Resülullah (s.a.v.) bir hadisinde buyurdular ki: "Kimin dünyada iki yüzü varsa kıyamet günü, ateşten iki dili olacaktır."
Bir başka hadis de ise: "Ahir zamanda, dinle, dünyayı talep eden insanlar zuhur edecek. Bunlar, insanlara iyi görünerek, onları aldatmak için öyle bir yumuşaklığa bürünürler ki koyun postu yanlarında kaba kalır. Dilleri, baldan daha tatlıdır, kalpleri ise kurtlarınkinden daha vahşidir.”
Günümüz, peygamberimizin kastettiği o ahir zaman mı bilemem ama ikiyüzlülüğün marifet olduğu zamanı yaşadığımız bir gerçek.
Her fırsatta çevreye olan duyarlılıktan dem vurarak, farklı bir sınıfa ait olduğumuz yanılgısı içerisinde bir Dünya Çevre Günü’nü daha geride bıraktık.
Nutuklar attık; içtiğimiz sigaranın izmaritini sokaklara bırakarak.
Ödüller verdik; Güzelim Gümüşhane’yi HES müteahhitlerine kurban ederek.
Mesajlar yayınladık; Maden sahalarına, taş ocaklarına sırtımızı dönerek.
Her türlü insani gereksinimlerimiz gibi maalesef elektriğe olan ihtiyacımızın da faturası doğaya kesiliyor. Bizlerin; evlerimiz, iş yerlerimiz için ödediğimiz elektrik bedelinin yüzlerce, binlerce katını doğa ödüyor.
Kendi faturalarımızı düşürmek için nasıl evlerimizde tasarruf tedbirleri uyguluyorsak, kamu kurumları olarak doğanın ödediği faturayı azaltabilmek için gerekli denetimleri hakkıyla yerine getirmek zorundayız.
Yanlış anlaşılmasın:
Madenlere, mantar gibi her tarafımızı saran taş ocaklarına karşı değilim. Bilakis, sosyal ve çevresel duyarlılığı ön planda tutan işletmeler aracılığı ile gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakılabilir düşüncesindeyim.
Yalnız, üç beş kuruş (ben bilmem belki daha fazla) kazanç için, başta çevre katliamı olmak üzere, görüntü, gürültü ve ruh kirliliği oluşturmak kimsenin hakkı değil.
Zararını gördüğüm halde, kullandığım için karşı olamadığım sigara gibi, çevresel etkilerini bildiğim HES inşaatlarına da karşı değilim.
Karşı olduğum şey; Siyasi, ekonomik durumları veya çıkar ilişkileri nedeniyle kontrol mekanizması dışında kalan işletmeler, müteahhitler. Sorumluluğunu unutan yetkililer. Kayıt dışı alışverişler.
Şunu bilmeliyiz ki, doğayı müteahhit firmaların insafına bırakmak, kurda kuzuyu teslim etmekten başka bir şey değil.
İkiyüzlü ilişkiler, cafcaflı konuşmalar, duyarlı beyanatlar, masum açıklamalar ile belki insanoğlu kandırılabilir. Vatandaş aldatılmış görünmek zorunda da bırakılabilir. Ancak kandırılamayacak, aldatılamayacak mevkiinin de var olduğunu hatırlatmak istiyorum.
İkiyüzlü insanları da ona havale ediyorum…
Bir başka hadis de ise: "Ahir zamanda, dinle, dünyayı talep eden insanlar zuhur edecek. Bunlar, insanlara iyi görünerek, onları aldatmak için öyle bir yumuşaklığa bürünürler ki koyun postu yanlarında kaba kalır. Dilleri, baldan daha tatlıdır, kalpleri ise kurtlarınkinden daha vahşidir.”
Günümüz, peygamberimizin kastettiği o ahir zaman mı bilemem ama ikiyüzlülüğün marifet olduğu zamanı yaşadığımız bir gerçek.
Her fırsatta çevreye olan duyarlılıktan dem vurarak, farklı bir sınıfa ait olduğumuz yanılgısı içerisinde bir Dünya Çevre Günü’nü daha geride bıraktık.
Nutuklar attık; içtiğimiz sigaranın izmaritini sokaklara bırakarak.
Ödüller verdik; Güzelim Gümüşhane’yi HES müteahhitlerine kurban ederek.
Mesajlar yayınladık; Maden sahalarına, taş ocaklarına sırtımızı dönerek.
Her türlü insani gereksinimlerimiz gibi maalesef elektriğe olan ihtiyacımızın da faturası doğaya kesiliyor. Bizlerin; evlerimiz, iş yerlerimiz için ödediğimiz elektrik bedelinin yüzlerce, binlerce katını doğa ödüyor.
Kendi faturalarımızı düşürmek için nasıl evlerimizde tasarruf tedbirleri uyguluyorsak, kamu kurumları olarak doğanın ödediği faturayı azaltabilmek için gerekli denetimleri hakkıyla yerine getirmek zorundayız.
Yanlış anlaşılmasın:
Madenlere, mantar gibi her tarafımızı saran taş ocaklarına karşı değilim. Bilakis, sosyal ve çevresel duyarlılığı ön planda tutan işletmeler aracılığı ile gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakılabilir düşüncesindeyim.
Yalnız, üç beş kuruş (ben bilmem belki daha fazla) kazanç için, başta çevre katliamı olmak üzere, görüntü, gürültü ve ruh kirliliği oluşturmak kimsenin hakkı değil.
Zararını gördüğüm halde, kullandığım için karşı olamadığım sigara gibi, çevresel etkilerini bildiğim HES inşaatlarına da karşı değilim.
Karşı olduğum şey; Siyasi, ekonomik durumları veya çıkar ilişkileri nedeniyle kontrol mekanizması dışında kalan işletmeler, müteahhitler. Sorumluluğunu unutan yetkililer. Kayıt dışı alışverişler.
Şunu bilmeliyiz ki, doğayı müteahhit firmaların insafına bırakmak, kurda kuzuyu teslim etmekten başka bir şey değil.
İkiyüzlü ilişkiler, cafcaflı konuşmalar, duyarlı beyanatlar, masum açıklamalar ile belki insanoğlu kandırılabilir. Vatandaş aldatılmış görünmek zorunda da bırakılabilir. Ancak kandırılamayacak, aldatılamayacak mevkiinin de var olduğunu hatırlatmak istiyorum.
İkiyüzlü insanları da ona havale ediyorum…