HUZURLU KENTİN İÇİNDE

Birkaç gün önceydi… Tepebaşı Belediyesindeki işim bitince niyetim Akarbaşı mahallesine kadar yürümekti.

Öğleden sonra saat 15.00 sularıydı. Soğuk bir gün hava kasvetliydi.

Güneş saklandığı bulutların arkasından bir görünüp bir kayboluyordu.

İsmet İnönü Caddesi’ni geçip Ulus Anıtı’nın yanına yaklaştığımda kış mevsimine nazire yaparcasına yağmur taneleri atıştırmaya başladı.

İnce ince yağan yağmura aldırış etmeden yürüyorum.

Önünden geçtiğim birçok dükkânın ve iş yerinin kapandığını, çoğunun ön camlarındaki “satılık” ya da “kiralık” yazılı renkli levhalar ilgimi ve dikkatimi çekti.

Yıllardır tanıdığım, hatta önceden alışveriş yaptığım iş yerlerinin önünde bir müddet duraksadım. Eski günler zihnimde canlandı.

Dramatik bir film izliyor gibi yüreğim sızladı. Önünde durduğum işletmede en az yirmi kişi çalışıp akşam evine ekmek götürüyordu.

Şimdi kapanmış…

Siyasiler televizyon ekranlarında birbirlerine laf yetiştirme yarışına devam ederlerken, iş yerleri bir bir kapanıyor ve insanlar işini aşını kaybediyor, bir dilim ekmeğe muhtaç hale geliyorlar.

“Ne olacak bu memleketin hali?” demekten kendimizi alamıyoruz.

Bu satırları kaleme alırken ayçiçeği yağının fiyatı öylesine yükselmiş ki artık PTT merkezlerinden satış yapılacağı söyleniyor.

Neyse…

Tam Köprübaşı’na geldiğimde cep telefonum çaldı. Arayan arkadaşım hoş beşten sonra yeni okuduğu bir haberi paylaşmak istemiş benimle.

Heyecanlı bir ses tonuyla:

“Sevineceğin bir haberi seninle paylaşmak istiyorum.”

Hayırdır dedim…

“Şimdi bir haber okudum. Eskişehir dünyada saygın ve güvenilir bir anket sonucunda güvenilir kentler sıralamasında 8.oldu…” dedi.

Bir müddet daha sohbet ettikten sonra telefonu kapattık.

Tam bu haberi aldığımda bulunduğum yer Eskişehir’in koynunda nazlı nazlı akan porsuk çayı üzerindeki köprülerden biriydi. Hatırladığım kadarıyla…

Sevindim, o esnada ayaküstü cep telefonundan internete girerek meraklı bakışlarla haber sitelerini araştırmaya başladım. Arkadaşımın dediği doğruydu.

Ünlü araştırma şirketi Numbeo, her yıl açıkladığı dünyanın en güvenli şehirler listesinde Eskişehir’in 8.sırada olduğunu duyurdu.

Listenin zirvesinde Birleşik Arap Emirlikleri başkenti Abu Dabi var.

En güvensiz şehirler ise Güney Amerika’da…

Eskişehir’e en yakın iller içinde Antalya 61. Bursa ise 74.sırada gözüme ilişti.

Haberin tamamını bir solukta okuyunca kendi kendime iyi ki çocuklarımın annesi bu güzel şehirliymiş de biz de Eskişehir’de yaşıyoruz dedim.

Evet, Eskişehir’in huzurun sembolik şehirlerinden birisi olduğunun tesciliydi bu anket.

Çünkü bu topraklar, sevgiyi ve hoşgörüyü yaşam tarzı benimsemiş Yunus Emre’nin doğduğu topraklar…

“Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım,

Sevelim sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz” diyerek insanları sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran Koca Yunus’un memleketinde huzur olmaz da başka nerede olur?

Öyle ki bu şehir, Porsuk’un duru akışına ayak uydurmuş, yavaş, sakin ve uysal bir şehir…

Ne de olsa Yunus’un sükuneti sinmiş coğrafyaya… Huzurlu olması belki de ondan!

Açık, aydınlık ve güler yüzlü insanların memleketi olduğunu otogarına adım atar atmaz hissettirir insana.

Bu anlamda Eskişehir Valisi de yaptığı açıklama ile bu sıralamada payı olan huzurun sağlanmasında gece gündüz görev yapan güvenlik güçlerine de teşekkür etmiş.

Eskişehir aynı zamanda bir eğitim kenti. Okur yazar oranı ülke ortalamasının çok üstünde.

Kocaman bir üniversite yerleşkesini andıran Eskişehir, metropol kentlerin dışında üç üniversiteye sahip ender Anadolu kenti olması özelliğiyle huzurlu olmasının yanında eğitim ve bilim kenti.

Eğitimin ve bilimin olduğu kentte kavga huzursuzluk olmaz. İnsanlar barış ve huzur içinde yaşamlarını sürdürürler.

Hem yürüyor hem de zihnimde bu cümleleri kurarken konu Eskişehir olunca, usta şairimiz Arif Nihat Asya’nın şu dizeleri aklıma gelir:

“Nazlarda dilek vardı, edalarda sihir

Sevdim seni her şeyinle ey Eskişehir!

Gül gibi tüten akşamla ne şahaneydi

Ufkunda duman dağları, koynunda nehir!”

Evet….

Sanırım, Eskişehir denilince akla bundan sonra en güvenilir şehirler sıralamasında dünyada 8.olması da gelecek.

Anadolu’nun bu kadim kentinin huzurla anılması muhteşem ama biz yıllardır bu kentte yaşayan bir sakin olarak onu daha çok ;

Soğuk ama insanıyla sıcak bir kent ve…

Devrim otomobili,

Porsuk çayı,

Çiğböreği,

Lületaşı,

Bor madeni,

Sakarya Nehri,

Yazılıkayası,

Hamamyolu caddesi,

Nasrettin Hocası,

Seyyid Battal Gazisi,

Sultan Şuca’eddin Veli’si,

Eskişehirsporu,

Kalabak suyu, Odunpazarı evleri… ve daha nice değerleriyle ve kültürel zenginlikleriyle biliyoruz ve tanıyoruz.

Bu şehirde her insan, diğerinin hayatına saygı gösterir. Giyimine, kuşamına, yemesine, içmesine karışmaz.

Siyasi görüş, inanç sorun olmaz. Sarıköylü Yunus Emre’nin torunlarına da bu yakışırdı zaten…

Çünkü bu şehirde, karşılıklı olarak birbirlerine karşı nazik ve kibar davranışlar gösteren insanlar yaşıyor…

Farklı düşünce ve yaşayış biçimlerini zenginlik olarak gören, komşuluk ilişkilerine saygı ve özen gösterildiği için sakinleri arasında problemler yaşanmıyor.

Elbette ki her büyük şehirde olduğu gibi arzu edilmeyen, istenmeyen lokal sorunlar sıkıntılar olsa da bu durum genel durumu bozmuyor.

Cümleleri zihnimden geçtiğinde huzurlu kentin caddelerinde yağmur altında yürüyüşümü bitirmiş ve Akarbaşı mahallesine varmıştım bile…

YORUM EKLE