladım. Ya Zermutlu Kürşat? Ondan alacağım bilgiye ihtiyaç var. Şeyran’a aşıp uzaklaşsam mı acaba?

-Vay vay vay… Baltazar…. Tek başına ne yapıyorsun bu dağ evinde? Nerede adamların, nerede çalgıcıların, çengilerin?

Baltazar bir anda şaşa kaldı. Gözlerine inanamıyordu. Konuşan Şeyranlı Gedikçioğlu Behzat’tı. On adamı ile karşısındaydı Gedikçioğlu Behzat. Gözlerine inanamadı. Hızla yerinden kalktı, boynuna sarıldı. 

-Hoş geldin ağam. Hangi rüzgar attı seni buralara?

-Geçiyordum. Seni göreyim dedim. Ne olmuş sana? Her tarafa korku salan Baltazar tek başına kalmış.

-Hiç sorma ağam. 

-Hele ne olmuş bir anlat bakalım.

Baltazar olanları anlattı. Can kulağı ile dinleyen Gedikçioğlu Behzat:

-Bir eksik etekle baş edememişsin Baltazar.

-Nasıl baş edeyim. Havada uçan kuşu okla gözünden vuran bir kadın mı desem kız mı desem var karşımda. Yanındakiler de onun gibi. Onlar da attığını vuran kızlar. Üstelik devlet de arkalarında. Askeriye destek veriyor. On adamımı yakalayıp jandarmaya teslim ettiler. Ava giden bizimkiler avlandılar. 

-Hiç iyi durumun yok desene.

-Yok.

-Bak ne diyeceğim, ben de Şeyran’dan kaçıyorum. Devlet üçüncü ordudan attığını vuran bir ekip yollamış bizleri yakalamak için. Ben de onlardan kaçıyorum.

-Nereye kadar kaçacağız? Öyle anlaşılıyor ki sonumuz geldi Gedikçioğlu.

-Ölmeyen candan umut çıkmaz. Sana bir teklifim var, gel benimle. Nereye kadar dayanırsan birlikte dayanırız.

-Nereye kadar kaçacağız ki?

-Ya yakalanacağız ya da öleceğiz. Başka yolu yok. Ankara işi sıkı tutuyor, eşkıyalara göz açtırmamaya kararlı.

-Teslim olalım diyorum.

-Eşkıya teslim olmaz Baltazar. Eşkıya ölür de teslim olmaz. Biz Harıt’ı aşıp, kendimize güvenli bir yer buluncaya kadar kaçacağız, sen de gel benimle.

-Yok gelemem Gedikçioğlu. Üç adamımı bana haber getirmeleri için yolladım. Onları bekleyeceğim.

-Sen bilirsin.

Xxx

Eşkıyalardan kurtulan Fidigarlı Çolak Halil, başlarından geçenleri ballandıra ballandıra anlatıyordu. Köylüler ise onu can kulağı ile dinliyorlardı.

-Bankadan paralarımızı aldık. Yüzbaşı Eşref diye bir Karakol Komutanı Eşref var. Bize ne yapacağımızı en ince noktasına kadar anlattı. Değil mi Cabir?

-Evet.

-Otuz kadar vardık. Onbaşı kumandasında yedi askerle birlikte kasabadan çıktık. Patika yolda tek sıra halinde yola koyulduk. Komutanın anlattığına göre Suda Boğazında eşkıyalar yolumuzu kesecek, bankadan aldığımız paraları elimizden alacaktı. Suda Boğazı’na elli-yüz metre kalmıştı ki, askerler bize siz gidin dediler. Ne olduğunu anlayamadık. Değil mi Cabir?

-Evet.

-Bizler kurbanlık koyun gibi boğaza doğru yürümeye devam ettik. Tam Suda Boğazı’na çıkacaktık ki, iki eşkıya yolumuzu kesti. Bizlere, “herkes ellerini havaya kaldırsın” dediler. Denileni yaptık. Korku iyice içimize işledi. Askerler bizi getirip eşkıyaya teslim etti diye düşünmedik değil. Tam bu sırada gökyüzünü ikiye böler gibi bir ok geçip kayboldu, arkasından bir silah sesi. Değil mi Cabir?

-Evet.

Dinleyen köylülerin merakı daha da artıyordu. Herkes sus pustu. 

-Gök gürültüsünü andıran bir ses duyduk. “Kimse yerinden kıpırdamasın. Silahlarınızı yere bırakın.” Ne olup bittiğini anlamadan arkamızdaki eşkıyalar, silahlarını yere bıraktı. Değil mi Cabir?

-Evet.

-Meğer bizim haberimiz olmadan pusuya yatmış Huskalı Deli Esma’nın iki adamı çoktan silahlarını eşkıyaların sırtına dayamıştı. O ses bir kez daha, “Elleriniz başınızın üzerinde meydana doğru yürüsün. Bizler meydana doğru yürürken bizi az önce bırakan askerler koşarak dört yol ağzına geldiler. Dört yola pusu kuran eşkıyalar tek tek toplandı, ellerini bağladıktan sonra da birbirlerine bağlandı. Değil mi Cabir?

-Evet.

-Eşkıyalara pusu kuran bizimkilerin başı, “Onbaşım, yüzbaşıma selam söyle. Bir emri varsa bekliyorum” dedi. Daha sonra bize dönerek “Herkes köyüne korkusuzca gidebilir” diyerek cesaret verdi. Değil mi Cabir?

-Evet.

Merakla dinleyen Kel İsmail, dayanamadı:

-Yüzlerini görebildiniz mi?

-Yok, başlarında bere vardı, sadece gözleri görünüyordu. Değil mi Cabir?

-Evet.

-Sesi erkek sesi mi kadın sesi mi?

-Onu da sen söyle Cabir.

-Kadın sesiydi.

-Esma. Huskalı Deli Esma. Helal olsun. 

-Helal olsun.

-Çok yiğit.

-Babayiğit.

-Aslan.

-Aslan yürekli.

-Mehmet Çavuş’un kızı.

-O Baltazar’ı da yakalar.

-Yakalar.

-On eşkıya.

-Ortada kaldı Baltazar.

-Daha saldıramaz bize.

-Saldıramaz.

Çolak Halil’in anlattıklarına bire beş katan köylüler, Huskalı Deli Esma’yı yere göğe sığdıramıyordular. Yapmadığı kahramanlıklar, yapılmış gibi kulaktan kulağa köyden köye, Ardasa kasabasına kadar yayılıyordu.

(Devamı var)

YORUM EKLE