Televizyon kanallarında izleyecek programı bulamıyorsunuz?
Nereye baksanız bir tutarsızlıkla karşılaşıyorsunuz?
O zaman kuşak olarak eski kuşaklardansınız, ya da İdeolojik taarruza henüz yenilmediniz, zira yeni kuşaklar bu durumlara çoktan alıştırılmış, zaman içerisinde yavaş yavaş beyinlere işlenmiş halde…
Basın, medya dört bir taraftan kuşatma altındayız.
İdeolojik taarruzun en önemli araçları eğitim ve medyadır. Medyanın en etkili dalı görsel olandır.
Görsel medyanın toplum şekillendirmesinde önemli rolü vardır. Algı değişimini en kolay yoldan sinema ve tv yapmaktadır.
Algı yönetimi, ‘görünmez’ bir süreçtir ve ideolojik taarruzun en önemli ilkesidir.
Amerikalı antropolog Nader, söyle der: “ Görünmez faktör, kontrol süreçlerinin ve mekanizmalarının toplamıdır. Görünmezlik zihinlerin sömürgeleştirilmesi yoluyla başarılmaktadır! Buna göre yanlış olan, doğru görünür. Düşünülemeyecek davranışlar normalleşir. İtiraz eden bağımsız düşünceliler, kavgacı, çatışmacı sayılır.”
Bir milletin ortak aklına hücum edilmesine verilen ad.
Ortak akıllarımız kuşatma altında, bombardıman ediliyor. Ahlak adına, aile adına, toplum değerleri adına ne varsa hepsi bir sabunun su damlaları ile yavaş yavaş çökertilmesi gibi eziliyor. Bundan yüz yıl önce toplum adına kırmızıçizgilerimiz olan değerler bir bir yok edilmek için savaşılıyor. Bundan yüz yıl sonrası ise meçhul. Tahayyül etmek bile neredeyse imkânsız. Genç bireyler anne babalarına göre göre on yıl sonra bambaşka bir toplum yapısına bürünecek ki kaldı ki yüz yıl sonrası… Televizyon kanalları kustukça kusuyor… İyi diyebileceğimiz yayınlar reyting uğuna saklı köşelerde kalmış durumda, alıcısına ulaşmak için sadece isteyenlere kendini orada bulmak isteyenlere doğru hitap etmekte. Peki diğer medyanın cafcaflı yapısından gençlerimizi nasıl kurtaracağız, inanç ve gelenekleriyle akta durmaya çalışan orta kuşağı nasıl kurtaracağız? Kendimizi nasıl kurtaracağız?
Milletin ortak aklına yapılan bu hücumları nasıl durduracağız.
Topla, tüfekle işgaller 21. Yüzyılın gerisinde bırakılmış durumda. En azından gelişmekte olan ülkeler bu şekilde işgal edilmiyor. Manipülasyonlar ve sosyal medya dalgalanmaları bu işgallerin çok çok üzerinde etkiler göstermekte. Artık küresel güçler istedikleri yerde etkilerini gösterme adına Psikolojik harekâtları içerisine alan geniş tabanlı taarruz tekniklerini kullanmakta. Beyinlerin bir şekilde kontrol altına alındığı bu zaman diliminde buna karşı bir panzehriniz yoksa bundan sonraki süreçte hem ülkemizi hem de milletimizi büyük sorunlar beklemektedir. Öncelliğimiz aileden başlamalı. Aile bireyleri bilinçlenmeli, bilinçlendirilmeli ki gelecek nesillerde bu konuda eğitilebilsin. Sivil Toplum kuruluşları sağduyu içerisinde hareket ederek toplumun bu tür etkilere maruz kalmaması açısından bilinçlendirici faaliyetlerde bulunmalıdır. Saldırılarına maruz kaldığımız bu taarruz süreci gün geçtikçe etkisini günden güne artıracak bir süreçtir. Bu sürecin amacı milletimizi, toplumumuzu parçalayıp kısımlara ayırıp bir birine düşman etmekle birlikte inandığımız değer yargılarını ortadan kaldırıp anlamsız hale getirip, bilinçaltımıza yön vermektir. Her geçen gün bir önceki günden daha zor geçmekte… Hayat koşullarının durumu ortada, sona her gün bir adım daha yaklaşıyoruz. Bugün her geçen günden daha fazla birlikte olmaya ve bilgilenmeye ve bilinçlenmeye mecburuz. Zira yedi düvel var gücüyle hala karşımızdadır.
Anlatılanlar soyut gelebilir, bir kulaktan girip öbüründen çıkabilir. Ama unutulmamalı ki İdeolojik Taarruzun etkileri atom bombasından çok daha etkilidir.
Son Mücadele ayakta dimdik, beyinleri ve gönülleri diri kalanlarla olacaktır…
Sevgi, Saygı ve Selamlar…